Yıl: 1989, Cilt: 5, Sayı: 3
Tüm Sayı(PDF)
Araştırma makalesi
Vizüel Bılgı Akışı, Sakkad Süresınce Supresse Mi Oluyor?
Süleyman İlhan, Nurhan İlhan, Orhan Demir
Araştırma makalesi
Özeti
Vizüel Bılgı Akışı, Sakkad Süresınce Supresse Mi Oluyor?
Is VIsual InfortnatIon ProcessIng Sapressed DurIng SaccadIc Eye Movements?
Bu araştırmada Türkçe bir metnin okunuşu elektrookülografik olarak incelendi. Regresyon sakkadları ve bunları izleyen ilk sakkadların ampiltüdleri arasındaki ilişki araştırıldı. Bulgular sakkadlar sırasında vizüel bilgi akışının supresse olmadığı düşündürdü.
Saccadic eye movernents in reading of a teıt iır Turkish were electrooculographicaily recorded, nd the arnplitudes of the saccades were Tneasured on the electrooculograrns. The relationship between ithe amplitudes of regression saccades and those of the next ()nes was investigated. The results suggested thLıt visual information proces.sing alsa occurs during reading.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Türkçe Okurken Kelimelerin Neresıne Vizüel Fiksasyon Olmaktadır?
Süleyman İlhan, Nurhan İlhan, Orhan Demir, Bülent Oğuz Genç
Araştırma makalesi
Özeti
Türkçe Okurken Kelimelerin Neresıne Vizüel Fiksasyon Olmaktadır?
What Is The LocatIon Of VIsual FIsatIon WIthIn TurkIsh Words DurIng ReadIng?
Bu çalışmada okurken ortaya çıkan sakkadların amplitıidleri ölçülerek, satır üzerinde fikrasyon noktaları hesaplandı. Fiksasyonların genelde kelimelerin sol yarısına olmakla birlikte fili ve fiilimsi özelliğindeki kelimelerde sağ yarıya yöneldiği görüldü. Bu bulgunun Türkçe'nin bitişken dil özelliğinden deri gelebileceği düşünüldü.
Visual fixation locations were founded on the tines by measuring saccades amplitudes which occur durıng reading. Fixations ara san to be on the right Naif of the verbs though :hey occur on the left .h.alf of the other vords. This finding was considered likely to be resulied from the agglutinative property of Turkish Language.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavsan Merkezı Sınır Sıstemınde Lip0fussın Pıgmentının Hıstokımyasal Metodla Ism Mıkroskobu Duzeyınde Incelenmesı
Hasan Cüce
Araştırma makalesi
Özeti
Tavsan Merkezı Sınır Sıstemınde Lip0fussın Pıgmentının Hıstokımyasal Metodla Ism Mıkroskobu Duzeyınde Incelenmesı
The LIght MIcroscopIc InvestIgatIon Of LIpofIscIn PIgment Of The Central Nervous System On Aged RabbIts HIstochemIcal Methods
Yeni Zellanda tipi beyaz tavşanlarda spinal genglion, formasyo retikularis ye medulla spinalisin üç bölgesindeki nöronlarda lipofissin polar, bipolar, periniikleer ye diffüz olarak gorüldu. Alternativ Nile Blue, Hueck metodu, Indefenol, PAS. Perasetik asit ye Sudan Black B+,• Masson-Fontana ye Long Ziehl Neelson-dir.
In this study; the lipofuscin pigment of the neuron of the spinal ganglions, formatio reticularis, three parts of the spinal cord and purkingje cells of the cerebellum of the aged white New Zealland rabbits were studied. The pigment were studied following: Alternative Nile Blue Methode +, Hueck rnethode +, PAS and indephenol +, Sudan Black B +, Schmorl methode -„ Long Ziehl Neelson -, Masson-Fontana and Chrom Alum -. The lipofuscin pigment in the Purkinje cells have never been found.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Izole Köpek Safen Veninde Hipotermi İle Noradrenalin Fenilefrin Ve Serotonin Cevaplarının Artırılması Ve Bunun Ca2+ İle İlişkisi
Ayşegül Cenik, Ekrem Çiçek, Ayşe Saide Şahin, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Izole Köpek Safen Veninde Hipotermi İle Noradrenalin Fenilefrin Ve Serotonin Cevaplarının Artırılması Ve Bunun Ca2+ İle İlişkisi
The Effect Of IlypomerınIa On NoradrenalIne PhenylephrIne And SerotonIn-Induced ContractIons Of CanIne Saphenous VeIn And Role Of CalcIum
Köpek safen veninden elde edilen spiral şeritler; oksijenlendirilmiş fizyolojik tuz solüsyonu içeren organ banyosuna konulup, noradrenalin, fenilefrin, klonidin ve serotonin ile kasıldı, Kasılmalar izometrik olarak kaydedildi. Banyo isısının 37r den 25r ye düşürülrnesiyle bu kasılmalarda amma gözlendi. Klonidin ile elde edilen kasılma cevapları hipotermi ile artmadı. 10-6 M verapamil ilavesinde, bu kasılmaların inhibe edilmediği gözlendi. Aynı işlem kalsiyumsuz ortamda tekrarlandığında, her üç agonist ile elde edilen kasılmalar öncekilere göre belirgin olarak küçüldü. Ancak kasılma hipotermi cevaplarında belirgin artışa neden oldu. Klonidin aynı ortamda kasılma oluşturmadı. Sonuç olarak, köpek safen veninde belirtilen agonistlerle oluşturulan kastima cevaplarinın hipotermi ile artışında hücre içi kalsiyum depolarının önemli rolünün olduğu söylenebilir
Canin saphenous vein strips were suspended in an organ chambers filled with oxygenated physiological salt solution, and isometric contractions were alsa recorded. Noradrenaline, phenylephrine and serotonin caused dose-dependent contractions which were enhanced by cooling of medium from 37 to 25 C. Clonidine also caused contractions but, these responses weren't enhanced by cooling. Both the contractions induced by these agonists and their augmentations by cooling weren't inhibited by 10- M verapamil. When these procedure were repeated in the Ca2 -free solutions, the agonists-induced contractions were smaller than that of obtained in normal mediurn. However except clonidine-induced contractions, these responses were enhanced by cooling. These results were suggested that intracellular calciurn pools rnay play a functional role cooling-induced contractions of canine saphenous vein.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tüberküloz Vakalarında Basillerin Isonıazıd, Streptomycın, Ethabutol Fe Rıfampıcınt Duyarlılıkları
Bülent Baysal, A. Zeki Şengil, Ahmet Saniç, Halil Özerol
Araştırma makalesi
Özeti
Tüberküloz Vakalarında Basillerin Isonıazıd, Streptomycın, Ethabutol Fe Rıfampıcınt Duyarlılıkları
The SuseeptIhIlIty Of M.tuberculosIs Ta IsonIazId, StreptomycIn, Ethan-Ibutol And RIfampIcIn In Cases Of TuberculosIs
15.3.1989-15.5.1989 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Rutin Tüberküloz Laboratuvarın'da yapılan rezistans duyarlılık testlerinin sonuçları retrospektif olarak incelenmiştir. Toplam 834 adet tüberküloz basilinin streptomycin, ethambutol ve rifarnpicin'e duyarlılıkları Lowenstein-Jensen besiyerinde yapılmıştır. En yüksek direnç %66 oranında rifampicide karşı görülmüştür. Streptornycin'e %50, isoniazid'e %22, ethambutore %12 oranında direnç saptanmıştır. ikili ilaç kombinasyonlarında, ethambutol-Frifarnpicin To4 ?ü* direnç oranı ile en etkili bulunmuştur. Üçlü kombinasyonlarda isoniazid le birlikte rifarnpicin'e streptornycin ilave edildiğinde dirençlilik oranı %10 iken, ethambutol ilave edildiğinde bu oran %2'ye düşmüştür. Test edilen antititüberküloz ilaçların dörtlü kombinayonlarında da dirençlilik oranı %2 olarak tespit edilmiştir.
The results of antituberculosis sensitivity which tested in routin tuberculous laboratory of Mikrobiology and Clinical Microbiology Department of Medicine of Selçuk University between Lowenstein-Jensen medium is used for sensitivity ta isoniazid, ethambutol, rifampicin and streptomycin of 834 Mycobacterium tuberculosis. The hight resistance were seen, 66% rate, ta rifampicin. The resistance was found rales 50% to streptomycine, 22% to isoniazid, 12% ta ethambutol. The combination of two antibiotics ethambutol+rıfampicin the most effecl with 4% rate. The combination of three antibiotics, isoniazid rzfampicin with streptomycin was 10% resistance 1while with ethambutol was decrease to 2 %. The cornbination of four antibiotics alsa were found 2% resistance.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ofloxacın, Amoxıllın 4- Clavulonıc Asıd, Gentamıcın Ve Tetracyclıne'in Tüberküloz Basilleri Üzerıne In Vitro Etkılerı
Bülent Baysal, A. Zeki Şengil, Mahmut Baykan, Ahmet Saniç
Araştırma makalesi
Özeti
Ofloxacın, Amoxıllın 4- Clavulonıc Asıd, Gentamıcın Ve Tetracyclıne'in Tüberküloz Basilleri Üzerıne In Vitro Etkılerı
In VItro Effect Of OfloxacIn, ArnoxIllIn + ClavıtIonIc AcIde, GentaınIcIn And TetracyclIne On MetuberculosIs
Selçuk üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Tuberküloz Laboratuvarzina başvuran hastalardan izole edilen 80 adet tuberküloz basilinin ofloxa-. cin, amoxcillin + clavulonic asid (AC), gentarnicin ve tetracycline'e duyarlılıkları in vitro olarak çalıştImıştır. Ayrica, bulgular antitüberküloz ilaçların etkileri ile karştlaştırılmıştır. Basiller antibiyo-tiklerin standart MIC'deki dozları içinde yalnızca ofloxacinğe duyarlı bulunmuştur (%100). AC, gen-,tarnicin ve tetracycline'e yüksek direnç görültnüş; diğer bütün ilaçlara hassas olan s9larin bunlara da hassas olduğu gözlenmiştir.
In vitro antituberculous activity of ofloxacin, amoxycillin plus clavulonic acid (AC), gentamycin and tetracycline was determined using mycobacterium tuberculozis isolated from 80 patients who were accepted to the University Hospital. The study was carried ot in the tuberculous Laboratory of Microbiology and Clinical Microbiology Department, The School of Medicine, Selçuk University, Konya. Additionaly, the sensitivity of the strains obtained from patients were also studied and determined with other antituberculous drugs. Antituberculous activity of oflaxacin was found to be 100% according to the standart MIC values and the other antibotic have shown varying degree of antituberculous activities. Higher resistances of strains were found for AC, gentamycin and tetracycline. Interestingly, the strains that are sensitive to AC, gentamycin and tetracycline are found to be sensitive to the antituberculous drugs.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
1985-1988 Yılları Arasındaki Tüberküloz Şüphelı Balgamların Bakterıyolojık Incelenmesı Ve Sonuçların Değerlendirilmesi
Bülent Baysal, A. Zeki Şengil, Ahmet Saniç
Araştırma makalesi
Özeti
1985-1988 Yılları Arasındaki Tüberküloz Şüphelı Balgamların Bakterıyolojık Incelenmesı Ve Sonuçların Değerlendirilmesi
BacterIologIcal InvestIgatIon Of Sputurn WIth TuberculosIs And EvaluatIon Of Results
1985-1988 yılları arasında tüberküloz tanısı için laboratuvarımıza gelen 14 531 balgam örneğinin mikroskobik incelenmesinde 3 287'si (%23) pozitif bulunmuştur. Gelen materyallerden kültürü istenen 1799 örnekten 1579'unda (%88) üreme görülmüştür. 1985 yılında %26 olan mikroskobide basil müsbetlik oranı 1988 yılında %15 olarak tespit edilmiştir. Mikroskobi ve balgam kültür sonuçlarının değerlendirilmesinde %123 oranında mikroskobi sonuçlarının değerlendirilmesinde %13 oranında mikroskobi pozitif kültür negatif (M+ K-), %34 oranında da mikroskopi negatif kültür pozitif (M-K+) sonuç görülmüştür. Özellikle M+K- sonuçlarının çeşitli nedenlerinin yanında kemoterapi ile ilgisi detartışılmıştır.
In the rnicroscopic examination of 14 431 sputun, 3 287 samples was found positively for diagnosis of tüberculosis between 1985-1988 years. The samples was seen be positive semears was positive culture in 1 579 of 1 799 which rs wanted to culture. In 1988 positive srnears was found 15% whereas 26% in 1985 year. In comparison of results, the ratio of mieroscopy-positive culture negative (M+C-) was 13%, Microscopy-negative culture positive (M-C+) was 34%. Some causes of results was discused especially. with alsa chernotheropy,
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Bakteriyel Ve Aseptik Menenjit Vakalarında Beyın Omirilik Sıvısı Laktik Dehidrogenaz Enzim Düzeylerı
Sadık Büyükbaş, Ümran Çalışkan, İbrahim Erkul, Elif Gürel, Mehmet Akdoğan, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Bakteriyel Ve Aseptik Menenjit Vakalarında Beyın Omirilik Sıvısı Laktik Dehidrogenaz Enzim Düzeylerı
CerebrospInal FluId Lactate Dehydrogenase Enzyme Levels In PalIents BacterIal And AseptIc MenIngItIs
Bakteriyel menenjit ve aseptik menenjit ayrıcı tanısı için beyin omurilik sıvısı (B.O.S.) taktik dehidrogenaz (LDH) enzim düzeyi araştırıldı. B.O.S. LDH enzim düzeyleri; 30 normal, 14 bakteriyel menenjit ve 14 aseptik menenjit olmak üzere toplam 58 pediatrik vakada saptandı. B.O.S. LDH düzeyleri; kontrol grubunda 25,02±9,47 IUIL, bakteriyel menenjit grubunda 119,26±41,34 IUIL ve aseptik menenjit grubunda 403112,61 11.111, olarak bulundu. Karşılaştırma yapıldığında normal ve aseptik menenjit gruplarına kıyasla bakteriyel menenjit grubunun B.O.S. LDI1 enzim düzeyleri belirgin olarak daha yüksektir (p<001). Bu verilere dayanarak B.O.S. LDH enzim düzeylerinin saptanmasının bakteriyel menenjitin aseptik menenjitten ayırıcı tanısında yardımcı olabileceği kanaatindeyiz.
Cerebrospinal fluid lactate dehydrogenase (LDH) enzyme levet was investigated in this research for the differential diagnosis of bacterial and aseptic meningitis. LDH enzyme levels in CSF were determined in a group of 58 pediatric cases which were constituted of 30 normal imdividuals, 14 patients with bacterial meningitis and 14 patients with aseptic meningitis. The values of CSF LDII levels in normal group, bacterial meningitis group and aseptic meningitis group were obtained as 25,02 ±9 ,47 IUIL, 119,26 ±41,34 IUIL, ± 0 ÷ ,61 IUIL, respectively. In the levels of LDH enzyme ,in CSF of bacterial meningitis cases, a significant difference was found in comparison to the other groups which were normal individuals and aseptic meningitis cases (p<0,001).Based on these findings, it is concluded that the determinations of LD11 levels of CSF are helpful in differentiating bacterial from aseptic meningitis.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kordon Kanında Serum Lipidleri Üzerıne Bir Araştırma (+, ++)
Mustafa Ünaldı, Gökhan Timuralp, Ekin Önder, Orhan Değer, Mehmet Gürbilek
Araştırma makalesi
Özeti
Kordon Kanında Serum Lipidleri Üzerıne Bir Araştırma (+, ++)
An InvestIgatIon On Serum LIpIde In Cord Blood
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Doğum Kliniğinde normal olarak doğmuş, sağlıklı 150 bebeğin kordon kanından total lipid, total kolesterol ve fosfolipid tayinleri yapıldı. Elde edilen orta-lama değerler şöyle idi: Total lipid : 378.39 ± 88.02 % mg Total kolesterol: 106.48 ± 23.05 % mg Fosfolipid : 139.67 ± 39.82 % mg
In this research, the levels of iptal lipid, total cholesterol and phospholipids of 150 cord obtained from healthy newborns. Total lipid: 378.39 ± 88.02 mg % Total cholesterol: 106.48 ± 23.05 mg % Phospholipids: 139.67 ± 39.82 mg % These results vere compared with the other results belong to healthy adults and discussed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Mide Karsinomu İle Mide Peptik Ulkusu Arasındaki Patojenik İlişki
Osman Yılmaz, Adil Kartal, Özden Vural, Lema Tavlı, Dinçer Öğün
Araştırma makalesi
Özeti
Mide Karsinomu İle Mide Peptik Ulkusu Arasındaki Patojenik İlişki
The RelatIon Between GastrIc Cancer And Ulcer
Midedeki peptik ülserlerin komplikasyonlarından biri de malign transformasyondur. Bu çalışmamızda, peptik ülser ile bundan gelişebilecek mide karsinomu arasındaki ilişkiyi inceledik. Bu çalışmada, S.Ü. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde 1987-1988 yıllarında, midesindeki ülser şeklindeki lezyon nedeni ile parsiyel gastrektomi yapılmış ve Patoloji Anabilim Dalı laboratuvarına gönderilmiş, 15 adet, ülser şeklinde lezyonu olan mide piyesi incelendi. Bunların 7'si peptik ülser, karsinom, 3'ü de tabanı ve duvarlarından birinde, küçük bir alanda karsinom hücreleri olan, eptik ülsere benzer, ülserkarsinom şeklindeki lezyonlardı. Bu lezyonlar temel kabul edilerek peptik ülser ile ülseröz mide karsinomu arasındaki ilişkiler, literatür gözden geçirilerek tartışıldı.
One of the complications of gastric peptic ulcer is, malignant transformaiion. in this study, we have investigated the relation between peptic ulcer and gastric carcinorna that develops in chronic :gastric ulcer. Fifteen surgically resected stornachs, with ulcer were studied. Seven of those ulcers were peptic ulcer, five were carcinorna, but there were lesions like uncer-carcinoma. Those lesions had malignant cells in the sinan area at the base or margin of the ulcer. The ulcer-carcinotnas showed that carcinorna !might develop in the chronic gastric ulcer.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Klinığımizde Yatarak Tedavı Edılen Yanık Hastalarının Ve Komplikasyonlarının Değerlendırılmesı
Adil Kartal, Yüksel Tatkan, Osman Yılmaz, A. Erkan Ünal, Rahim Kucur, Ömer Karahan, İrfan Tunç, Yüksel Arıkan, Mustafa Şahin
Araştırma makalesi
Özeti
Klinığımizde Yatarak Tedavı Edılen Yanık Hastalarının Ve Komplikasyonlarının Değerlendırılmesı
The EmluatIon Of IlospItalIzed And Treated Burned PatIents And TheIr ComplIcatIons
1983-89 yılları arasında kliniğimizde yatarak tedavi gören 50 yanıklı hastanın 35'i çocuk, 15'i erişkindi. Çocukların 26'si ilk dekat içindeydi. 34'ü erken, 16'sı geç müracaat etmişti. Il. derece derin yanıkların III. dereceden ayrılmasında deri biyopsilerinden yararlanıldı. 22 hastada Il. derece, 57'nde M. derece, 7'sinde hem II. ve hem de III. derece yanık vardı. Vakaların 5'ine erken tanjansiyel eksizyon ve toplam olarak 27'sine cerrahi girişim uygulandı. Tapikal antiseptik ajan olarak cio101uk gümüş nitrat solüsyonu kullanıldı. 50 hastadan 3'ü kaybedildi. hastada tedavi gerektirecek psikiatrik bozukluklar gelişti. Hipertrofik skor ve kontraktür gelişimini engellemek için otel ve basınçlı uygulamalar yararlı oldu.
We hospitalized and ireated 50 patients with burn injuries between 1983 and 1989. Of diem, 35 were children and 15 were adult. Twenty six children were in first decade. Of 50 patients, 34 adrnitted to the hospital early and 16 lately. Skin byopsies were useful in differential diagnosis of second and therd degree burn. There were second degree burn in 22 patients, third degree in 5 and second and third degree in 7. We applied surgical intervention to 27 patients and 5 early tangential excision and pulverised 10 percent of silver nitrate in early cases. Of 50 patients, 3 died and 3 developed psychiatric disorders requiring treatment. in order to prevent hyperirophic burn scar and contracture we used splint and pressure garrnents.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Proteın Enerjı Malnütrisyonlu Hastalarda Lipidli Ve Lipidsiz Total Parenteral Beslenme (tpb) İle Alınan Sonuçlar
Yüksel Tatkan, Adil Kartal, Adnan Kaynak, Mehmet Metin Belviranlı, Ömer Karahan, Adem Özdemir, Mustafa Şahin
Araştırma makalesi
Özeti
Proteın Enerjı Malnütrisyonlu Hastalarda Lipidli Ve Lipidsiz Total Parenteral Beslenme (tpb) İle Alınan Sonuçlar
The Results Of Total Parenteral NutrItIon (tpn) WIth Fat And Fat-Free SolutIons In The PatIents WIth ProteIn Energy MalnutrItIon
Protein-enerji malnutrisyonlu 8 hastada lipidli ve lipidsiz total parenteral nutrisyon solüsyonlartnın etkisi araştırıkiı. Lipidsiz gruptaki bezoara bağlı rekürren barsak obstrük.siyonlu bir hasta dışındakiler kilo aldı. Lipidli grupta karaciğer fonksiyonlarında bazı önemsiz değişiklikler gözlendi. Total parenteral beslenmeden kısa bir süre sonra karaciğer fonksiyonları normale döndü.
The effect of total parenteral nutrition (TPN) with fat and fat-free solutions in eight patients who had protein-energy malnutrition was investigated. All patients gained weight except one in fat-free group with recurrent bowel obstruction due ta bezoar. Some unirnportant changes in liver functions was observed in fat group. Liver functions returned to normal values, in a short time after TPN.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yüksek Rısklı Gebeliklerde Doğum Ve Perınatal Dönemın Özellıklerı
İsmail Arıcı, Selma Çivi, Mehmet Akman
Araştırma makalesi
Özeti
Yüksek Rısklı Gebeliklerde Doğum Ve Perınatal Dönemın Özellıklerı
CharacterIstIcs Of Maternal And PerInatal PerIod In HIgh RIsk Pregnancy
Ana ve çocuk grubu içinde bazı olgular; Vücut yapıları, sosyal ve ekonomik koşulları nedeni ile gebelik ve doğum sırasında daha fazla hastalanma ve ölme tehlikesine maruzdurlar. 1987 yılında Konya Doğum ve Çocuk Bakımevi'nde doğum yapan 260 kadında kadın yaşı, kadının eğitim düzeyi ve ailenin gelir düzeyinin ana sağlığı ve yeni doğana etkisini belirlemek amacı ile kesitsel olarak tanımlayıcı ve analitik tipte bir çalışma yapıldı. Kadın yaşının 35 ve daha fazla olması başta üriner enfeksiyon ve anemi olmak üzere gebelik komplikasyonlarını artırmakta idi (p<0.01). Yine 35 ve üzeri yaşta iki gebelik arasındaki süre uzamakta idi (p>0.05). Kadının eğitim düzeyi arttıkça gebelik ve doğum sayısı azalmakta idi (p<0.01). Ailenin gelir düzeyi yeni doğanın kilosu, kadının gebelik ve düşük sayısına etkisizdi(p<0.05).
Same cases in mother and children group are more vulnarable to body constitution, social and economical conditions. A descriptive and cross-sectional study was estabhs. hed in Konya Maternity and Children Ileahh Center in 1987. The aim of the research was if there was any correlation between rnother age, educational level and famiiy income and among mother and newborn health. If the mother age was 35 and plus, urınary infection, anernia and other pregnancy complication were increased (p<0.01). Pregnancy interval was langer alsa for age of 35 and plus (p<0.05). Educational level of rnothers was reversely correlated with the number of pregnancy (p<0.01). Pregnancy and labor numbers was effected by mother educational level. Family income was not effect on newborn weight, number of pregnancy and abortions (p>0.05).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Postoperatif Karaciğer Kist Hıdatıklerinın Ultrasonografik Özellıklerı
Saim Açıkgözoğlu, Kemal Ödev, Oktay Işık
Araştırma makalesi
Özeti
Postoperatif Karaciğer Kist Hıdatıklerinın Ultrasonografik Özellıklerı
UltrasonographIc ScreenIng Of PostoperatIve LIver HydatId Cysts
Kist hidatik tanısıyla opere olan 32 hastaya ultrasonografik (US) inceleme yapıldı. 10 hastaya yeni kist hidatik gelişimi raporu verildi. Bunların 651 tekrar opere oldu ve US tanımıs doğrulandı. Yeni kist hidatik gelişimi olan hastalarda ultrasonografi ile homojen kist, kız veziküllü kist, omentumlu kist ve batında yeni odakta kist hidatik özellikleri bulduk. incelediğimiz hastalarda saptadığımız ultrasonografik özellikleri literatüre ışığında değerlendirdim.
Previously, patients who were diagnosed and operated for cyst hydatid, were recalled and 32 of them were screened again ultrasonographycly. Arnong them 10 patients showed recurrence of new hydatid cyst development, Further examinations have shown that these cysts were, homogen cyst, daughter vesicul#e cyst, and abdorninal cyst, respectively. Six of the 10 patenti were reoperated for this diagnosis. Ultrasonographic exarninations and peculiarities were discussed further in this study.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Batında Yerleşen Kist Hidatiklerin Ultrasonografik Özellıklerı
Saim Açıkgözoğlu, Kemal Ödev, Oktay Işık
Araştırma makalesi
Özeti
Batında Yerleşen Kist Hidatiklerin Ultrasonografik Özellıklerı
The UltrasonographIc Features Of AbdomInal Cyst HydatIcs
1986-Kasıtn 1987 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tip Fakültesi Radyoloji dalı'na batan ultrasonografisi için gelen hastalardan kist hidatik tanısı koyduğumuz 37 olguda ulstaronografik (US) bulgularımızı postoperatif bulgularla karşılaştırdık. Sonuçlarınızı literatür ışığında tartışarak batın kist hidatiklerinin US özelliklerini ve tanı kriterlerini değerlendirdik
Hydatid cyst was diagnosed in thirty seven cases exatnined by sonography at the Department of Radiology, Medical School of Republic University, Sivas between March, 1986 and November, 1987. Sonographic findins were compared with surgical findings. Ultrasonographic criteria of abdominal cyst hydatides were represented.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Genital Akıntılar
Cemalettin Akyürek, Bülent Baysal, Sema Soysal, Osman Yılmaz, Hakan Kaya
Araştırma makalesi
Özeti
Genital Akıntılar
GenItal DIscharges
Bu değerlendirme 1988-1989 yılı içinde Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın-Doğum Polikliniğine başvuran hastalardan (toplam 6090), 446 vakayı kapsamaktadır. Genital akıntı şikayetiyle gelen hastalardan 446 vaginal kültür ve smear alınarak laboratuvarlara gönderilmiştir. Kültür antibiogramlar S.Ü. Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı laboratuvarında, smearler S.Ü. Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Laboratuvarında incelenerek sonuçlandırılmıştır. Elde edilen sonuçlar ve hastaların jinekolojik teşhisleri değerlendirilerek tedaviye başlanmıştır. Yöremizde genital hijyen ve servikal malignite konusunda fikir veren bir çalışma olmuştur.
This report includes, the cases 446 (totalmy 6090) who applied at the Obstetrics and Gynecology Department of Medical School at Selçuk University, between the 1988-1989. 446 vaginal cultures and smears that taken from women with genital discharge have been sent to laboratuary. Cultures and anilbiogramks at the laboratory of microbiology Department at Selçuk Medical School and smears at the laboratory of Patology Department al selcuk Medical School have been examined. Therapie has started appreciated get hold of results and geynecologic diagnosis of paiients. Il has been study, that giyen information about genital hygien and cervical malignancy in our region.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hbsag Ve Taşıyıcılar Üzerınde Levamizol'un Etkısı
Kenan Haspolat, Ümran Çalışkan, Haluk Yavuz, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Hbsag Ve Taşıyıcılar Üzerınde Levamizol'un Etkısı
CarryIng Of Hbsag And The Effect O LevarnIsole On Hbsag CarrIers
Daha önce Hepatit B tanısı koyduğumuz hastalarda HBsAg kronik taşıyıcılığını ve bu taşıyıcılarda levamizolün etkisini araştırdık. Üç yıllık süre içinde Hepatit B geçiren 175 hastadan 18'inde HBsAg pozitifliği devam etti. HBsAg taşıyıcısı olan bu gruptan 12'sine 2.5 ingikg (Haftada üç gün) dozda iki ay süreyle levamizol verildi. Bu süre sonunda 12 hastadan 8'inde 11BsAgii kayboldu. Plasebo alan 6 kontrol hastasında ise değişiklik olmadı.
We have investigağed the incid.ence of chronic carrying of HBsAg in patients with hepatitis and the effect of levamisole in these patients. HEsAg pozitivity in 18 of 175 patients continued for 3 years. 12 of these 18 patients were giyen levamisole as 2.5 mgikg three days in a week for two moriths. At the end of this period HBsAg was disappeared in 8 of ther/L There was no change in 6 control cases who were giyen placebo at the end of the sarne period.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hipernatremik Ve Hiponatremik Deııidratasyonda Oral Rehidratasyon
Kenan Haspolat, Ümran Çalışkan, Haluk Yavuz, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Hipernatremik Ve Hiponatremik Deııidratasyonda Oral Rehidratasyon
Oral RehydratatIon Therapy In HypernatremIc And HyponatremIc DehydraIatIon
200 ishale bağlı dehidrate infant, oral rehidratasyon sıvısıyla tedavi edildi. izonatremik vakaların yanı sıra 25 hiponatremik, 14 hipernatremik, 10 hiperkalemik, 8 hipokalemik dehidrate infant sadece oral rehidratasyon sıvısıyla tedavi edildi.
200 diarrheal dehydration cases were treated with oral rehydratation fluid_ 25 hyponatremici 14 hypernatrernic, 10 hyperkalemic and 8 hypokalemic dehydrate infants together with isonatrernic cases livere treated only by oral rehydratation fluids.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hepatıt-B/li Hastalarda Levamiezol'un Transaminazlar Üzerine Etkisi
Kenan Haspolat, Ümran Çalışkan, Haluk Yavuz, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Hepatıt-B/li Hastalarda Levamiezol'un Transaminazlar Üzerine Etkisi
The Effect Of LeıaınIsol On TransamInas In PatIents WIth HepatItIs-B
HBsAg hepatitli hastalarda levamizol'un transaminazlar üzerindeki etkisi araştırıldı. Levamizol alan hastaların %61.41ünde transaminazlar ilk 8 haftada normale indi. Aynı sürede kontrol grubundaki vakaların %23'ünde transaminazlar normale indi. 16. haftada levamizol alan vakaların tamamı transaminaz yönünden düzelmiş iken, kontrol grubu vakaların %53.6'sında transaminazlar normal seviyeye geldi. Bu çalışmayla biz levamizorün transaminazların, normal düzeye dönmesi üzerinde olumlu bir etkide bulunduğu kanaatine vardık.
The levamisole's effect on transaminases were searched in 11BsAg(+) hepatitis patients. Transminases fell ta normal levels in %61.4 all patients who received levamisole al 8 weeks. Where2s transaminases were normally at %23 of (2,introl group in the same period. Transaminases fell ta normal levels at all patients who received levamisole in 16 weeks. Whereas transaminases were normally at %53.6 of control group in the same period. We observed that the levamisde was effective on transaminases in this study.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Bölgesinde Yetışkınlerde Sakatlık Sebeblerı
Abdurrahman Kutlu, Recep Memik, Mahmut Mutlu, Necmettin Reis
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Bölgesinde Yetışkınlerde Sakatlık Sebeblerı
The Causes Of The AdulI DIseabIlItIes In Konya
1979-1989 yılları arasında Konya Devlet Hastanesinde verilmiş olan Heyet raporları incelendi. Bunlardan sakatlık sebebi ile verilenler yardımı ile Konya Bölgesinde yetişkinlerdeki sakatlık sebepleri araştırıldı. Kas iskelet sistemi ile ilgili sakatlıkların ilk sarayı teşkil ettiği tespit edildi.
Doctors Commisions report: of the Konya State Hospital from 1979 to 1989 have been reviewed. Among these reports that have been prepared the cause of the disability were studied. And the causes of the disabilities were investigated in adults. Our findings showed that musculoskeletal System was the most effected part in disabilities.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Diabetiklerde Trombosit Agregasyonları
Çiğdem Kavun, Neyhan Ergene, Yıldız Divanlı, Erdoğan Özkal, Yusuf Erdoğan, Gülden Gedikoğlu
Araştırma makalesi
Özeti
Diabetiklerde Trombosit Agregasyonları
Platelel AggregatIon Rate In DIabetIc PalIents
Bu çalışma diabetik hastalarda in vivo trombosit agregatların kantitatif tayini amacı ile yapılmıştır. Kontrol ve diabetik gruplar olarak toplam 100 kişi üzerinde yapılan trombosit agregasyon oranı (T.A.D.) sonuçları sunuldu. Yaş dağılımı göz önüne alınmaksızın yapılan istatistiksel karşılaştırrnada, diabetiklerde T.A.O'nın kontrol grubuna oranla anlamlı bir düşme gösterdiği belirlendi. T.A.O'ndaki düşmenin yaş, boy, ağırlık, diabet süresi ve açlık kan şekeri (AKŞ) düzeyi ile direkt bir ilişki görülemedi. Diabetik gruplar arasındaki karşılaştırmada trombosit sayılarının yaşla orantılı olarak azaldığı izlendi.
This study was carried out for the quaniitative deterrnination of in vivo platelet aggregation rate in diabetics and ta corrıpare with the healthy controls. The study was performed on a total of 100 ir?eople divided as control and diabetic groups. Platelet aggregation rate was found to be significanily lower in the diabetic group. The decrease on the platelet aggregation rale in diabetics was not related directly with age, body, weight, duration of diabetes and the fasting blood sugar level. in diabetic group, platelet aggregation rate showed a proportiorzal decrease with ageing.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Doğuştan Kalça Çıkığının 0-18 Aylar Arasındaki Konservatif Tedavisi
Abdurrahman Kutlu, Recep Memik, Erhan Yıldırım, Necmettin Reis
Araştırma makalesi
Özeti
Doğuştan Kalça Çıkığının 0-18 Aylar Arasındaki Konservatif Tedavisi
Treattnent Of CongenItal DIslocatIon Of The IlIp From BIrdh Tü EIghteen Monllıs Of Age
Doğuştan kalça çıkığının teşhis ve tedavisi bakımından ilk 18 aylık dönem çok önemlidir. Bu dönem de erken tedavi halinde çok iyi sonuçlar alınabilir, Tedavinin gayesi femur başı ile asetabulum arasındaki normal ilişkinin sağlanması, devamı v. epatolojik değişikliklerin düzeltilmesidir. Yaşları 6 gün ile 17 ay arasında değişen 97 hastanın 164 kalçasına ait klinik ve radyolojik erken sonuçlar gözden geçirildi. Bunlardan yaşları .6 gün ile 6 ay arasında olan 68 hasta ara beni, Frejka yastığı ve Von Rosen cihazı ile tedavi edildiler, 1,5 ay ile 17 aylar arasındaki 29 hastaya ise kapalı redüksiyon ve alçı immobilizasyonu uygulandı. Tedavi sonrası klinik muayenelerinde bütün kalçalar normal bulunurken, radyolojik incelemede bir kalçada sublukzasyon, üç kalçada avasküler nekroz tespit edildi.
İn the manegement of CDH, the first 18 monhs of lıfe i,r by far the most critical period. The ezcellent results that can be obtained by early treatment. The goal of treattnent is to return the femoral head to its normal relationship within the acetebulum and rnaintain 'his position until pathologic change reverse... The early results of 164 CD1-1 in 97 patients have been reviewed between 1983 and 1987. 68 patients who were between 6 days and 6 monihs old were treated by triple diapers, Wrejka pillows and vonRosen splints. 29 patients who were between 1,5 months and 17 months old. were treated by closed reduction under general anesthesia and immobolization in a hip-spica cast. All of the hips were normal clinically. Radiologically there were subluxation in one hip and avascular necrosis in three hips.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ganglionöroma
Salim Güngör, Nural Erdoğan, Ayşegül Öğmegül, Mustafa Cihat Avunduk
Araştırma makalesi
Özeti
Ganglionöroma
GangtIoneuroma
Sistemik ve nöroendokrinolojik anormalliklerle birlikte olmayan iki izole ganglionöroma vakası sunulmuş ve ayrıntılı olarak tartışılmıştır.
Two cases of ganglioneuroma that were not assosiated systernic and neuroendocrinologic abnormalities were presented and discussed in detail.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Bir Hepatoblastom Vakası
Osman Yılmaz, Ümran Çalışkan, Adil Kartal, Dursun Odabaş, Özden Vural
Araştırma makalesi
Özeti
Bir Hepatoblastom Vakası
A Case Of Hepatoblastoma
Hepatoblastom büyük oranda yeni doğanlarda, nadiren de 2 yaşın üzerinde görülür. Akciğer, beyin ve lenf ganglionlarına metastaz yapar. Histolojik olarak hepatoblastomun iki tipi vardır: Epitelial tip ve mikst tip. Bu tümörün hepatokarsinomdan histopatolojik olarak ayırımı zordur,. Bu bildiride bir hepatohlastom vakası takdim edilerek, klinikopatolojik özellikleri tartışıldı.
Hepatoblastorna appears largely in infants and are seldorn after 2 years of age. it rnetastasizes to lungs, brain and lymph nodes. Histologically, there are two types of hepatoblastorna: Epithelial type and rnixed type. Differentiation of this turnor from hepatocarcinornais difficult. In this report we presented a case of hepatoblastorna and di.vcussed its elinicopathologic features according to literature data.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Overin Sertoli-Leydig Hücreli Tümörleri
Salim Güngör, Hüseyin Üstün, Mustafa Tunç, Filiz Avşar, Lema Tavlı
Araştırma makalesi
Özeti
Overin Sertoli-Leydig Hücreli Tümörleri
OverIn SertolI-LeydIg Cell Tumors
Buçalışmada 6 Sertoli-Leydig hücreli over tümörü vakası histopatolojik ve klinik özellikleri ile sunuldu. Bu vakalar iyi-orta-kötü diferansiasyon gösteren vakalar olarak 3 grade'e ayrıldı. Bir vakada retiform diferansiasyon saptandı. Hiç bir vakada heterolog elemanlar bulunamadı.
In this article, we presented six ovarian Sertoli-Leydig cell turııors with histopatologic and clinical features. This cases classified in 3 grades as: well, intermediate and poorly dillerantiation. There was retiforrn dıfferentiation in only one case. We couldn't encounter heterolog elements in any case.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Paget Hastalığında Gelışen Kemik Sarkomları
Abdurrahman Kutlu, Recep Memik, Necmettin Reis
Araştırma makalesi
Özeti
Paget Hastalığında Gelışen Kemik Sarkomları
Bone Sarcomas ArIsIng In Paget's DIsease
Paget hastalığında gelişen en önemli komplikasyon biride sarkamatöz değişimlerdir. 1983 ve 1988 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde, Paget hastalığı zemininde gelişen iki kemik sarkomlu hasta teşhis ve tedavi edildi. Bu tümörlerin histolojik incelenmesinde osteosarkom olduğu tesbit edildi. Radyolojik olarak osteolitik karakterde idiler. En önemli klinik bulgular' ağrı, patolojik kırık ve hassas şişlik olan vakaların birinde femur, diğerinde humerusta tutulum vardı. Prognoziarı kötü seyreden bu vakalar literatürle karşılaştırılarak gözden geçirildi.
The most serious complication of Paget's disease is the sarcomataus degeneration. Two cases of bone sarcoma in Paget's disease were diagnosed and treated at the University Hospital, departrnent of orthopaedy and Traumatology between 1983 and 1988. Histologically, lesions were osteogenic sarcoma and it is radiographically found ta be osteolitic. Pain, pathologic fracture and tender swelling were constant features. Femur and humerus were the affected bones. Overall prognosis for !hese patients were poor.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Monoklonal Antikorların Oretimi Ve Kullanımı
A. Zeki Şengil, Bülent Baysal
Araştırma makalesi
Özeti
Monoklonal Antikorların Oretimi Ve Kullanımı
The ProductIon And LIse Of Mortoclonal AntIbody
Normal anükor yapan B lenfoblastlar ve uygun myeloma hücrelerinin füzyonu ile; tek tip antikor yapma niteliğinde, sürekli üreyen hücrelerin çoğalması tekniği Köhler ve Milstein tarafından 1975'de başarılmıştır. Doku kültürü ortamında üreyebilen bu hücrelere "hibridoma" denmiştir. Monoklonal antikorlar ve hibridoma teknolojisi halen spesifik yüzey markerleri ile hücre tiplerinin ayrılmasında, lenfoid ve myeloid malignitelerin tespitinde, doku tiplendirimlerinde kullanılmakta olup, yakın bir gelecekte de tümor spesifik antikorlara sitotoksik ilaçlar bağlanarak tümör tedavisinde (Sihirli Kurşun) yaygın olarak kullanılabilecektir.
The technic for the producrion of immortal clones of cells making single antibody specificities by fating normal antibody-forming B lymphoblasts with an appropriate myeloma cells are achived by Kale,. and Milstein in 1975. These cells so celled "hibridornas" are selcted out iım a tissue cıdıure medimın. Monoclonal antibody and hibridoına technology are used in the speration of individual cell types with specific surfaces markers, diagnosis of lyrnphoid and myeloid ?nalignancies, tissue typing. And also yfr,ill be used in tufnour therapy (magic bullet) with cytotocric agents coupled to antiturnour-specific antibodies.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Nötrofil Lökositlerde Solunum Patlaması Ve Nadıı Oksidaz
Mustafa Ünaldı, Osman Yılmaz, Mehmet Gürbilek, Mehmet Aköz, Mustafa Yöntem
Araştırma makalesi
Özeti
Nötrofil Lökositlerde Solunum Patlaması Ve Nadıı Oksidaz
RespIratory Burst IrI Fluman NeutrophIls And Namı OxIdase
Fagositozda önemli bir rol üstlenen nötrofil lökositler antibakteryal ajanları ve lizozomları içererek mikroorgartizmaları tahrip ederler. Hareketli olmaları ve fagositoz yapmaları dolayısıyla aktif bir matabolizmaya sahiptirler. Fagositozda esas olarak iki biyokimyasal olay vardır: Birisi heksoz rnonofosfat yolunun hızlanması, diğeri de 11202 oluşumudur. Fagositozda enerji ihtiyacı ve oksijen harcaması artar. Glikozun Embden-Mreyerhoff ve fosfoglukonat yolu ile yıkımı hızlanır. Glikolizde üretilen NADH üzerine oksidazın etkisiyle I-1202 oluşur. 11202 iri bakteriler üzerine öldürücü etkisi vardır. Fagositoz olayına bağlı olarak bir solunum artışı olur, buna solunum patlaması denir. Solunum patlaması kemotaksisden itibaren başlar, fagositoz sonuna kadar devam eder. Lökositlerde üretilen 11202 yetersizliğinde, mikroorganizrnaların öldürülüşü iyi olmayacağından bazı hastalıklar ortaya çıkar.
Neutrophil leukocytes, which have antibacterial agents and lysosom.es, play an important role in phagocytosis and destroy rnicroorganisms. They have active metabolism, because !hey are ~ille and phagocytose microorganisrnv, Principally, There are two biochernical events in phagocytosıs. First one is the acceleration of the hexose-monophosphate shunt and the second one is the generation of 11202 in phagocytosis the energy reguirement, oxygen consumption, and the breakdown of glucose via Etnbden-Meyerhoff patway increase. 11202 is produced as a resuit of the effect of oxidase on NADH produced in glycolysis. 11202 has killing effect on microorganis?rı. In phagoytosis respiration accelerates in the neutrophil leukocytes. This is called as respiratory burst. Respiratory burst siarts at the begining of the chernotaxis and continues tip ta the end of phagocytosis. 1mpaired 11202 production causes some infections. Because rnicroorganisms can not be effectively killed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Prostanoidlern Kan Basıncı Regülasyonundaki Rolü
Ayşegül Cenik
Araştırma makalesi
Özeti
Prostanoidlern Kan Basıncı Regülasyonundaki Rolü
The Role Of Prostanoıds In Blood Pressure Regulatıon
Prostanoidler, güçlü biyolojik etkinlik gösteren endojen maddeler olup siklooksijenaz ürünü olan prostaglandinler, prostasiklin, tromboksanlar ve lipooksijenaz ürünü olan lökotrienlcr olarak dört alt grupta toplanabilir (1). Prostoglandinlerin siklopentan hal-kasındaki substituentlerin pozisyonuna göre A, B, C, D, E ve F gibi birçok çeşitleri vardır. Biyolojik yönden en önemli türevler PGE ve PGF grubudur (2). Hemen hemen tüm dokularda sentez edilirler. Sentezlendikleri dokuda bulunan enzimlerle veya kan dolaşımı ile akciğer, karaciğer ve böbrek korteksinden geçerken bu organlardaki enzimler tarafmdan inaktive edilirler (3). Bu hızlı inaktivasyon nedeniyle prostanoidler lokal hormo-n olarak kabul edilirler. PGEI, PGE2 ve PGFlerin inaktivasyonundan sorumlu organ akciğerleri PGI2 (prostasiklin) ve 6-keto PGE1 inaktivasyonundan sorumlu organ ise karaciğerdir (4, 5, 6 )
Prostanoidler, güçlü biyolojik etkinlik gösteren endojen maddeler olup siklooksijenaz ürünü olan prostaglandinler, prostasiklin, tromboksanlar ve lipooksijenaz ürünü olan lökotrienlcr olarak dört alt grupta toplanabilir (1). Prostoglandinlerin siklopentan hal-kasındaki substituentlerin pozisyonuna göre A, B, C, D, E ve F gibi birçok çeşitleri vardır. Biyolojik yönden en önemli türevler PGE ve PGF grubudur (2). Hemen hemen tüm dokularda sentez edilirler. Sentezlendikleri dokuda bulunan enzimlerle veya kan dolaşımı ile akciğer, karaciğer ve böbrek korteksinden geçerken bu organlardaki enzimler tarafmdan inaktive edilirler (3). Bu hızlı inaktivasyon nedeniyle prostanoidler lokal hormo-n olarak kabul edilirler. PGEI, PGE2 ve PGFlerin inaktivasyonundan sorumlu organ akciğerleri PGI2 (prostasiklin) ve 6-keto PGE1 inaktivasyonundan sorumlu organ ise karaciğerdir (4, 5, 6 )
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ototoksisite
Ayşegül Cenik, Ziya Cenik, Harun Doğmuş
Araştırma makalesi
Özeti
Ototoksisite
Autotoxıcıty
Kullanılan bazı ilaç ve kimyasal ajanlar vıicutta bazı bölgelerde toksik etki oluşturabilmektedirler Ototoksik etki bunlardan önemli bir bölümünü oluşturur. Günümüzde kullanıma giren ilaçların artması ve bu ilaçların rastgele kullanılması ile bu istenmeyen yan etki giderek art-maktaılzr. Bunun için literatür incelenerek konunun önemi vurgulanrnaya çalışıldı.
Some of the drugs and chernical agents produce toxical effects on the some paris of the human Ototoxicity is an irnportant one. Today this unwilling effect increased related ta number of drugs increased and they are used unconsciously. Because of this we give attention at this subject once more with review the literatüre.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Steroıd İlaclar Ve Otorınolarengolojıde Kullanımı
Ziya Cenik, Ayşegül Cenik, Harun Doğmuş
Araştırma makalesi
Özeti
Steroıd İlaclar Ve Otorınolarengolojıde Kullanımı
Steroıd Drugs And Theır Use Of Otorınolarengology
Bu yazıda ilgili literatur gözden geçirilerek steroid ilaçların genel özellikleri ye Otorinolarengozojindeki kullanımı üzerindeki durulmuştur.
In this article we give attention on the special feature of the steroid drugs ar,d their uses in otorinolarengology with review the literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta