Yıl: 1987, Cilt: 3, Sayı: 1
Tüm Sayı(PDF)
Araştırma makalesi
Esansiyel Hipertansiyonlularda Magnezyum Metabolizması
Yıldız Divanlı
Araştırma makalesi
Özeti
Esansiyel Hipertansiyonlularda Magnezyum Metabolizması
MagnesIurn MetabolIsın In PatIents WIth EssentIal HypertentIon
Esansiyel Hipertansiyonlularda Etyolojik faktörler arasında magnezyum eksikliğinin de rol oynayabileceği düşünülmüş ve bu nedenle planladığırnız bu çalışmada Esansiyel Hipertansiyonlu hastaların serum, Eritrosit ve idrarında Mg düzeyleri saptanarak intra cellüler ve ekstracellüler .1',1g düzeyindeki değişimlerin esansiyel hipertansiyondaki rolü araştırılmıştır. Mg düzeyi antihipertansif ilaç kullanmayan esansiyel Hipertansiyonlu hastalarda sağlıklı kişilere nazaran her üç materyalde de düşük bulunmuş ve eksikliği istatistiksel anlamda önemli olduğu (P <0.001) gözlenmiştir. Buna karşın sağlıklı kişilerde bulunan değerlerle antihipertansif ilaç alan esansiyel tansiyonlu hastalarda bulunan değerler arasında istatistiksel anlamda bir fark bulunmadığı (P>0.05) saptanmıştır. Mevcut literatür bilgilerin ışığında, esansiyel hipertansiyonlu hastaların bir bölümünde de görüldüğü gibi, aldosteron veya aldosteron benri düzeylerindeki artış Mg eksikliğine yol açabilir. Bu eksiklik aynı zamanda damar düz kasında hipereksitabiliteyi ve ayrıca nöroeffektör kavşakta noradrenalin salıverilmesinin artmasına yol açabilir.
It is thought that magnesium deficiency may also play a role among etiological factors in patients with Essential Hypertension, and therefore, in this study we planned, the role of intracellular and extracellular changes in .1 ', 1g levels in essential hypertension was investigated by determining Mg levels in serum, erythrocyte and urine of patients with Essential Hypertension. The Mg level was found to be lower in all three materials in essential hypertensive patients who did not use antihypertensive drugs compared to healthy individuals, and the deficiency was found to be statistically significant (P <0.001). On the other hand, it was determined that there was no statistically significant difference (P> 0.05) between the values found in healthy individuals and those found in patients with essential blood pressure taking antihypertensive drugs. In the light of current literature information, as seen in some patients with essential hypertension, an increase in aldosterone or aldosterone benri levels may lead to Mg deficiency. This deficiency can also lead to hyperexcitability in vascular smooth muscle as well as increased noradrenaline release at the neuroeffector junction.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kronık Hemodiyaliz Hastalarında Renal Osteodistrofi
Mehdi Yeksan, Kemal Ödev, Dursun Odabaş, İbrahim Erkul, A. Nuri Sezer
Araştırma makalesi
Özeti
Kronık Hemodiyaliz Hastalarında Renal Osteodistrofi
Renal Osteodystrophy In Chronıc Hemodıalysıs Patıents
Bu çalışmada hemodiyalize giren 20 hasta ile diyalize girme yen 10 hastada renal osteodistrofinin biyokimyasal, hormonal, radiolojik bulguları arasındaki ilişki incelendi. İnceleme sonucunda diyalize gireni yen grubta renal osteodistrofinin biyokimyasal parametreleri yükselmiş, hormonal yönden normal bulunmuş, radiolojik olarak ise %30 hastada osteodistrofik bulgu tespit edilmiştir. Hemodiyalize giren hastalarda ise biyokimyasal, hormonal, radiolojik bulgular belirgin hale gelmiştir. Renal osteodistrofinin bu grubta belirgin oluşunda diyaliz yaşının önemli olduğu, diyaliz yaşı, ile parathormon seviyesi arasında gösterilen ilişki ile ispat edilmiştir. Hemodiyalizin sekonder hiperparatiroidismi düzeltmediği gösterilmiştir.
In this report, the relationship between biochemical, hormonal and radiological findings of renal osteodystrophy was investigated in twenty undergoing hemodialysis patients and in ten non - hemodiyalysed patients.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kalsiyum Dobesilat, Pentoksifilin Ve Nikotinil Alkol Tartaratın Kan Glikoz Ölçüsonuçlarına Etkileri
Ayşegül Cenik
Araştırma makalesi
Özeti
Kalsiyum Dobesilat, Pentoksifilin Ve Nikotinil Alkol Tartaratın Kan Glikoz Ölçüsonuçlarına Etkileri
The Effcts Of CalcIum DobesIlate, PentoxyfIllIne And NIcotInyl Alcohol Tartrate On The Results ObtaIned From Blood Glycose DetermInatIon Test
Bu çalışmada, diyabetli hastalarda sık görülen damar hastalıklarını tedavi amacıyla kullanılan ilaçlarla, glikoz ölçümlerinde en sık başvurulan bir yöntem arasındaki muhtemel etkileşmeler araştırılmıştır. Bu nedenle diyabetli hastaların yaygın olarak kullandıkları kalsiyum dobesilat, pentoksifilin ve nikotinil alkol tartarat çalışmanın kapsamına alınmıştır. Bu ilaçların değişik konsantrasyonlarda 2,9-dimetil, 1,10-fenantrolin hidroklorür (neocuproine) - bakır reaktifi ile yapılan glikoz ölçüm yöntemine etkileri araştırılmıştır. Kalsiyum dobesilat kan glikoz ölçüm sonuçlarında istatistiksel anlamda önemli bir artmaya, pentoksifilin ise azalmaya neden olmuştur. Nikotinil alkol tartarat etkisiz bulunmuştur.
In this study, the interactions between the drugs commonly used in diabetic patients and blood glucose determination method have been studied. For this reason, the effects of calcium dobesilate, pentoxyfilline and nicotinyi alcohol tartrate on the results obtained with neocuproine copper reagent method have been evaluated. The changes caused by calcium .dobesilate and pentoxyfilline in the blood glucose determination have been found ta be significant statistically. Howiever, nicotinyl alcohol tartarate has no effect.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yeni Doğan Prematüre Bebeklerde Kromozom Analizi
Sennur Demirel, Nurettin Başaran
Araştırma makalesi
Özeti
Yeni Doğan Prematüre Bebeklerde Kromozom Analizi
Chromosome StudIes In Newborn Premature Infants
Bu çalışmada Dicle üniversitesi Tip Fakültesi Araştırma ve Eğitim Hastanesi, Prematüre Bebek Servisine yatan bebeklerden, ağırlıkları doğum yaşına göre az olan 96 prematüre bebeğin kromozom analizleri yapılmış, sayısal ve yapısal düzensizlikler saptanmıştır. 1- 30 gün arasındaki prematüre bebeklerin topuğundan mikro pipetle alman iki damla kanla yapılan çalışmalar sonucunda, prematüre bebeklerde kromozom düzensizlikleri yüzdesi, arka arkaya doğan seçilmemiş bebeklerdekinden yüksek, ölü doğan ya da perinatal devrede ölen bebeklerdekinden daha düşük bulunmuştur. Ayrıca arka arkaya doğan seçilmemiş bebeklerde 1/7000 olarak rastlanan (3) Trizomi - 18 Sendromu, 1/96 gibi yüksek bir oranda bulunmuştur. Yapısal kromozom düzensizlikleri gösteren bebeklerin annelerinin çoğunun hamile oldukları süre içinde, mutajenik ajanlarla (ilaçlar, hastalık etkenleri, Röntgen ışınları ve kronik alkolizm) temas etmiş oldukları tespit edilmiştir.
In this study, chromosome analysis of 96 premature babies whose weights are less than the age of birth from the babies admitted to the Premature Infant Service of Dicle University Faculty of Medicine Research and Training Hospital, were analyzed and numerical and structural irregularities were determined. As a result of studies conducted with two drops of blood taken from the heel of premature babies between 1-30 days with a micro pipette, the percentage of chromosome irregularities in premature babies was found to be higher than in non-selected babies born consecutively and lower than in babies who were stillborn or died in the perinatal period. In addition, Trisomy-18 Syndrome, which is found as 1/7000 in unselected babies born consecutively, was found with a high rate of 1/96. It has been found that most of the mothers of babies with structural chromosome irregularities have been in contact with mutagenic agents (drugs, disease agents, X-rays and chronic alcoholism) during their pregnancy.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Köpeklerde İyonik Ve Von-İyonik Kontrast Maddelerle Yapılan Renal Anjiyografi Uygulamalarında Proteinüri Oluşumunun Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi
Kemal Ödev, Nuri Yavru, Celal İzci, Mehmet Nizamoğlu
Araştırma makalesi
Özeti
Köpeklerde İyonik Ve Von-İyonik Kontrast Maddelerle Yapılan Renal Anjiyografi Uygulamalarında Proteinüri Oluşumunun Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi
ComparatIve StudIes Of ProteInurIa FormatIon In Dogs In Renal AngIographIc ApplIcatIon FulfIlled WIth IonIc And Non-IonIc Contrast MedIas
Bu çalışmada iyonik ve non iyonik kontrast maddelerle yapılan renal anjiyografi uygulamalarından sonra meydana gelen proteinüri olgusu karşılaştırmalı olarak araştırıldı. Çalışma Selçuk Üniversitesi Veteriner ve Tıp Fakültesi tarafından ortaklaşa olarak yürütüldü
In this study, the case of proteinuria occurring after renal angiography applications with ionic and non-ionic contrast materials was investigated comparatively. The study was carried out jointly by Selcuk University Faculty of Veterinary Medicine and Medicine.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Farelerde Acetamınophen Zehirlenmesinin Cımetıdıne İle Tedavisi
Murat Yurdakök, Melda Çağlar, Kadriye Yurdakök
Araştırma makalesi
Özeti
Farelerde Acetamınophen Zehirlenmesinin Cımetıdıne İle Tedavisi
Treatment Of AcetamInophen PoIsonIng WIth CImetIdIne In MIce
Fareler üzerinde yapılan bu çalışmada acetaminophen'in hepatotoksik etkilerine karşı cimetidin'in etkileri incelendi. Cimetidin'in aceta minophen hepatotoksisitesine karşı koruyucu olduğu bulundu. intraperitoneal yoldan acetaminophen verilen hayvanlara aynı yoldan cimetidine verildiğinde gerek serum transaminaz düzeylerindeki yükselmenin, gerekse karaciğerde meydana gelen zedelenmenin daha az düzeyde olduğu bulundu.
This study was carried out to examine the possible protective effects of cimetidine administration on acetaminophen induced hepatic necrosis in mice. We h.ave observed a drometic protection effect against aceta-'nıinophen hepatotoxicity in cimetidine - treated mice. Cimetidine-treated animals had lower serum transaminases levels and they had less histologicol liver da.mage than those treated with acetaminophen aione.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Lateks Aglütinasyon Testi Vasitasiyla Bakteriel Menenjitlerin Erken Etiolojik Teşhisi
İbrahim Erkul, Mehmet Gödeneli, Sevim Karaarslan, Ümran Çalışkan, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Lateks Aglütinasyon Testi Vasitasiyla Bakteriel Menenjitlerin Erken Etiolojik Teşhisi
Early Ethıologıcal Dıagnosıs Of Bacterıal Menıngıtes Wıth The Latex Aglutınatıon Test
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniğine menenjit nedeniyle yatırılan 44 hastaya etiolojik teşhis için Wellcogen lateks aglütinasyon testi uygulanarak sonuçların beyin - omirilik sıvısı kültür sonuçlarıyla karşılaştırılması yapılmıştır. Lateks aglütinasyon ve kültür birlikte kullanıldığında tek başına kültür kullanılmasına oranla daha yüksek oranda sonuç vermiştir. Ancak lateks aglütinasyon ile kültür sonuçları karşılaştırıldığında literatürde de olduğu gibi arada istatistiki bir fark bulunamamıştır. Kullandığımız kitler arasında B grubu N. meningitidis kitinin bulunmamasının bu sonuçtan sorumlu olduğu ve ülkemiz gibi antibiotiklerin gelişigüzel kullanıldığı yerlerde lateks aglütinasyon testinin kültüre oranla daha anlamlı sonuç vereceği düşünülmüştür.
The Wellcogen latex agglutination test was applied to 44 patients who were hospitalized in the Department of Pediatric Health and Diseases for meningitis, and the results were compared with the cerebrospinal fluid culture results. When latex agglutination and culture were used together, it gave a higher rate than culture alone. However, when the culture results were compared with latex agglutination, no statistical difference was found between the results, as in the literature. It was thought that the absence of group B N. meningitidis kit among the kits we used was responsible for this result and latex agglutination test would yield more significant results than culture in places where antibiotics were used indiscriminately, such as in our country.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kronik Hemodiyalizin Lipid Metabolizmasına Etkisi
Müfid İspanoğlu, Mehdi Yeksan, Şamil Ecirli, İbrahim Erkul, Fikret Güldoğan
Araştırma makalesi
Özeti
Kronik Hemodiyalizin Lipid Metabolizmasına Etkisi
Effect Of Chronıc Hemodıalysıs On Lıpıd Metabolısm
Bu çalışma, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Hemodiyaliz ünitesinde devamlı diyalize giren 20 diyaliz has-tasında yapılmıştır. Diyaliz hastalarında diyalizden önceki ve sonraki Total Kolesterol (TK), Yüksek dansiteli lipoprotein - Kolesterol (HDL-C), Düşük dansiteli lipoprotein - Kolesterol (LDL-C), Beta Lipoprotein, Pre-beta lipoprotein, Alfa lipoprotein değerleri, 20 kontrol hastası ile karşılaştırıldı. Sonunda diyaliz grubunda, kontrol grubuna nazaran TK, HDL-C, LDL-C, prebeta lipoprotein, affa lipoprotein düşük, Beta Lipoprotein yüksek bulundu. Diyalizden sonra ise Beta-lipoprotein ve LDL-C de düşüş, diğer fraksiyonlarda ise hafif yükselme bulunmuştur.
This report is performed on twenty undergoing haemodialysis pa-tients, at Selçuk University, Medical Faculty, Haemodialysis unit of Internal Medicine. Total cholesterol HDL-C, LDL-C, Beta lipoproteins, Pre-beta lipoprotein and Alpha lipoprotein values of haemodialyzed pa-tients and the values of control group are compared. In dialyzed patients TC, HDL-C, LDL-C, Pre-beta lipoprotein and alpha lipopro-teins are found low but Beta lipoprotein high, comparing to the control group. After dialysis Beta lipoprotein and LDL-C are decreased and the other fractions are slightly increased.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Bronş Kanserlerinde Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri
Ali Ersöz, Tahir Yüksek, Hasan Solak, Cevat Özpınar
Araştırma makalesi
Özeti
Bronş Kanserlerinde Teşhis Ve Tedavi Yöntemleri
Dıagnosıs And Treatment Methods In Bronchıc Cancers
Bronş kanserlerinin morbiditesi, genel kanser morbiditesi içinde yaklaşık %20'lik bir orandadır. Bu oranla bronş kanserleri sıralamada gastrointestinal kanserlerden sonra ikinci sırayı almaktadır. Bazı istatistiklerde erkeklerde ilk sırayı almaktadır (4). Son yıllarda diğer kanser türlerinde duraklama - şayet varsa çok az bir yükselme - gözlenirken, bronş kanserlerinde aşırı oranda yükselme dikkati çekmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda, kanserden ölenlerin 1/3 - 4'ünde sebep; bronş kanserleridir (2).
In this article, we researched 87 patients in our clinic with primary bronch carcinoma for diagnosis and treatment methods. Seventy-five of the cases were men (86.2 %) and 12 of them (13.7 %) were women. 72 of thern smokers of different numbers and times. 15 of the cases were passive smokers. Most of the patients were applied often 5 or more months that the symptoms began because of the patients' uneducation and the physicians uncare. In our research, the best diagnostic technic is the endoscopy and biopsy together in 69 cases (79.3 %). Thoracotomy were applied in 25 cases. We couldn't know about the 5 years survey because the patients never come to control. The mortality rate was 4 % with 1 death.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Diafragma Yaralanmaları Ve Cerrahi Tedavisi
Hasan Solak, Ali Ersöz, Tahir Yüksek, Adnan Kaynak, Cevat Özpınar, Şamil Ecirli, Kemal Ödev, Şeref Otelcioğlu, Hasan Hüseyin Telli
Araştırma makalesi
Özeti
Diafragma Yaralanmaları Ve Cerrahi Tedavisi
Dıaphragma Injurıes And Surgıcal Treatment
Travmaya bağlı diafragma hernisi ilk olarak Sennertus tarafındaıı 1541 yılında tarif edilmiştir. 1579 yılında da Ambrose Pare iki adet travmatik diafragma yırtığı tarif etmiştir. Delici bir aletle yaralanmaya bağlı ilk diafragma operasyonu ise 1886 yılında Riolfi tarafından gerçekleştirilmiştir (5).
We have briefly discussed laboratory findings, treatments and the results of treatment of the patients admitted to our deparment with diaphragınatic injuries during the last 5 years.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Transuretral Rezeksiyonda Kanama Ve Kanaaıa Üzerıne Etkili Faktörler
Mehmet Arslan, Celal Sönmez, Mehmet Kılınç, Recai Gürbüz, Kadir Yılmaz
Araştırma makalesi
Özeti
Transuretral Rezeksiyonda Kanama Ve Kanaaıa Üzerıne Etkili Faktörler
Factors Affectıng Bleedıng And Kanaaıa In Transuretral Resectıon
1984 - 1987 yılları arasında benign prostat hiperplazisi, rnesane boynu darlığı, prostat kanseri ve mesane tümörü teşhis edilen 57 hastaya transürethral rezeksiyon yapıldı. 45 hastaya genel, 12 hastaya spinal anestezi verildi. Bu hastalarda, genel - spinal anestezinin, çıkarılan doku miktarının, operasyon süresinin ve irrigasyon sıvısının kanama ile ilgisi araştırıldı. Operasyon süresinin kanama ile ilişkisi hem spinalde hem de genelde vardı. Çıkarılan doku miktarı ile kanama arasındaki ilişki çok önemli olarak bulundu. irrigasyon sıvısının kanama ile ilişkisi spinal anestezide önemli bulundu. Spinal anestezide kanama genel anesteziden daha az bulundu.
Transturethraltresection was carried ovt succesfully in the fifty-seven patient with benign prostatic hyperpiasie, bladder neck obstruction, cancer of the prostate and b7adcler betwen 1984 and 1987 spinal anesthesia wa2 giyen to eleyen patiens and general anesthesia forty-five patiens. T ype of anesthesia (spirıal and general), tissue size removed, operation time and irrigation fluid have been investigated cor;.e?ation with hemorraghie. There was correlation betwen operation time and hemor-raghie in both the spinal and general anesthesia. Correlation, between tissue size removed and hemorraghim was found ver} important in both. Correlati.on with hemorraghi.e of irrigation fluid was important in ()nin spinal anesthesie. The hemorraghie in the spinal anesthesia was much lessthan general anesthesia.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Akcığer Hastalıklarında Endoskopınin Değeri
Hasan Solak, Ali Ersöz, Tahir Yüksek, Mehmet Yeniterzi, Ümran Çalışkan, Şeref Otelcioğlu, Şamil Ecirli, Kemal Ödev, F. Özkan, Hasan Hüseyin Telli
Araştırma makalesi
Özeti
Akcığer Hastalıklarında Endoskopınin Değeri
The Volue Of EndoscopIe In Lung ClIseases
Endoskopinin tarihçesi 19, yüzyılın sonlarında başlamış ise de bronkoskopi tekniği ancak birinci dünya savaşından sonra gelişmeye başlamıştır. Daha sonraları çok taraftar toplayan bu yöntem göğüs hastalıkları uzmanları ve göğüs cerrahlarının vazgeçemeyeceği bir teşhis aracı haline gelmiştir.
Between, 1985 - 1986 150 bronchoscopies were perforıned in our ciinic. 60 cases were diagnosed as bronchus carcinoma. Among 90 cases; 25 cases were diagnosed as tuberculosis, 10 cases lober pneumonie, 39 patients chronic bronchitis, 15 cases lung abcess and in one case foreign material aspiration were diagnosed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hipofızer Dwarfizmli Çocuklarda Serum Çinko Ve Bakır Seviyelerinin İncelenmesi
İbrahim Erkul, Ruhuşen Kutlu, Gülay Reis
Araştırma makalesi
Özeti
Hipofızer Dwarfizmli Çocuklarda Serum Çinko Ve Bakır Seviyelerinin İncelenmesi
ZIvc And Copper Levels In Serum Of ChIldren WIth. Growth Hormon DefIcIency
Temmuz 1986 - Haziran 1987 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğine başvuran 14 hipofizer dwarfizm vakası ile 14 kontrol grubunda serum çinko ve bakır seviyeleri araştırıldı. Takvim yaşı ile kemik yaşı arasındaki ilişki incelendi. Hipolizer dwarfizmli hastalarda çinko seviyeleri ortalama 69.286-T 3.086 ugr/100 mi., kontrol grubunda ise 79.429:F-3.291 ugr/100 mi. olarak bulundu. İki grup arasındaki farklılık istatistiki olarak önemli idi. (P<0.05). Serum bakn seviyeleri hasta grubunda ortalama 133.286-T8.754 ugr/100 mi., kontrol grubunda ise 100.813=7-4.845 ugr/100 mi. olarak bulundu. İki grup arasındaki farklılık istatistiki olarak önemli bulunmuştur. (P <0.01).
Serum zinc and copper levels were investigated in 14 pituitary dwarfism cases and 14 control groups who applied to the Selcuk University Medical Faculty Pediatric Outpatient Clinic between July 1986 and June 1987. The relationship between the calendar age and bone age was examined. Zinc levels in patients with hypoglycemic dwarfism averaged 69.286-T 3.086 ugr / 100 ml., In the control group 79.429: F-3.291 ugr / 100 ml. found as. The difference between the two groups was statistically significant. (P <0.05). Serum bacterial levels averaged 133.286-T8.754 ugr / 100 ml in the patient group and 100.813 = 7-4.845 ugr / 100 ml in the control group. found as. The difference between the two groups was found to be statistically significant. (P <0.01).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Spontan Pnömotorakslarda Parietal Plevra Lambosu İle Cerrahi Tadevi
Hasan Solak, Ali Ersöz, Tahir Yüksek, Mehmet Yeniterzi, Özkan Akkoç, Şamil Ecirli, Ümran Çalışkan, Kemal Ödev, Şeref Otelcioğlu, Hasan Hüseyin Telli
Araştırma makalesi
Özeti
Spontan Pnömotorakslarda Parietal Plevra Lambosu İle Cerrahi Tadevi
Surgıcal Tender Wıth Parıetal Pleural Lamp In Spontaneous Pneumotoraxes
Spontan pnömotoraks göğüs hastalıkları içinde ilk çağlardan beri bilinmekte ve göğüs cerrahisinin acil vakaları grubuna girmektedir. Spontan pnömotoraksla ilgili ilk tarif M.Ö. 460 - 337 yılları arasında yaşamış Hippocrates tarafından yapılmıştır. Aynı klinik tablo 1770 yılında Henson tarafından tariflenmiştir. (1, 2). Göğüs hastalıklarının teşhis ve tedavilerinde uygulanan geliştirilmiş yöntemler sayesinde spontan pnömotoraksın konservalif ve gerektiğinde cerrahi tedavisinde artık günümüzde problem olmaktan çıkmıştır.
The number of patients admitted ta our department with spontaneous. pneumothoıar during the Last ten years is 150. Conservative and intercostal drainage methods used in 30 patients failed. Therefore, they are alt operated on. Superiority of lambolu parietal pleural method over the other methods used for this group of disorders have been discussed. No recurrence has been reported during the 4 - year follow - oup period.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Mesane Taşlarının Urat - I Ve Mekanık (punch) Lıtotriptör İle Kombine Tedavisi
İbrahim Ünal Sert
Araştırma makalesi
Özeti
Mesane Taşlarının Urat - I Ve Mekanık (punch) Lıtotriptör İle Kombine Tedavisi
Elektrohydrolıthotrıpsıe In Der Blase Durch Dıe Kombınatıon Von Urat-I Und Steın- Pun Chlıtotrıptor Nach Mauermeyer
Kliniğimizde 1984 yalandan beri elektrohidrolitotripsiyi uygulamaya başladık. Her ne kadar basit, herkes tarafından hiçbir ön bilgi edinilmeden yapılabilir gibi görünürse İse çok tehlikeli hatta ölümle sonuçlanabilecek komplikasyonlar yaratabileceği literatür incelemelerinde görülmektedir. Biz 28 olguluk çalışmamızı bir ön rapor halinde sunuyoruz. Çeşitli büyüklükte ve sertlikteki opak ve non-opak 28 mesane taşlı hastayı kliniğimizde URAT - I ve mekanik litotriptör (PUNCH) kombinasyonu ile mesanede kalıntı bırakmaksızın intraoperatif ve postoperatif hiçbir komplikasyon görmeksizin tedavi ettik. Hastalar çok kısa süren bir hospitalizasyondan sonra taburcu edildi.
We started to practice electrohydrolithotripsy in our clinic since 1984. Although it seems simple and can be done by anyone without any prior knowledge, it is seen in the literature that it can create very dangerous complications that may even result in death. We present our study of 28 cases as a preliminary report. In our clinic, we treated 28 patients with opaque and non-opaque bladder stones of various sizes and hardness, with the combination of URAT - I and mechanical lithotripter (PUNCH) without leaving any residue in the bladder intraoperatively and postoperatively without any complications. The patients were discharged after a very short hospitalization.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Alt Extremite Derın Ven Trombozları Ve Tedavisi
Hasan Solak, Ali Ersöz, Tahir Yüksek, Mehmet Yeniterzi, Ümran Çalışkan, Şamil Ecirli, Mehmet Cengiz Çolakoğlu, F. Özkan, Hasan Hüseyin Telli
Araştırma makalesi
Özeti
Alt Extremite Derın Ven Trombozları Ve Tedavisi
Theromboses Of The Deep Vene In Lower Extremıa And Its Treatment
Derin yen trombozları, operasyon sonrası yüksek mortalit2 ve ölüm sebebi olarak son zamanlarda büyük önem kazanmıştır. Venöz trambozis üzerindeki çalışmalar, 1865 yılında Wirchow'un venöz trombozislerle ilgili triadrna kadar dayanır. Bu triad, staz koagulasyon defekti ve damar cidart lezyonundan ibarettir. Venöz trombektomi ilk defa Le Riche tarafından 1927 de uygulanmıştır. Sonraki yıllarda Fogarty. De Weese ve Edwards venöz trombektomi ve tıbbi tedavinin temel kurallarını tam olarak ortaya koyan otörlerdir.
Between 1983 - 1985 years, 52 patients were adm.itted with deep rein thrombosis. 28 of these patients were female and 24 male. Ali patients were treated conservatively with anticoağulants, bed rest and antibiotic. 45 patients had uneventful recovery. 7 patients required close follow because of resisting oederna of the extremities.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Trakeobronkiyal Yaralanmalar
Tahir Yüksek, Ali Ersöz, Hasan Solak, Mehmet Yeniterzi, Cevat Özpınar, Hasan Hüseyin Telli
Araştırma makalesi
Özeti
Trakeobronkiyal Yaralanmalar
Tracheobroncıal Injurıes
Trakea üzerine ilk müdahale (trakeostomi) ile ilgili bilimsel kayıt M.Ö. 100 tarihlerinde Asclepidias tarafından yapılmıştır (28). 1881 yılında Gluk ve Zeller tarafından deneysel olarak köpekte gerçekleştirilmiş olan trakea reanastomozunu takiben, 1885 yılında Kuester tarafından bir trakea striktürü yakasında rezeksiyon ve başarılı bir reanastomoz uygulanmıştır (28).
This collective study covıers 25 cases with tracheobronchial rupture from five different cardio-thoracic clinics between 1973 - 1986. 22 case.s was diagnosed prior surgery. in three cases diagnosis was done per-operativeiy. Diagnostic procedures, symptoms and surgical procedures is discussed and literature was revieved.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Üretroskop Optiği İle Vizüel Fistül Revizyonu
İbrahim Ünal Sert
Araştırma makalesi
Özeti
Üretroskop Optiği İle Vizüel Fistül Revizyonu
Vısual Fıstule Revısıon Wıth Urethroscope Optıon
İpeğe bağlı olarak oluşmuş bir retroperitonal revizyonunu varkoz altında görerek yaptık. Hasta ertesi gün taburcu oldu. Hastanın yarası kısa sürede kapandı. Altı ay sonra yapılan kontrolde hastanın hiç bir şikayetinin olmadığı görüldü.
We performed a retroperitoneal revision due to silk under varicose. The patient was discharged the next day. The patient's wound was closed in a short time. In the control performed six months later, it was seen that the patient had no complaints.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Dıyarbakır İli İlkokullarında İdrar Yolu İnfeksiyonları
Sevim Karaaslan, Kadir Ükisten, Eralp Arıkan, Kadir Gül, Yusuf Çelik, Mahmut Mete, Mehtap Turfan, Mine Turhanoğlu
Araştırma makalesi
Özeti
Dıyarbakır İli İlkokullarında İdrar Yolu İnfeksiyonları
Urıne Tract Infectıons In Dıyarbakır Provıncıal Prımary Schools
Diyarbakır ili ikliminin çok sıcak olması nedeniyle ilkokul çocuklarında idrar yolu infeksiyon insidansı ve idrar yolu infeksiyonuna sebep olabilecek predispozan faktörler araştırılmış olup idrar yolu infeksiyonu saptadığımız çocuklarda infeksiyonun cinse, yaşa göre dağılımı, çocukların şikayetleri, klinik ve laboratuvar bulguları da incelenmiştir. İdrar yolu infeksiyon insidansının yüksek bulunuşu iklimin sıcaklığına ve predispozan faktörlerin çokluğuna bağlanmış, konunun önemi üzerine pediatrisyenlerin dikkati çekilmiştir.
Because of the hot climate of Diyarbakır we have investigated the incidence of urinary tract infection among the students of elementary-school in Diyarbakır and the predisposing factors which can cause urinary tract infection. We have also investigated the distrubition of urinary tract infection according to age and sex, the complaints, c/inica/ and /aboratuary findings among the students who vere diagnosed to have urinary tract infection. The high incidence of urinary tract infection is attributed to the hot climate and the abundant predisposing factors. The attention of the pediatrists is attracted upon the importance of this subject.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Primer İnfertil Kadınlarda Prolaktin Testosteron Kortizol Ve Dehidroepiandrosteron Sulfat Hormonlarına Çinkonun Etkisi
Mehmet Cengiz Çolakoğlu, A. Vahap Özen, İrfan Karslıoğlu, Tijen Erçal
Araştırma makalesi
Özeti
Primer İnfertil Kadınlarda Prolaktin Testosteron Kortizol Ve Dehidroepiandrosteron Sulfat Hormonlarına Çinkonun Etkisi
Effect Of ZInc On ProlactIn, Testosteron, CortIzol, DehIdroepIandrosteron Suı,fat Hormones Who Had PrImary Infertılıty
Primer infertilitesi bulunan ve serum çinko değerleri düşük 11 vakaya çinko verilerek serum çinko düzeyleri normale döndürülmüştür. Çinko düzeyleri düşükken ve normale döndükten sonraki PRL, Testosteron, Kortizol ve DHEAS hormon miktarları tayin edilmiştir. Çinko verildikten sonraki serum çinko düzeyindeki artış istatistiki olarak anlamlı, çinkodan önceki ve sonraki hormon değerleri arasındaki fark anlamsız bulundu. Çinko değerinin yükselmesinin kısa sürede hormon değerlerini değiştirmeyeceği kanaatine varıldı. Kontrol grubu çinko değeri primer infertilite grubundan yüksek olmasına rağmen yine de normal serum çinko düzeyinin altında idi.
We invesitgated eleyen patients who had primary infertility and deficiency. Zinc were giyen to those patients and normal serum consantrations were obtained. Prolactin, Testosteron, Cortisol 132hydroepiandrosteron sulphate hormones iwere estimated before after zina treatment, and there were no differences observed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hryntschak Metodunu Modıfıye Ederek Yaptığımız 24 Transvezıkal Prostatektomınin Analızı
İbrahim Ünal Sert
Araştırma makalesi
Özeti
Hryntschak Metodunu Modıfıye Ederek Yaptığımız 24 Transvezıkal Prostatektomınin Analızı
ModIfIkatIon Von Hrytschak TransvesIkal ProstatektomIe
Bu çalışmamızda özellikle Hryntschak'ın ameliyat tekniğinde yaptığımız değişikliği vurgulamak istiyoruz. Literatür araştırması yaparak olgularımızla (Az sayıda da olsa) karşılaştırdık. Hiç bir hastaya transfüzyon yapılmadk, idrar inkontinensi, ve exitus görülmedi.
Wir möchten mit dieser Arbeit hinweisen, dafl wir tür eine Modifikation 'von Hryntschak transvesikal Prostatektomie machten, Unsere Ergebnizse, die freilich wenig sind, vergleichen wir mit anderen Ergebnissen, die die andere Autoren früher machten. Wir gaben keine Transphysionen. Wir fanden keine Harninkontinenz, kein Ex.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya İlı Ve Çevresınden Gelen Hastalarda Kopro - Parazitolojik Inceleme Sonuçları
Naci Kemal Kırca, Nedret Albayrak
Araştırma makalesi
Özeti
Konya İlı Ve Çevresınden Gelen Hastalarda Kopro - Parazitolojik Inceleme Sonuçları
The IncIdence Of IntestInal ParasItes In Konya
Bir kapro-epidemiyolojik araştırmaya katkıda bulunacağı düşüncesiyle Mayıs 1983 - Aralık 1984 tarihlerinde parazitoloji laboratuvarımıza gelen 3400 hasta dışkısı nativ preparasyon yöntemi ile barsak parazitleri yönünden incelenmiştir. 1356 hasta dışkısında %39.8 oranında bir veya birden fazla barsak parazitine rastlanmıştır. Parazitlerin %76.1'ini protozoonlar, %23.9'unu helmintler oluşturmaktadir.
3400 fecal specirnens were examined. in 1356 of these (%39.8) various parasites have been found, but 2044 (%60.2) specirnens showed no parasites. The prevalence of parasite species were as foilows: Protozoa and helrninthes %23.9.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Adölsan Çaöındaki Alışkanlıklar Ve Bunların Önlenmesı
İbrahim Erkul, Sevim Karaarslan, Ümran Çalışkan, Dursun Odabaş, Sadettin Açar, Gülay Reis, Fatih Toksöz, Ruhuşen Kutlu, Abdurrahman Üner
Araştırma makalesi
Özeti
Adölsan Çaöındaki Alışkanlıklar Ve Bunların Önlenmesı
AddIctIons DurIng Adolescence And The PreventIon Of Them
Araştırmamızın yapıldığı Konya Endüstri Meslek Lisesinde okuyan 1030 öğrenci arasında sigara içme alışkanlığı %22.04, içki alışkanlığı %0.68 ve uyuşturucu kullanma alışkanlığı %0.097 olarak bulunmuştur. Okulda okuyan öğrenciler arasındaki sigara alışkanlığı nisbeti Türkiye'nin diğer illerinde yapılan benzer çalışmalardaki sonuçlara uygunluk göstermiştir. Gerek öğrenciler ve gerekse babaları arasında içki içme alışkanlığı oranı diğer illerden elde edilen değerlerden düşük bulunmuştur. Ebeveynleri arasında sigara ve içki alışkanlığı bulunan çocuklar arasında sigara ve içki alışkanlığına istatistiki olarak anlamlı bir şekilde daha fazla rastlandığı gösterilmiştir.
Among 1030 students studying at Konya Industrial Vocational High School where our study was conducted, smoking habit was 22.04%, drinking habit 0.68% and drug use habit 0.097%. relatively smoking habits among students studying at the school showed compliance with the results of similar studies in other provinces of Turkey. The rate of drinking habit among both students and their fathers was found to be lower than the values obtained from other provinces. It has been shown that among children whose parents have smoking and drinking habits, there is a statistically significant higher rate of smoking and drinking.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Lokal Anesteziklerin Komplikasyonları
Şeref Otelcioğlu, A. Feyza Ünal, Şükrü Bülent Özer
Araştırma makalesi
Özeti
Lokal Anesteziklerin Komplikasyonları
Case Report Of EntoxIcatIon Of Local AnesthetIcs
Lokal anesteziklerin tarihçesi 1860 lara dayanmasına rağmen komplikasyonları güncelliğini korumaktadır. Tamamıyla tehlikesiz kabul edilebilecek lokal anestezik ajan yoktur. Bu. ajanlar uygun dozlarda, gerekli önlemler (uygun premedikasyon ve komplikasyonlara müdahale imkanları) alındıktan sonra tatbik edilmeli ve vaktinde gerekli tedavi yapılamadığı takdirde komplikasyonların ölüme yol açabileceği unutulmamalıdır.
Although the short history of local anesthetics is basecl on 1860's its complications are stili carrying out their valw at present. There. are no local cnesthetic agents that can be accepted as not dangerous totally.. These agents must be applied in appropriate doses and after the neces-sary precctutions (the possibility of interference to the appropriate pre-medications and complications) and it musn't be forgotten that if .necessa•y cure isn't made on time, these cornplications may cause death.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Diabetes Melitusta Serum Ve İdrar Magnezyum Düzeylerı Ileretinopatı Arasında Ilışkı
Laika Karabulut, Ahmet Akkaya
Araştırma makalesi
Özeti
Diabetes Melitusta Serum Ve İdrar Magnezyum Düzeylerı Ileretinopatı Arasında Ilışkı
The Relatıonshıp Between Dıabetes Melıtusta Serum And Urıne Magnesıum Levels And Lethınopathy
Bu çalışmamızda, magnezyumun özellikle retinopati klinik ve seyrinde gelişiminde risk faktörü olarak değerlendirilip değerlendirilemiyeceğini araştırmak istedik.
In this study, We have found that, the plasma magnesium levels were normal and urine magnesium output was increased in diabetic patients. We also found that there is no relationship between plasma and urine magnesium levels and retinopathy in diabetic patients.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Kliniklerinde Yatan Hastalarda Hastane Enfeksiyonuna Neden Olan Mikroorganizmalar Ve Antibakteriyellere Duyarlılıkları
A. Zeki Şengil, Hatice Özenci, Emine İnci Tuncer
Araştırma makalesi
Özeti
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Kliniklerinde Yatan Hastalarda Hastane Enfeksiyonuna Neden Olan Mikroorganizmalar Ve Antibakteriyellere Duyarlılıkları
Mıcroorganısms Causıng Hospıtal Infectıon In Patıents In The Surgıcal Clınıcs Of Selçuk Unıversıty Medıcal Faculty And Theır Sensıtıvıty To Antıbacterıals
Hastane enfeksiyonları, hastanede yapma süresi. içinde kazanılan enfeksiyonlardır (1, 7). En sık rastlanan hastane enfeksiyonları üriner sistem, cerrahi yara ve solunum sistemi enfeksiyonlardır.(1, 3, 6, 7). Neden olan mikroorganizmaları en çok bakteriler ve genellikle aerobik gram negatif basillerdir (1, 3, 5, 7). Etyolojisinde; konakcı ile ilgili faktörler, çevresel faktörler ve etken ajanın antibakteriyellere ,direnci ile faktörler rol oynar (1, 3, 4, 5, 6, 7., 8, 9, 10, 11, 12). Çalışmanın amacı, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, üroloji, ortopedi ve genel cerrahi servislerinde, hastane enfeksiyonu şüpheli materyallerden izole edilen mikroorganizmaları ve antibakteriyel duyarlılıklarını saptamaktır. Bulunan etken ajanlar: %53.5 Pseudomonas, %13.9 E. coli, %9.3 Proteus, %9.3 St. aureus, %7.0 Klebsiella„ %7.0Enterobacter idi. Yapılan antibiyotik duyarlılık test sonuçlarında bazı antibakteriyellere c92'ye varan direnç gözlendi.
Hospital infections, hospitalization time. are acquired infections in (1, 7). The most common nosocomial infections are urinary system, surgical wound and respiratory system infections (1, 3, 6, 7). The causative microorganisms are mostly bacteria and generally aerobic gram-negative bacilli (1, 3, 5, 7). In its etiology; Factors related to the host, environmental factors and the resistance of the active agent to antibacterials play a role (1, 3, 4, 5, 6, 7., 8, 9, 10, 11, 12). The aim of the study is to detect microorganisms isolated from materials with suspicious hospital infection and their antibacterial susceptibility in Selçuk University Medical Faculty Hospital, urology, orthopedics and general surgery services. The causative agents found: 53.5% Pseudomonas, 13.9% E. coli, 9.3% Proteus, 9.3% St. aureus was 7.0% Klebsiella 7.0% Enterobacter. In the antibiotic sensitivity test results, resistance up to C92 was observed against some antibacterials.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Pelvik Kist Hidatik
Ergün Onur, Tijen Erçal, Kemalettin Uygur
Araştırma makalesi
Özeti
Pelvik Kist Hidatik
Pelvıc Cyst Hydatıc
Kliniğitnizde tedavi edilen bir kist hidatik vakası sunuldu. Klinik ve laboratuvar bulguları, tedavi ve kist hidatikten korunma gözden geçirilerek tartışıldı.
A case of hydatid cyst treated in our clinic is presented. The cilinLd er,d laborutory finding, treatınent and prevention is reviewed and discussed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Spinal Kist Hidatikler
Ertuğ Özkal, Faruk Temel, Mehmet Şenyüz, Kemal Ödev, Osman Acar
Araştırma makalesi
Özeti
Spinal Kist Hidatikler
SpInal HydatId Cysts
Bu makalede üç spinal kist hidatik vakası takdim edilmiştir. Hastaların tümü medulla spinalis basısı şikayetleri ile müracaat etmişlerdir. Yalnız bir vakada nüks görülmüş olup, mortalite yoktur.
Thrce cases of spinal hydatid cysts are reported. Ali the patients were admitted with symptoms of compression of the spinal cord. The patients were treated surgicall, recurrens was in only one patiant and no mortality.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Dev Büllü Lober Amfizem
Tahir Yüksek, Ali Ersöz, Hasan Solak, Dursun Odabaş, Mehmet Yeniterzi, Özkan Akkoç, Hasan Hüseyin Telli
Araştırma makalesi
Özeti
Dev Büllü Lober Amfizem
Gıant Blonde Lober Emphısem
Akciğerin kistik hastalıkları, konjenital veya akkiz olabilir. Konjenital kistler hayatın erken dönemlerinde bronşiyal sistemden kaynaklanırlar. Süratle büyüyenleri ileri solunum problemlerine sebebiyet verdikleri için acilen teşhis edilip, cerrahi olarak tedavi edilmelidir. Erken yakalanıp tedavi edilen konjenital dev akciğer büllü 8 aylık bir vakamızı yayınlamayı uygun bulduk.
In this report, an 8 months infant, who has a heavy dyspnea, cyanosis and mediastinal shift to left side is explained and the cliagnosis and treatment methods are discussed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Bir Olgu Nedeniyle, Yenidoğan Bebeklerde Dissemine İntravasküler Koagulasyon
Sevim Karaarslan, Mehmet Nisanoğlu, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Bir Olgu Nedeniyle, Yenidoğan Bebeklerde Dissemine İntravasküler Koagulasyon
Dyssemınated Intravascular Coagulatıon In Newborn Babıes Due To A Case
Yeni doğan bebeklerde kanama önemli bir sorundur, bunlardan dissemine intravasküler koagülasyonun sebep olduğu kanamalar en ağır prognoza sahip olanlarıdır. Bu raporda pediatrinin yeni doğan dönemi ile ilgili en ağır problemlerinden biri olan dissemine intravasküler koagülasyona bir vaka dolayısı ile değinilmiştir.
Bleedin in newborn infants is an important problem, among these, caused by disseminated intravascular coagulopathy has the most serious prognosis. In this report we discussed disseminated intravascular coagulopathy which is one of the most serious problem in newborn period in pediatrics.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tiroiditler
Mehdi Yeksan, F. Nurten Yeksan, Adil Kartal, Hasan Hüseyin Telli, Müfid İspanoğlu, İbrahim Erkul
Araştırma makalesi
Özeti
Tiroiditler
Thyroıdıtes
Tiroiditlere klinik pratikte sık rastlanmaz. Ancak troid bezinde simetrik veya asimetrik, ağrılı veya ağrısız büyüme ve sertlik tespit edilmesi halinde mutlaka tiroidit akla gelmelidir. Sintigrafik ve hormonal tetkiklerle beraber açık biyopsi yapılmalıdır. Bu yazıda 4 tiroidit vakası takdim edildi ve bu münasebetle tiroiditler gözden geçirildi.
Thyroiditis is rarely seen in clinic practice. However, i f thyroid gland is enlarged simetrically or asimetrically and hard, thyroiditis shoult be considered, biopsy shoult be done in addition to scintigraphic anr hor-monal investigations. in this report, it four cases with thyroiditis and was presented thyroiditis was reviewed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Propranolol Ve Nıfedıpıne Tedavilerinin Serum Hdl (yüksek Dansıteli Lipoprotein) Kolsterol Düzeyıne Etkileri
Yahya Erdoğan
Araştırma makalesi
Özeti
Propranolol Ve Nıfedıpıne Tedavilerinin Serum Hdl (yüksek Dansıteli Lipoprotein) Kolsterol Düzeyıne Etkileri
Effects Of Propranolol And NIfedIpIne Treatm.ent On Serum Hdl Cholesterol Levels
Yüksek dansiteli lipoproteinlerin (HDL) ateroskleroz gelişmesini önleyici etkileri bulunmaktadır (11, 13, 24). KKH ve hipertansiyon tedavisinde uzun süreli alman ilaçlardan nifedipine ve propranolol'un plazrna HDL kolesterol konsantrasyonlarına etkilerini araştırmak için nifedipine verilen 20 hasta, propranolol verilen 20 hasta ve ilaç verilmeyen 20 kişilik sağlıklı kontrol grubu ile çalışma yapıldı. Serum HDL kolesterol konsantrasyonları koroner kalp hastalığı (KKH) olanlarda, kontrol grubundan daha düşüktü (P <0.05). İki aylık ilaç verilenlerden propranolol grubunda HDL kolesterol seviyelerinde anlamlı düşme olurken (P <0.01), nifedipine verilenlerde değişme bulunmadı. Total kolesterol değerleri anlamlı farklılık göstermedi, ilaç almması ile değişiklik olmadı. Total/HDL kolesterol oranı propranolol verilenlerde arttı, nifedipiıve verilenlerde değişmedi. K.KH ve hipertansiyonun uzun süreli tedavisi için propranolol vermenin IIDL kolesterol seviyelerini düşürdüğü, nifedipine vermekle düşme olmadığı sonucuna vardık.
High-density lipoproteins (HDL) have preventive effects from developing atherosclerosis (11, 13, 24). In order to investigate the effects of long-term drugs nifedipine and propranolol on HDL cholesterol concentrations in the treatment of CHD and hypertension, 20 patients who were given nifedipine, 20 patients who were given propranolol and 20 healthy controls were studied. Serum HDL cholesterol concentrations were lower in patients with coronary heart disease (CHD) than in the control group (P <0.05). There was a significant decrease in HDL cholesterol levels in the propranolol group (P <0.01), but no change in those given nifedipine. Total cholesterol values did not differ significantly, and there was no change with drug intake. Total / HDL cholesterol ratio increased in those given propranolol, but did not change in those given nifedipia. We concluded that administration of propranolol for long-term treatment of KH and hypertension reduces IIDL cholesterol levels, but administration to nifedipine did not.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Abdominal Gebelik
Ergün Onur, Kemalettin Uygur, Ali Küçükbasmacı, Yücel Fındık
Araştırma makalesi
Özeti
Abdominal Gebelik
Abdomınal Pregnancy
Abdominal gebelik fekonde ovumun batın boşluğunda yerleşme gösterdiği nadir dış gebelik olgularından biridir. Bu yaka ile ilgili klinik ve tedavi yöntemleri literatür bilgilerinin ışığı altında gözden geçirildi.
Abdominal pregnancy is a very rare form of ectopic gestation in which the fertilized ovum implants in the peritoneal cavity. Clinical and therapeutic views in the literature concerning this subject havz been reviewed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Troid Cerrahisinde Vokal Kord Paralizilernin Önemi
Erdinç Kanımtürk, M. Yalçın Özkaptan, Ş. Ali Tekalan
Araştırma makalesi
Özeti
Troid Cerrahisinde Vokal Kord Paralizilernin Önemi
The Importance Of Vocal Ford ParalysIs In ThyroId Surgery
Son yıllarda rekürrent sinir ile tiroid gland ilişkisinin daha iyi anlaşılmasıyla tiroid ameliyatlarının komplikasyanu olarak ortaya çıkan vokal kord paralizileri oranında azalma olduğu gözlenmektedir. Ancak, rekürrent sinirin sıklıkla değişken bir anatomik seyir göstermesi, tiroid ameliyatı sırasında bu sinirin rutin identifikasyonu ,dolayısıyla tiroid cerrahının bu yeteneği edinmiş olmasını gerekli kılmaktadır. Konuya katkıda bulunabilmek için rekürrent sinirin cerrahi travmaya elverişli anatomide (..) ve önerilmiş indentifikasyon yöntemleri gözden geçirildi. Rekürrent sinir travmasına bağlı olarak ortaya çıkan klinik tahtalar ve önlemleri üzerinde duruldu.
In recent years, a better understanding of the relationship between the recurrent nerve and the thyroid gland has led to a decrease in the rate of vocal cord paralysis, which is a complication of thyroid surgeries. However, the frequently variable anatomical course of the recurrent nerve requires the routine identification of this nerve during thyroid surgery, so the thyroid surgeon must acquire this skill. In order to contribute to the subject, the anatomy suitable for surgical trauma (..) and recommended indentification methods of the recurrent nerve were reviewed. We focused on clinical boards and their precautions due to recurrent nerve trauma.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tıp I Diabetes Mellitusta Serum Çınko Seviyelerınin İncelenmesi
İbrahim Erkul, Ruhuşen Kutlu, Naci Bor, Gülay Reis
Araştırma makalesi
Özeti
Tıp I Diabetes Mellitusta Serum Çınko Seviyelerınin İncelenmesi
Serum Zınc Levels In Ch1ldren Wıth Type I Dıabetes Mellıtus
Tıp I diabetes mellituslu çocuklarda serum çinko seviyelerindeki değişiklikleri incelemek üzere 23 hasta ve 16 kontrol grubunda elde edilen değerleri karşılaştırdık. Diabetik grupta ortalama serum çinko seviyesi 78.00 -T_4.016 ugr/100 ml, kontrol grubunda ise ortalama 76.875-T-3.366 ugr/100 ml. bulundu. iki grup arasındaki farklılık istatistiki olarak önemsiz idi (P>0.05).
In order tü investigate the differences of the serum zinc levels in children with type I diabetes mellitus we cornpared the values in 23 patients and 16 control group. The mean zinc level has been found 78.00-T-4.016 ugr/100 mi. in dia-betic group and 76.875-3.366 ugr/100 mi. incontrol group. The differences between two groups vere statistically not important (P>0.05).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta