Yıl: 1991, Cilt: 7, Sayı: 2
Tüm Sayı(PDF)
Araştırma makalesi
Meme Fibroadenom Ve Karsinolarının Tanısında Ultrasonografi
Bilge Çakır, Şakir Tavlı, Metin Çapar, Nazihat Argon, Adnan Çakır
Araştırma makalesi
Özeti
Meme Fibroadenom Ve Karsinolarının Tanısında Ultrasonografi
Ultrasonography Iır DIagnosIs Of Breast FIbroadenomas And CarcInomas
67 fibroaderzom ve 40 meme karsinomunun (duk-tal karsinom) sonografik patternleri incelendi. Lezyonların tümü düşük intensitede idi. Fibroadenom-ların %89.6'sında homojen iç eko dağılımı, %91'inde düzgün kontur, %81'inde en az orta derecede posterior akustik şiddetlenme saptandı. Malign lezyonlarin %85'inde heterojen iç çapı, %80'inde düzensiz kon-tur, %90'ında en az orta derecede akustik gölge mevcuttu. Kitlelerin geometrik analizinde, lezyonların meme dokusu planına uygun elongasyonunu gösteren uzunluğun ön-arka çapa oranifibroadenomlarda ortalama 1.89 ± 0.52, karsinomlarda 1.03 ± 0.21 bulundu ve her iki değer arasında istatistiksel olarak anlamı! farklılık belirlendi.
The sonographic patterns of 67 fibroadenotnas and 40 breast carcinomas were studied. All lesions exhibited low-intensity. Fibroadenomas had homogeneus internal echoe distribution in 89.6% of cases, smooth contours in 91% of cases, at least moderately acoustic enhacement in 81% of cases. Malignam lesions had heterogeneus echotexture in 85% of cases, irregular contours in 80% of cases, at least moderately acoustic shadow in 90% of cases. In geometric analysis of tumors, the mean ratio of the length to the anıeroposterior diameter of fibroadenomas was 1.89 ± 0.52, of carcinomas 1.03 ± 0.21, indicating an elongation along the general orientation of the breast tissue planes and statistically signıficant difference between both values were determined.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yenı Doğan Normal Kalçal A Izının Ultrasonografik Değerlendirilmesi
Saim Açıkgözoğlu, Hasan Koç, Mustafa Erken, Recep Memik, Mehmet Emin Sakarya
Araştırma makalesi
Özeti
Yenı Doğan Normal Kalçal A Izının Ultrasonografik Değerlendirilmesi
Ultrasou Nd ExamInatIon Of The Neonatal Normal HIps
Yenidoğanda kalça pozisyonumt değerlendirmede real time ultrasonografi US başarılı olarak kullanılmaktadır. US aynı zamanda asetabuler gelişimi değerlendirmede de bir alternatiftir. Normal klinik kalça bulgulu 55 yeni doğan US ile muayene edildi. Koronal lateral US kesitleri asetabuler, labrioasetabuler ve labrioperkins açıları ölçüldü. Asetabuler açı erkeklerde 32.67 ± 3.67, kızlarda 31.8 ± 3.99, labrioperkins açısı 38.18 ± 4.40 bulundu. Ortalama kemik kenar yüzdesi -Asetabuler çap yüzdesi- %57.95 hesaplandı.
Real dine ultrasonography is succesfully employed to determine hip position in infancy. It also offers an alternative method for evaluating ac.-etabular depelopınent. The hips of 55 infant with normal clinical hip signs were examined by U.S. in the coronal lateral US scan. acetabular, labrioacetabular, labrioperkins angles were measured. Acetabular angle was 32.67 ± 3.67 in hoys, 31.8 ± 4.08 in girls, and 31.91 ± 3.82 in the total infants. Labrioacetabular angle was 96.32 J- 3.99, labrioperkins angle was 38.18 ± 4.40. The mean bony rim percentage -diameter percentage of cleetabuluın- was %57.95.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Lumbal Bölgede Fleksiyon Ve Ekstansiyonun Bulgingli Diske Etkileri: Bilgisayarlı Tomografik Araştırma
Saim Açıkgözoğlu, Hasan Oğuz, Kemal Ödev, Mustafa Erken, Mehmet Emin Sakarya
Araştırma makalesi
Özeti
Lumbal Bölgede Fleksiyon Ve Ekstansiyonun Bulgingli Diske Etkileri: Bilgisayarlı Tomografik Araştırma
The Effect Of FlexIon-ExtensIon MotIon Of The Lumbar SpIne On The DIsc BulgIng: A Computed TomographIc InvestIgatIon
Disk bulginginin, lumbal vertebranın flaksiyon ve ekstansiyonundan etkilendiği, genel olarak kabul edilmektedir. M4.5 ve L5-S1 seviyelerinde, diskinde dejeneratif değişim olan 20 hasta, 39 seviye, disk bulgingi ile vertebranın fleksiyon-ekstansiyon hareketi arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla. bilgi-sayarlı tomografi ile değerlendirildi. Fleksiyonda, vertebradisk mesafesinde (VD), 16 (%47) seviyede, ekstansiyonda ise 32 (%94) seviyede azalma oldu. Fleksiyonda 18 (%53) seviyede, ekstansiyonda ise hernili 5 (%100) seviyede, VD'de artma oldu.
It is generally açcepted that distance of the bulging is affected by flexion and extension motion of the lumbar spine. The degenerative changes of the lumbar disc in the L44,5 and 1.5-S1 kvels in 20 patients, 39 levels were reviewed using computed tomographic scans in order to determine the relationship between bulging and flexion-extension motion of the lumbal spine. In the flexion, vertebra-disc distance (VD) has decreased in 16 (%47) levels, in the extension, VD has decreased in 32 (%94) levels. VD has increased in 18 (%53) levels in the flexion, and in the extension VD has increased in 5 (%100) levels with herniated disc.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Doğuştan Kalça Çıkıklarında Dırek Grafık Ve Ultrasonografik Tanı
Saim Açıkgözoğlu, Recep Memik, Mustafa Erken, Hasan Koç
Araştırma makalesi
Özeti
Doğuştan Kalça Çıkıklarında Dırek Grafık Ve Ultrasonografik Tanı
RadIographIc SonographIc FIndIngs In The DIagnosIs Of CongenItal DIslocatIon Of The HIp JoInt
Klinik olarak doğuştan kalça çıkığı (DKÇ) olan 34 hastada, direk grafi ve ultrasorıografi (US) tanıtan karşılaştırıldı. 68 kalçanın 43'ünde (%63) grafi ile, 48'inde (%71) US ile doğru tanı konuldu. Ilk aylarda DKÇ tanısında US, direk grafiye göre daha duyarlı bulundu. Ultrasonografik asetabuler açının, direk grafiler asetabuler açıdan %80 büyük olduğu belirlendi. US ile DKÇ tanısı da, labrioasetabuler açı %77 oranında 99-116 derece arasında saptandı.
Radiographic and ultrasonographic findings were discussed in 34 cases that were congenitaly dislocation of the hip joint. In 43 (%63) of 68 hips, correct diagnosis was determined by radiography and was determined by ultrasonography in 48 (%71). Ultrasonography is more accuracy than radiography during the early periods. It was obserwed that sonographically acetabular angle ıvas eighty percent larger than radiography. Labrioacetabular angle was found between 99 and 116 degree in 37 (%77) hips that congenital hip joint dislocation was diagnosed by ultrasonography.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Dısk Dejenerasyonunda L4-L5, L5-S1 Sevıyelerınde Faset Ve Lamina Asimetrisı: Bılgısayarli Tomografik Araştırma
Saim Açıkgözoğlu, Hasan Oğuz, Kemal Ödev, Mustafa Erken, Mehmet Emin Sakarya
Araştırma makalesi
Özeti
Dısk Dejenerasyonunda L4-L5, L5-S1 Sevıyelerınde Faset Ve Lamina Asimetrisı: Bılgısayarli Tomografik Araştırma
Facet JoInts And LamInas Asymmetry In The DIsc DegeneratIon At The 14-145 And Levels: An InvestIgatIon WIth Computed Tomography
Bu çalışma disk dejenerasyonu ile faset eklemi asimetrisi arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçlamaktadır. Normal ve dejenere lumbal disklerde faset, laminer ve laminofeset açı asimetrileri ölçüldü. L4-I5 ve L5-S1 .seviyesinde faset, laminer laminofaset asimet-rilerde istatistiksel olarak anlamlılık bulundu. Faset ve laminer açılar ile disk dejenerasyonu arasında iki seviyede de anlamlı ilişki yoktur. Faset ve laminer, faset ve laminofaset, laminer ve laminofaset asimetri arasında normal L4-5 seviy-esinde anlamlı korelasyon vardır, fakat disk dejene-rasyonunda her iki seiyede de anlamlı korelasyon yoktur.
The purpose of this study was ta determine the relationship between disc degeneration and facet joint asymmetry. In the normal lumbar disc and in the lumbar disc degeneration, facet joint asymmetry, laminer asymmetry, and laminofacet angle asymmetry were measured. Facet asymmetry, larninofacet angle asymmetry, and laminer asymıneiry were found to be statistically significant at the L4-L5 and L5-S1 levels. The relationship between the anglution of the facet joints, laminer angle and disc degeneration were not significant at the L4-L5, and L5-S1 levels. There were significant correlations at the normal L4-L5 level between facet asymmetry and laminer asymmetry, facet asymmetry and laminofaset asymmetry, laminer asymmetry and lamine-facet asymmetry. But, in the disc degeneration there were ılot significant correlation in the disc degeneration at the L4-L5 and L5-S1 levels.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya İli Sağlık Ocakları Bölgelerınde Ve Selçuk Ünıversıtesı Tıp Fakültesı Hastane Personelinde Guatr Taraması
Selma Çivi, Mustafa Mete, Tahir Kemal Şahin, Ersin Eröktem, Ahmet Kaya
Araştırma makalesi
Özeti
Konya İli Sağlık Ocakları Bölgelerınde Ve Selçuk Ünıversıtesı Tıp Fakültesı Hastane Personelinde Guatr Taraması
ThyroId ScreenIng In Health Centers In Konya And In HospItal Staff Of Selçuk UnIversIty MedIcal Faculty
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi hastane per-soneli, Konya ili merkez sağlık ocakları ve Çumra ilçesi Apa köyünde, 15 yaş üzeri kadın ve erkeklerde boyun paipasyonu ve anket yöntemi ile yapılan bu çalışmada, tiroid hiperplazisi sıklığı rf013.6 olarak bulundu. Kadınların %18,2'sinde, erkeklerin %6.96'sında tiroid hiperplazisi vardı. Konya içme ve kullanma sularında ortalama 12.5 6.25 mcg1L iyot bulunmasına rağmen, bölgemizcle guatr bir sorun olarak görülmektedir. Korunmada iyotlu tuz kullanılmasını önermekteyiz.
Selçuk University Medical Faculty staff and people of some health eenters in Konya (Mevlana, 1 Hasanköy. Aydınlıkevler, Binkonut, Karaaslan and Apa village) were examined by palpation of thyroid gland and a specific questionnaire form. 1190 female and ınale people, who were older than 15 years and were selected by lzaphazard method, were entered the study. Thyroid hyperplasia occurance was found ta be 13.6% in Imal. 18.2% of women and 6.96% of men had thyroid hyperplasia. Although the iodine concentration of drinkingutilizing waters in Konya was 12.5 ± 6.25 mcgIL, thyroid hyperplasia is slill a health problem today. We suggest the iodine salt in prophylaxis.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Empotanslarda Venöz Kaçakların Farmakokavernozografi İle Belırlenmesı
Kadir Yılmaz, Veli Sututan, Halim Bozoklu
Araştırma makalesi
Özeti
Empotanslarda Venöz Kaçakların Farmakokavernozografi İle Belırlenmesı
The DetermInatIon Of Venous Leakage By Pharmacocavernosography In Lınpotent Ma Le PatIents
Nisan 1989 - Temmuz 1990 yılları arasında S.Ü. Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalına empotans şikayeti ile müracaat eden ve yaşları 18 ila 65 arasında (yaş ortalaması 37) değişen 15 erkek hasta ile Tıp Fakültesinde öğrenci veya klinikte yalan po-tent kişilerden seçilen ve yaşları 18-62 arasında (ortalama 36.36) olan 19 kişi kontrol grubu olarak çalışma kapsamına alındı. Empotanslı grubun ve kontrol grubunun kanlartnda; prolaktin, total testos-teron FS11 ve L11 bakıldı. Empotanslı grubun ve kontrol grubunun fossa navikülaris ateşi ve sublin-gual ateşleri ölçüldü. Empotanslt gruba farmakoka-vernozografi ve perfüzyon farmakokavernozografi yapıldı. Iler iki grubun hormonal değerlerinin mukayese-sinde sadece FSII empotanslı grupta anlamlı şekilde yüksek bulundu. Empotanslı gruba yapılan farmakokavernozograll ve perfüzyon farmakokavernozografikrde bir kişide venöz kaçak tespit edildi. Fossa navikülaris ateşi ve sublingual ateşin değerlendirilmesinde iki grup arasındaki fark anlamsız bulundu.
Between april 1989 to july 1990. 15 male impo-tent patients who applied ta the hospital of Selçuk University were investigated at our eiınıc. Patknts were al ages of betwecn 18 and 65 (mean 37) 19 male between 18 and 62 years old were taken as control group (mean 36). Prolactin, (ola/ testosteron, FS1I and LH levels in the blood of male patients with impotence and control group were ıneasured at our hospital. Only FS11 was high in male impotent patients. In addition su.blingual temperatur and fossa navicularis tempera-ture were determined in both group but there was not an important dillerence. Pharmacocavernosography and poilısion pharmacocavernosography was made in a male patient with impotence, who had venous leaknge.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Okul Çaği Erkek Çocuklarda Genital Organ Anomalileri
Kadir Yılmaz, Ahmet Öztürk, Halim Bozoklu
Araştırma makalesi
Özeti
Okul Çaği Erkek Çocuklarda Genital Organ Anomalileri
GenItal Organ AnoınalIes Among The School Boys
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabi-lim Dalı olarak Kasım 1989 - Mayıs 1990 öğretim yılında, Konya merkez ilçede ve merkez ilçeye bağlı köy ve kasabalardaki okullarda toplam 1757 öğrencide genital organ muayenesi yapildt. Muayene edilen öğrencilerden 103`iinde 15.86%) genital organ anomalisi tesbit edildi. Bu anomaliler içinde testis ini s anomalilerini ifade eden kriptorşidizm en fazla (2.78%) görülen anornali idi. 103 çocuktan sadece 12'sinin (11.65%) anorrtali-sinden dolayı tedavi gördüğü tesbit edildi, Sağlık ku-ruluşlarının ve hekimlerin en yoğun olduğu bölgelerde dahi basit bir fizik muayene ile anlaşılabilecek bu anomaliler, ebeveynlerin dikkatsizliği yanında hekimlerin de ihmalinden dolayı problem olmaya devam etmektedir.
This study was carried out on 1757 school boys in schools of central region and some villages in Konya, from November 1989 to May 1990. The genital organ anomalies in the boys were investigated. Of the 1757 reported cases 103 had genital organ anomalies, percentage was 5.86%. Crypthorchidism from testis descending anomalies (2.78%) was the most enconteced anorrıaly. 12 of the 103 boys (11.65%) wese treated due to their anomalies, These anomalies could be easily diagnosed on physical examination or even by parents. If genital organ anomalies can not be early diagnosed, ii rrıay be problem for family in the fiıture.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Formol Ve Polivinil Prilidon (pvp)'un Skolosidal Etkısı
Nahit Ökesli, Mehmet Metin Belviranlı, Erşan Aygün, Adnan Kaynak, Mustafa Şahin
Araştırma makalesi
Özeti
Formol Ve Polivinil Prilidon (pvp)'un Skolosidal Etkısı
ScolIcIdal Effects Of Form& And PolyvInyl PyrrolIdone
Hidatik kist hastalığının cerrahi tedavisinde skol-osidal ajan olarak çeşitli maddeler kullanılmaktadır. Bunların etkinlik ve yan etkileri çeşitli araştırmalarda ortaya konmuştur. Biz bu çalışmada formül ile polivinil pirolidon (PVP)Iun in vitro ve in vivo skolosidal etkinliğini karşılaştirdık. Yeni kesilmiş koyun karaciğerinden alınan hidatik kist sıvısında skolekslerin mikroskop altında mobil oldukları ve eozin testi ile tümünün canlı oldukları belirlendi. %10'luk formül ve PVP canlı skoleks içeren kist sıvısı ile %10, 20 ve 50 oranlarında ayrı ayrı karşılaştırıldı. 3, 5 ve 10. dakikalarda skolekslerin mikroskop altında hareketliliği izlendi ve eozin ile canlılık testi yapıldı. n vivo çalışmada ise 10Par ratlık 5 grup oluşturuldu. Canlı skoleks içeren 1 Ini kist sıvısinın intraperitoneal inoküle edildiği kontrol grubunun tatnamında 8 hafta sonra peritoneal kavitede hidatik kist görüldü. Deney gruplarında değişik Oran ve sürelerde formül ve PVP kullanıldı. Sonuçta PVP'nin düşük konsantrasyonlarda bile etkili bir skolosidal ajan olduğunu, formülün ise kulanılışlı olmadığı tespit edildi.
Many scolicidal agents are used in surgical treat-ment of hydatid disease. The efficiency and side ef-fects of these agents are known and in this study we compared scolicidal elliciency of formol and polyvin-yl pyrolidone (PVP) in vivo and in vitro. Ilydatid liquid was obtained from sheep liver and living scolex were observed by eosin test and micro-scopically. 10% formül and PVP mixed with hydatid liquid in 10%, 20% and 50% concentrations. The vi-ability of the scolices were determined by eosin test and microscopically after 3, 5, and 10 minutes. In vivo study, we forrned 5 groups each containing 10 rats. The control group was inoculated with ,1 mi of living hydatid liquid intraperitoneally and hydatid cysts were observed in peritoneal cavity of alt rats after 8 weeks. In the study group formül and PVP were used in dijfererıt concentrations and durations. We concluded that PVP is effective as a scolicidal agent even in low concentrations but formül is not useful.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşanlarda Tc-99m İle İşaretlenmiş Siklofosfamid'ın Intravenöz Anal Submukozal Enjeksiyonunun Karşılaştırılması
Kadir Yılmaz, Mehmet Kılınç, Halim Bozoklu, A. Nuri Sezer
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşanlarda Tc-99m İle İşaretlenmiş Siklofosfamid'ın Intravenöz Anal Submukozal Enjeksiyonunun Karşılaştırılması
A ComparIson Of Intravenous And Anal Submucosal InfectIon Of Tc-99m Labelled CyclophosphamIde In RabbIts
Mesane tümörlerinin tedavisinde kullanılan bazı kemoterapötik ajanların anal submukozal enjeksiyo-nu (AS!) ile vezikoprostatik pleksüste ve mesane dokusunda daha yüksek konsantrasyonda bulunabi-leceği belirtilmektedir. Bu yeni tekniğin değerlendirilmesi amacıyla Tc-99m ile etiketlenmiş siklofosfamid 10 tavşana ili, 10 tavşana da AS! yolu ile uygulandı. Tavşanlar enjeksiyondan 6 saat sonra kesilerek karaciğerleri, böbrekleri ve mesanelerinde welle counter ile sayımlar yapıldı. Sonuçlar Student's T testi ile değerlendirildi. Sonuçların değerlendirilmesinde AS1 li siklofosfamid uygula-masının anlamlı olarak yüksek mesane konsantras-yonu, düşük karaciğer ve böbrek konsantrasyonlart sağladığı görüldü.
Tc-99m labelled cyclophosphlamide was adminis-tred to 10 rabbits intravenous, 10 rabbits by anal submucosal injection. The rabbits were sacrified after 5 hours following injection and radioisotopic counts ıvere made from liver, kidney and bladder tissue by gamma camera scanning. The result were evaluated with student's t test. The drog accurnulation in vesi-coprostatic plexus and bladder tissue following anal submucosal injection was found high were as liver, kidney concentration were low, on the contrary intravenous injection.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Ve Yöresınde Hipertansiyon Sıklığının Araştırılması
Mehdi Yeksan, Şamil Ecirli, Hasan Hüseyin Telli, Doğan Çiftçi, Mustafa Cirit, Süleyman Türk, Mustafa Sait Gönen, Mehmet Numan Tamer, Mehmet Polat, Andaç Argon
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Ve Yöresınde Hipertansiyon Sıklığının Araştırılması
The EvaluatIon Of HypertensIon Frequency In Konya Area
Bu çalışmada Konya ve yöresinde Dünya Sağlık Örgütü'nün kriterlerine göre saha ve poliklinik grup-larında hipertansiyon sıklığı araştırılmıştır. Saha populasyonunda 1000, poliklinik populasyonunda 2036 hasta taranmıştır. Poliklinik grubunda hipertansiyon isidensi 45 yaş altında %22.5, 46-60 yaş grubunda 9'644.5, 61 yaş ve üzeri grupta %60.3, ortalama %32.5 bulunmuştur. Saha grubunda hipertansiyon insidensi 45 yaş ve altında %14.2, 46-60 yaş grubunda %42.2, 61 yaş ve üzeri grupta %44, ortalama %23.1 bulunmuştur. Yaş arttıkça hipertan-siyon insidensinin arttığı, hipertansıflerin çoğunun hafif grupta olduğu, hipertansiyonlarda şişmanlık ve diabet önemli risk faktörleri iken serebrova,sküler aksidan, kalp ve böbrek hastalığı önemli komplikasyonlar olduğu gösterilmiştir.
We investigated hypertension incidence among °at patients and the patients from the province in Konya. The first group included 1000 randomized out patients and the. second group included 2036 patients examined during health sereening studies in certain areas. We used World Health Organisation criterias for hypertension diagnosis. In first group hypertension incidence among patients under 45 years old was 22.5%, 46-60 years 44.5%, 61 years and over 60.3% and the mean 32.5%. In second group hypertension incidence among patients under 45 years oid was 14,2%, 46-60 years 42.2%, 61 years and over 44% and the mean 23,1%. The hypertension incidence increases gradually in older patients and most of them are mild cases, obesite and diabetes mellitus are important risk factors, cerebrovascular accident, cardiac and renal pathologies are the most common complications.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Komplikasyonsuz Peptik Ülserde Iıematolojik Değerler
Selim Karahan, Şamil Ecirli, Süleyman Türk
Araştırma makalesi
Özeti
Komplikasyonsuz Peptik Ülserde Iıematolojik Değerler
HematologIc Values In UncomplIcated PeptIc Ulcer
1987 yılında S.Ü.T.F. Îç Hastalıkları ABD po-likliniğine başvuran hastalar arasında radyolojik tet-kik, anamnez ve klinik ile desteklenerek seçilen 33 peptik ülserli hastada hematolojik değerler incelendi. Hastaların kanama geçirmemiş olması ile gaitada gizli kan ve parazit olmaması koşulları arandt. Bu hasta grubu peptik ülseri ve gastrik şikayetleri ol-mayan, anemi yapacak bir hastalığı bulunmayan 10 normal kişi ile kıyaslanarak incelendi. Yapılan ince-leme sonunda hasta grubunda normallere oranla he-moglobin, kırmızı küre, hemotokrit sayımlarında çok hafif düşüklük; serum demiri ve demir bağlama kapasitesi değerlerinde de belirgin farklılıklar ortaya konuldu.
In 33 patients with peptic ulcer which were included by radiologic and clinic examination and history were evaluated for hematologic values. These patients should not have a history of gastrointestinal hemorrhage and occult blood and parasites in stool. These patients group were compared with 10 normal people who had not peptic ulcer and gastric compliants and no prominent anemia. At the end of the study; the patient group had a ligde dillerence from the normal group in 1lb, red blood cell count, PCV. There was important dillerence between the values of iron and total Iran binding capacity.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Farklı Klınık Örneklerden Izole Edılen Koagulaz Negatif Stafilokok Suşlarının Çeşitli Antimikrobiklere Duyarlılıkları
Emine İnci Tuncer, Ahmet Saniç, Bülent Baysal, Murat Günaydın
Araştırma makalesi
Özeti
Farklı Klınık Örneklerden Izole Edılen Koagulaz Negatif Stafilokok Suşlarının Çeşitli Antimikrobiklere Duyarlılıkları
The SuseeptIbIlIty Of The CoaguIase NegatIve Staphylococcus StraIns From DIfferent ClInkal MaterIals Tu Sereral AntImIcrobIes
1984 Ocak - 1990 Haziran döneminde Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı rutin laboratuvarına gelen idrar ve çeşitli eksuda materyallerinden üretilen 785 koagulaz negatif stafilokok suşunun çeşitli anti-mikrobiklere duyarlılıkları araştırıldı. Bu suşlara etkili antimikrobikkr ciprofloxacin (%97.8), tobramycin (%97.2), cephaperazone (%96.7), ofloxacin (%96.0), amoxicillin - clavulonic asid (%5.4) iken; az duyarlılar nalidixic asit (%32.0), trimethoprim-sulphamethoxazole (%37.9), tetracycline (9040.1), lincomycin (%44.9), penicillin-G (%45.7) bulundu.
In a period of January 1984 - June 1990, how 785 coagulase negative staplıylococcus strains res-pond to several antimicrobics in !Ize urine and soıne exudate rrıaterials dua came to routine laboratory of Selçuk University, Faculty of Akılicine, Microbio-logy Department were studied. lt found that ciprof-loxacin <97.7%), tobramycin (97.2%), cephaperazone (96.7%), ofloxacin (%6.0%), amoxicillin-clavulonic asid (95.4%) were elliden,: nalidixic asit (32.0%), trimethoprim-sulphartıethoxazole (37.9%), tetracyc-line (40.1%), lincomycin (44.9%), penicillin - G (45.7%) were less efficient.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Mast Hücreleri Ve Rahim İçi Araç
Sabiha Serpil Kalkan, Metin Çapar, Refik Soylu, Hasan Cüce, Salim Güngör
Araştırma makalesi
Özeti
Mast Hücreleri Ve Rahim İçi Araç
Mast Cells And I NtrauterIne ContraceptIve DevIce
30 Lippes loop ve 15 bakır rahim içi araçdan (R.İ.A.) yapılan smearlerde mast hücre sayısı araştırıldı. Işık mikroskobunda tüm smearlerde mast hücresi görüldü. Uterusda üç aydan az kalan 7 bakır R.I.A.'dan I tanesinde ise belirgin mast hücre artışı tesbit edildi. Sonuçlardan R.İ.A.nın etki mekanizmasında mast hücrelerinin rolü olabileceği ve bakır R.İ.A.'nin uterusda kalma süresi ile mast hücre sayısı arasında ilişki olabileceği fikri çıkarılmıştır.
In this study, the number of mast cells vere investigated in smears from thirty Lippes loops and fifteen cupper loaded intrauterine contraceptive devices (IUD). Under the light microscope the presence of the mast cells and the increment of the cell number in one over seven cases which IUD reınained in uterus for less than 3 months have been cleared out. As a result of this, the effects of mast cells on IUD action mechanism and a correlation between the number of mast cells ıvith the remaining duration of Cu++ loaded IUD in uterus is considered.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hıpertıroidılı Ve Hıpotıroidili Hastalarda Hba1-C Değerlerının Normallerle Karşılaştırılması
Mustafa Yöntem, Mustafa Ünaldı, Mehmet Gürbilek, İsmail Öztok, Süleyman Türk, Hüseyin Uysal
Araştırma makalesi
Özeti
Hıpertıroidılı Ve Hıpotıroidili Hastalarda Hba1-C Değerlerının Normallerle Karşılaştırılması
ComparIsIon Of Hba1-C Levels Of HyperthyroId, HypothyroId And Healthy Subjects
Fizik ve Laboratuvar bulgulanyla teşhisleri ke-sinlik kazanmış 42 hipertiroidili, 12 hipotiroidili hasta ile 35 sağlıklı kişide libA analizleri yapılmıştır. Hipertiroidide karbonhidrat metaboliz-masının artmasına karşılık non-enzimatik olarak oluşan HbAl_c konsantrasyonunun nasıl değiştiği ve 11bA1_, konsantrasyonu hakkında fikir edinmek için yapılan çalışmada bu değer ortalama olarak normal-lerde 4.82 ± 1 .34%, hipertiroidililerde 5.47 ± 0.66%, hipotiroidilikrde ise 4.74 ± 1.02% bulun-muştur. Hipertiroidililerde artışına karşılık hipotiroidililerde önemli bir fark bulunmamıştır. Bu bulgular literatürle karşılaştırılmıştır.
in 42 hyperthyroid, 12 hypothyroid and 35 healthy subjects, HbA1-c analyses were performed. HbA1-c, values were 4.82 ± 1.34%, 5.47 ± 0.66% and 4.74 ± 1.02% in normal, hyperthyroid and hypothyroid subjects, respectively. it was concluded that Mis high HbA1-c, value in hyperthyroid subjects might be due to increased rate of carbohydrate metabolism. These findings were compared with those of literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kronık Böbrek Yetmezlikli Hastalarda Alfa Tokoferol, Askorbik Asid, Triglıserid, Total Kolesterol, Hdl-Kolesterol, Ldl-Kolesterol, Ure Ve Kreatinin Düzeyleri
İsmail Öztok, Sadık Büyükbaş, Mehdi Yeksan, Süleyman Türk, Mustafa Yöntem, Bünyamin Kaptanoğlu, Mehmet Gürbilek
Araştırma makalesi
Özeti
Kronık Böbrek Yetmezlikli Hastalarda Alfa Tokoferol, Askorbik Asid, Triglıserid, Total Kolesterol, Hdl-Kolesterol, Ldl-Kolesterol, Ure Ve Kreatinin Düzeyleri
Serum Alpha Toeopherol, AscorbIc AcId, TrIglycerId, Tutal Cholesterol, Hdl-Cholesterol, Ldl-Cholesterol, Urea And CreatInIne Levels In ChronIe Renal FalIure PatIens
Kronik Böbrek Yetmezliği (KBY) olan 30 oll;uda ve 35 sağlıklı kontrol grubunda serıun affa iokoferol, askorbik asid, trigliscrid, totral kolesterol. IIDL-kolesterol, LDL-kolesterol, üre ve kreatinin düzeyleri çalışıldı. Bu parametreler kontrol grubunda sırası ile 1,10 ± 0.01 mgldl, 1.02 ± 0.07 mgldl, 92.2 ± 32.57 mgldl, 168 ± 27.09 ingIdl, 47.4 ± 5.23 mgI dl, 104.2 ± 27,94 !ngldl, 34.6 ± 5.18 nıgldl ve 0.48 ± 0.09 mg1d1 olarak ve KBY grubunda ise 1.104 ± 0.009 mgldl, 0.47 ± 0.17 mgldl, 204.2 ± 39.62 mgi dl, 199.3 ± 45.73 mgldl, 25.93 ± 7.01 mgldl, 125.6 ± 34.8 mgldl, 2235 ± 79.18 mgldl ve 10.24 ± 4.79 ingldl olarak saptandı. Bu sonuçlai-a göre KEY grubuna ait trigliserid, total ve LDL-kolesterol düzeyleri kontrol grubuna göre istatistiki açıdan önemli derecede yüksek (Trigliserid için p<0,001 to-tal kolesterol için p<0.005, LDL-kolesterol için p<0.01, üre için p<0.001 ve kreatinin için p<0.001) Askorbik asid ve IIDL-kolesterol düşzeyleri ise düşüktü, (her ikisi içinde p<0.001). KBY olgularında alta tokoferol düzeyleri ise kontrol grubu değerlerine yakındır. Tozal kolesterol ile LDL-kolesterol arasında pozitif bir korelasyon saptanıruştır (r = 0.719, t = 5.48).
Serum Alpha Toeopherol, Ascorbic Acid, Triglycerid, Tutal Cholesterol, IIDL-Cholesterol, LDL-Cholesterol, Urea and Creatinine Levels in Chronie Reno! Faliure Patiens Chronic renal fidlure patients sera were analyzed for alpha tocopherol, rucorbic acid, totrıl cholesterol, triglycerid, IDL-cholesterol, LDL-cholesterol, urea and creatinine. These values were compared with those of healthy subjects. The serum samples were obtained from 35 normal healthy and 30 patients with chronic renal failure. Nortnal healthy peopk serum kvels were: alpha tocopherol 1.10 ± 0.01 mgidl, ascorbic acid 1.02 ± 0.07 mgldl, total cholestcrol 168 ± 27.09 mgidl, triglycerid 92.2 ± 32.57 ingldl, HDL-cholesterol 47.4 ± 5.23 mgldl, LDL-cholesterol 104.2 ± 27,94 urea 34.6 ± 5.18 nıglıll,. .creatinine 0.48 ± 0.09 ?right/. The serum levels of patients with chronic renal failure were: alpha tocopherol 1,104 ± 0..009 mgldl, ascorbic acid 0.47 ± 0.17 mgidl, triglycerid 204,2 ± 39.62 in►Idl, cholesterol 199.3 ± 45.73 ingidl, 11DL-cholesterol 25.93 ± 7.01 mgldl, LDL-cholesterol 125.6 ± 34.8 nıgidl, urea 223.5 ± 79.18 creatinine 10.24 ± 4.79 ingldl. The follo•ing values of patients were higher than those nf healthy subjects: iriglycerid (p<0.00I ), choksterol (p<0.005), LDL-chole►terol (p<0.01), urea (p<0.001), ceratinine (p<0.001). On the other hand, ascorbic acid and 11D1.-rholesterol values were lower (p<0.001). Alpha levels of the patients were normal. A po►itıı-t' correlation was found betwcen cholesterol and LDL-choksterol = 0.719, t =5.,48).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Nitrendipinin Hipertansiyon Tedavısindeki Yerı
Mehdi Yeksan, Doğan Çiftçi, Mehmet Numan Tamer, Hüseyin Kazancı
Araştırma makalesi
Özeti
Nitrendipinin Hipertansiyon Tedavısindeki Yerı
NItrendIpIne In The Treatment Of HypertensIon
Nitrendipinin hipertansif hastalarda kfrnik etkin-liği, tokrabilitesi, yan etkileri ve metabolik etkileri-ni incelemek amacı ile planlanan bu çalışmaya 43 hasta alındı. Hastalar hafif, orta ve ağır derecede ol-mak üzere 3 gruba ayrıldı. Çalışma grubunu oluşturan hastalardan 1 l'inde aterosklerotik kalp has-talığı, 3'ünde konjestif kalp yeimezliği, 13'ünde dia-betes mellitııs vardı. ilaç protokoliinde tüm hastalara günde tek doz şeklinde sabahları 20 mg. nitrendipin başlandı. Rutin hasta kontrolleri başlangıçta, 1, 3 ve 6. haftalarda yapıldı. Altı haftalık tedavi sonunda nitrendipinin etkisi ve yan etkileri değerlendirildi. Çalışmamızda nitren-dipin ile antihipertansif tedavideki başarı oranları; hafif hipertansiyonda %86.66, orta derecede hipertan-siyonda %81 .81, ağır hipertansiyon grubunda %64.70 ve toplam 43 hipertansif hasta ele alındığında başarı oranı %76.74 idi. Tüm hipertansif gruplarda 6 haftalık nitrendipin tedavisi ile kan basıncında anlamlı düşmeler gözlenirken, diabetik ve yaşlı hasta grubu dışındaki hastalarda anlamlı nabız artışı tesbit edildi. Tüm gruplarda çarpıntı hissi ve baş ağrısı başla olmak üzere flushing, baş dönmesi, bulantı ve yorğunluk gibi yan etkiler 9<,44.18 oranında görüldü. Sonuç olarak nitrendipinin değişik hipertansif hasta gruplarında hipertansiyonun kontrolünde güvenli ve etkili olduğu düşünüldü.
This study was carried out to find out the clinical affect, tolerance, side affect and metabolic affects of nitrendipine on 43 hypertensive patients. The pa-tients were divided tn to 3 groups as light, rnild and severe. In study group 11 patients had atherosciehot-ic heart disease, 3 had congestive heart failure and 13 had diabetes mellitus. Nitrendipine was giyen ta all patients 20 mg one dese daily in the morning. The patients were examined upon his application, in the firsth, the third and the sixth weeks. At the end of the six week treatment, the affect and the side affect of nitrendipine were evaluated. The success rate of nitrendipine in light hypertension was 86.66%, in mild hypertension was 81.81%, 64.70% in severe hypertension and considering the total 43 patients, the success was 76.74% in our study. While meaningful decrease in blood pressure in all hypertensive groups was observed at the end of six week treat►ent, meaningful increase in pulse rate was noticed in all except diabetic and the old pa-tients. The side affects such as particularly palpita-tion, headache and flushing, dizziness, feel of vomit-ing and exhoustion were noticed 44.18% of all groups. In conclusion, nitrendipine was proved to be ef-fectiw and reliable drug in all hypertensive patients.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İntrakranial Menengiomlarda Lokalizasyon: Bilgisayarlı Tomografik Çalışma
Saim Açıkgözoğlu, Mustafa Erken, Kemal Ödev, Mehmet Emin Sakarya
Araştırma makalesi
Özeti
İntrakranial Menengiomlarda Lokalizasyon: Bilgisayarlı Tomografik Çalışma
LocalIzatIon Of IntracranIal AlenIngIom: A ComputerIzed ToınographIc Study
Bu çalışmadaki hastalar Cumhuriyet ve Selçuk Üniversiteleri Tıp Fakültelerinde. 1986-1988 ve 1990-1991 yılları arasıda görüldü. Hastalara ait bilgi, bilgisayarlı tomografik ve patolojik sonuçlardan elde edildi. Olguların ortalama yaşı 55±11 yıldır. Kadınlarda belirgin bir üstünlük vardır, 23 hastanın 16'sı (%69.5) kadındır.Menengiondarın 7'si (%30.4) orta fossada, (%21.7) kranial konveksitede, 4'ü (%17.4) parasagittal, 3'ü (%13) parasellar ve 2'si (%8.6) orbital lokalizasyondadır
The patients included in ıhis study were seen by aııthors at University of Cumhuriyet and University of Selçuk Medicine Faculty between 1986-1988 and 1990-1991. Ali patient information was obtained from com-puterized tomographic examination and pathological provetion. The mean age at presentation was 55±11 years. There was a disiinct female predominance, with 16 (%69.5) of the 23 patients being women. The meningiom site was middle fossa in 7 (%30.4), cranial convexity in 5 (%21.7), parasagittal in 4 (%17.4), paracellar in 3 (%13), and orbital in 2 (908.6).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Normal Çocuklarda Böbrek Büyüklüğü: Ultrasonografik Çalışma
Saim Açıkgözoğlu, Haluk Yavuz, Mustafa Erken, Hasan Koç, Mehmet Emin Sakarya
Araştırma makalesi
Özeti
Normal Çocuklarda Böbrek Büyüklüğü: Ultrasonografik Çalışma
Measurement Of Renal SIze In Normal ChIldren: UltrasonographIc Study
66 çocuğun böbreklerini ultrasonografi ile muayene ettik. Çocukların yaşları 2-12 arasında değişmektedir. Böbreklerin büyüklükleri ultrasonografi (US) ile belirlenmiştir. Böbreklerin uzunluğu ve eni, çocuğun yaşı, boyu ve kilosu ile değişmektedir.
We examined 66 children's kidney with ultraso-nography. They were between 2 and 12 years. Renal size has determined by ultrasonography. Renal length and width vary with age, height, and weight.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Serebral Ve Serebellar İnfarktların Lokalizasyonu: Bilgisayarlı Tomografik Çalışma
Saim Açıkgözoğlu, Mustafa Erken, Kemal Ödev, Mehmet Emin Sakarya, Serdar Tarhan
Araştırma makalesi
Özeti
Serebral Ve Serebellar İnfarktların Lokalizasyonu: Bilgisayarlı Tomografik Çalışma
LocalIzatIon Of Cerebral And Cerebellar Infarcts: A ComputerIzed TomographIc Study
Serebral ve serebellar infarkth 170 hasta çalışma kapsamına almdı. 917 erkek, 79'u kadın olup, ortalama yaş 55Itir. 88 hastada infarkt solda, 60 hastada sağda idi. Hastaların çoğunda laküner ve parietotemporal bölge infarktı vardı.
We reviewed 170 patients with cerebrum and cerebellum infarcts. There were 91 men and 79 women. The average age was 55 years. 88 lesions were lıft-sided. and 60 lesions were right-sided. The nıajority of patients had lacunar and parietotemporale zone infarcts.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Normal Yeni Doğanlarda Lateral Ve 3. Ventrikül Büyüklüğü: Sonografik Çalışma
Saim Açıkgözoğlu, Mustafa Erken, Hasan Koç, Kemal Ödev, Mehmet Emin Sakarya
Araştırma makalesi
Özeti
Normal Yeni Doğanlarda Lateral Ve 3. Ventrikül Büyüklüğü: Sonografik Çalışma
Lateral And ThIrth VentrIcles SIze In Ilealthy Full-Term Neonates: S'onggraphIc Study
Yeni doğanda lateral ve 3. ventrikülün normal büyüklüğünü belirlemek amacı ile, 64 normal yeni doğana, anterior fontanelden ultrasonografi yapıldı. Çocukların yaşı 3 gün ile 3 ay arasındadır. Lateral ve 3. ventrikül büyüklüğü, lateral ventrikülün açılanması ve asiınetrisi ölçülmüştür. intervenriküler açı 69 ±8 derece bulunmuştur.
o determine the normal appearance of the lateral and thirth ventricles, 64 healthy full-term infants were exaıtıined by real time sonography through the anterior fontanelle. The age of infants were ranging from three days to three months. Lateral and thirth ventricles size, ventricular angle, and lateral ventricle a.symmetry were measured. Interventricular angle was 69 ± 8 degree.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İntrakranial Kanamalarda Lokalızasyon: Bilgisayarlı Tomografik Çalışma
Saim Açıkgözoğlu, Mustafa Erken, Kemal Ödev, Mehmet Emin Sakarya, Serdar Tarhan
Araştırma makalesi
Özeti
İntrakranial Kanamalarda Lokalızasyon: Bilgisayarlı Tomografik Çalışma
LocalIzatIon Of IntracranIal Hemorrhages: A Computed TomographIc Study
91 erkek, 46 kadın olmak üzere 137 intrakranial kanamalt hastada, intrakranial kanama; intraserebral, subaraknoidal, subdural ve epidural katlama olarak sıglandırıldt. intraserebral 85 (%62)„mbaraknoidal 27 (%19.7), subdural 14 (%10.3) ve epidural 11 (9:98) olguda katlama vardır. Intraserebral kanamalı hastalarda yaş ortalaması 56, diğer lokalizasyonlarda ise 34-42 arasında değişmektedir.
We reviewed 137 patients (91 men and 46 wo-men) with intracranial hemorrhages. We classified intracranial hemorrizage; intracerebral, subarachnoid-al. subdural and epidural hemorrhages. There was he-tnarrhage of 85 (%62) cases tn the intracerebral, 27 (%19.7) in the subarachnoidal, 14 (%10.3) in the subdural, and 11 (%8) in the epidural localizalion. The mean age of the patients was 56 in the intracerebral hemorrhages, and 34-42 in the others locali-zations.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konjestif Kalp Yetersızlığı Olan Hastalarda Digoxin'in Plazma Atriyal Natriüretik Peptid Düzeyine Etkısı
Nihat Okçu, Ramazan Yiğitoğlu, Bahattin Adam, Ebubekir Bakan
Araştırma makalesi
Özeti
Konjestif Kalp Yetersızlığı Olan Hastalarda Digoxin'in Plazma Atriyal Natriüretik Peptid Düzeyine Etkısı
The Effe'et Of DIgoxIne On Plasma AtrIal NatrIuretIc PeptIde Levels In PatIents WIth CongestIve Heart FaIlure
Çeşitli etyolojilere bağlı konjestif kalp yetersiz-liği olan 12 hastada (4 kadın, 8 erkek, yaş sınırları: 48-76) digoxin'in plazma atriyal natriüretik (pANP) düzeyine etkisi araştırıldı. Kontrol grubu olarak ta-mamen sağlıklı olan 10 gönüllü hastane personeli alındı. Hastalardan tedavi sonrasında 10-unda (%83) pANP düzeyi kontrollere oranla daha yüksekti. Oysa bu rakam tedavi esnasında 8 (%66) idi. Totu' hasta grubunda ortalama pANP düzeyi digoxin kullanımı esnasında 94 ± 33 pg/ml iken, bu değerin digoxin kesildikten 7 gün sonra 173 ± 67 pglınrye çıktığı bulundu (p<0.001). Diğer yandan, tedavi esnasında 91 ± 38 pg/ml olan plazma aldosteron (PA) düzeyi tedavi kesildikten sonra 75 ± 35 pg/ml'e, plazma kortizol (PK) düzeyi ise 11.4 ± 3.6 pg1di'dan 9.5 ± 2.8 pgldl'ye düşmüştü (p>O.OS PA için, p<0.05 PK için). Ayrıca 24 saatlik idrar sodyum atılım da teda-vi kesildikten sonra yükselmğti (p<0.001 ).
The effect of digoxine on plasma atrial natriuretic peptide (pANP) ıvas investigated in 12 patients (4 women, 8 men, age range: 48-76 years) with conges-tive heart failure. Of these patients, 10 (83%) had higher pANP lcvels !han apperently healthy 10 con-trols after ıvitholding the drug.1Vhereas during treat-ment, this value was 8 (66%). After 7 days of digox-ine witholding pANP levels increased from initial values (94 ± 33 pg/ml) to 173 ± 67 pglml (p<0.001),whereas plasma aldosterone (PA) and cor-tisole (PC) values decreased from initial values (91 ± 38 pglınl for PA; 11.4 ± 3.6 for PC) to 75 ± 35 pg1 ml (p>0.05), 9.5 ± 2.8 pg1d1 (p<0.05), respectively. Additionally, urinary 24-h sodium excretion increased after witholding the drug (p<0.001).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Psoriatik Derı Dokusunda Çinko Konsantrasyonunun Değerlendırılmesı
Hüseyin Endoğru
Araştırma makalesi
Özeti
Psoriatik Derı Dokusunda Çinko Konsantrasyonunun Değerlendırılmesı
EvaluatIon Of ZInc Ion ConcentratIon In PsorIatIc Cutaneaus TIssues
Çalışmamızda; 15 psoriasisli hastanın psoriatik deri dokusunda ve 20 kontrol grubunun sağlıklı deri dokusunda çinko iyonu tayin edildi. Bu iyon kontrol grubunda: Zn=1.04:±0.68 pgig; Hasta grubunda: Zn=2.49±1.02 pglg yaş doku olarak saptandı. Psoriatik deri dokusunda sağlıklı deri dokusunu oranla Zn (p<0.001) önemli derecede yüksek bulundu.
In the study, in psorialic cutaneous tissues of 15 pallent ıvith psoriasis and in the healthy tissues of 20 control group zinc ion has been determined. Zinc ion in the control group was 1 .04±0.68 pgıg and Zn.2.49±1.02 1.41g at patients group as wet lissuc. Zinc ionfound to be greater (p<0.001) in psoriat-le iissue us compared with the ratio healthy tissue.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hipertiroidili Ve Iıipotiroidili Hastalarda Serum Fruktozamin, Total Proteın, Albumin Değerlerının Normallerle Karşılaştırılması
Mustafa Yöntem, Mustafa Ünaldı, Mehmet Gürbilek, İsmail Öztok, Mehmet Aköz, İdris Akkuş, Recep Gökçe, Hüseyin Uysal
Araştırma makalesi
Özeti
Hipertiroidili Ve Iıipotiroidili Hastalarda Serum Fruktozamin, Total Proteın, Albumin Değerlerının Normallerle Karşılaştırılması
The ComparIsIon Of Serum FructosamIne, Toto! ProteIn, AlbumIn Levels HyperthyroId, HypothyroId And Healthy Subjects
Hipertiroidili 42, hipotiroidili 12 hasta ile 35 sağlıklı kişide Serum frukwzamin, protein ve albu-min analizleri yapılmıştır. Bu parametreler hiperti-roidili gupta sırasıyla 1.99 ± 0.27 mmol/L, 7.70 ± 0.98 gidi, 4.65 ± 0.65 gidi; hipotiroidili grupta ise 2.19 ± 0.44 mınoilL, 7.64 ± 0.98 grIdl, 4.70 ± 0.69 gridl; normal grupta ise 2.20 ± 0.47 mmol/L, 7.88 ± 0.84 gidi, 4.79 ± 0.73 gidi olarak bulun-muştur. Bu sonuçlara göre fruktozamin (p<0.025) düzeyi hipertiroidili grupta normal gruba göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Diğerp arametre düzeyleri hipertiroidi ve hipotiroi-dide normal grup değerlerine yakındır. Serum Fruk-tozarnin-T.Protein, Serum fruktozamin-albumin arasında pozitif - bir korelasyon bulunmuştur. (r = 0.305, 0.365, t = 2.03, 2.482). Bu bulgular lite-ratiirk karşılaştırılmıştır.
Hyperthyroid and hiypothyroid patients serum were analyzed for fructosamine, total protein and al-bumin. These values were compared with those of healthy subjects. Serums were obtained from 35 nor-mal healthy and 42 hyperthyroid, 12 hypothyroid pa-tients. Hyperthyroidic people serum levels were: fructosamine 1.99 ± 0.27 mmoIlL, total protein 7.70 ± 0.98 gldl, albumin 4.65 ± 0.63 gidi. The ser-um levels of patients with hypothyroidic were: fruc-tosamine 2.19 ± 0.44 ınnzoliL, total protein 7.64 ± 0.98 gldl, albumin 4.70 ± 0.69 gidi; normal healthy people serum levels were: fructosamine 2.20 ± 0.47 mmol/L, total protein 7.88 ± 0.84 gidi, albumin 4.79 ± 0.73 gidi. Fructosamine values of hyperthyr-oid patients were lower than those of healthy sub-jects (p<0.025). Total protein and albunıin levels of the patients were normal. A positive correlation was found bctween fructosamine and total protein (r 0305, t = 2.03) and fructosamine and albumin (r = 0.365, t = 2.482). This findings were compared with tlwse of literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Primer Ve Metastatik Karaciğer Tümörlerinin Ultrasonografik Özellıklerı
Saim Açıkgözoğlu, Mustafa Erken, Alaaddin Vural, Kemal Ödev, Ahmet Candan Durak, Mehmet Çerçi
Araştırma makalesi
Özeti
Primer Ve Metastatik Karaciğer Tümörlerinin Ultrasonografik Özellıklerı
UltrasonographIc Features Of PrImary And MetastatIc LIver Cancers
Çalışma kapsamtna aldığımız 15 primer, 18 met-astatik karaciğer kanserli hastada, tümörlerin ultraso-nografik (US) özellikleri incelendi. Ilepatosellüer karsinomların ve gastrointestinal sistemden kaynak-lanan metastatik karaciğer tümörlerinin çoğunluğu hiperekoik iken; hedef yapı bull's-eve pattern meta-statik lezyonlar için spesifiktir. Metastatik karaciğer tümörlerinin büyük kısmı hipoekoik yapı arzetmek-tedir. Bu sonuçlar, primer ve metastatik karaciğer karsinomlarının ayırıcı tanısında US`nin faydalı olduğunu gösterir.
Ultrasonographic features of tumor lesions in 15 patients with hepatocellular carcinoma and 18 with metastatic liver cancer were analyzed. Hepatocellular carcinomas and metastatic liver cancers originating from the gastrointestinal tract were frequently hyper-echoic. Bull's-eye (target sign) pattern was spesific for metastases. Most of metastatic liver cancers showed hypoechoic pattern. These results indicate that ultrasonography is useful for the dillerantial di-agnosis of hepatocellular carcinoma and metastatic liver cancer.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hayat Kadınlarında Cınsel Temasla Bulaşan Hastalıkların Serolojik Markerlerinin Ve Vajen Külturlerinde Oreyen Patojen Mikroorganizmaların Araştırılması
Bülent Baysal, Ahmet Saniç, Halil Özerol, Murat Günaydın, Mahmut Baykan, Büyük Neşati
Araştırma makalesi
Özeti
Hayat Kadınlarında Cınsel Temasla Bulaşan Hastalıkların Serolojik Markerlerinin Ve Vajen Külturlerinde Oreyen Patojen Mikroorganizmaların Araştırılması
The InvestIgatIon Of Seromarkers For Sexually TransmItted DIseases And PathogenIc MIcroorganIsms Isolated From VagInal SpecIments Of ProstItues
Dünyada en fazla görülen bulaşıcı hastalıklar olan cinsel temasla bulaşan hastalıkları (CiBlI)'ın insi-darısı, son yirmi yıl içerisinde giderek artmtştır. Cin-sel temasla bulaşan hastalık etkenleri direkt kişiden kişiye cinsel temas sırasında bulaşmalart.,yanında do-laylı yollarla da bulaşabilirler. Konyadaki 95 hayat kadınında ve kontrol grubun-daki 71 kadında cinsel temasla bulaşan hastalıklardan Ilerpes genitalis, Sitomegalovirus, Hepatit, B, AIDS ve Sıfilis'in (Sy) serolojik markerleri ve vajen kültürlerinde üreyen patojen mikroorganizmalar araştırılmıştır. Hayat kadınları ve kontrol grubunda Anti 111V-1, RPR slide test, 1lBeAg, CMV-IgM ve Anti-liBe, CMV-IgG ve IISV-1gG arasındaki an-laınlilık bulunmuştur. Hayat kadınlarının vajen kültürlerinde %34.78 S. aureus, %20.29 E.coli, %17.39 Enterokok, %15.94 Laktobasil, %4.35 C.albicans, %2.90 Enterobacter, %2.90 Corynebacter, 0101.45 Klebsiella cinsi bakteriler izole edilmiştir.
Sexually transmitted diseases being the most common communicable ones all over the world have steadily increased in incidence for the past two dec-ades. The causative agents are able to spread not only by sexual but indirect contact as well. In Konya, we searched for serological markers of Ilerpes genitalis, CMV, 11BV, AIDS, Syphilis and investigated pathogen microorganisms isolated from vaginal specimens of 95 prostitues and 71 women consisting up the control group. Despite no signıficancy established between anti 111V-1, RPR, 11BeAg, CMV-IgM and IISV-IgM lev-els, we established a significant correlation between the levels of 1lBsAg, anti-118s, anti-IIBe, CMV-IgG and 11SV-IgG. Microorganisms isolated from vaginal specimens of prostitues were as follows; S.aureus 34.78%, E.coli 20.29%, Enterococci 17.39%, Lactobacilli 15.94%, C.albicans 4.35%, enterobacteria 2.90%, Corynebacteria 2.90% and Klebsialk spp. bacteria 1.45%.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Femorotibial Açıda Lateral Ayakaltı Kaması İle Değışme
Saim Açıkgözoğlu, Mustafa Erken, Hasan Oğuz, Recep Memik, Kemal Ödev
Araştırma makalesi
Özeti
Femorotibial Açıda Lateral Ayakaltı Kaması İle Değışme
AlteratIon Of The FemorotIbIal Angle WIth LateraI Subfood Wedge
20-30 yaşlarında 30 normal erkek, çalışma kapsamına alındı. Dizin femorotibial açılan anteroposterior röntgenogramlarda değerlendirildi. Femorotibial açı dekubitis pozisyonunda 5(sağ) -6(sol) derece iken, ayakta 3 .6(sağ) - 24(sol) derecedir. Sağ lateral kamalı grafide, sağ dizde varusta anma (28, %93.3) olurken, sol dizde valgusta artma olmaktadır (12, %40). Sağ diz valgusu sağ lateral ayakaltı kama ile azalmaktadır. Kama kalınlığı, sağ dizde valgusu değiştirmemekte, solda ise valgusu arttırmaktadır.
The study was based on a series of 30 normal mide subjects ageing between 20 to 30. Femoroti-bial angle of the knee joint was analyzed using a an-teroposterior roentgenogram of the knee. Femoroti-bial angle was 5(right) - 6(left) degree at the decubit-us pozition, and 3 .6(right) 2.9(left) degree at the standing. At the right lateral subfood wedge, varus of the knee was increased at the right knee (28, %93.3), and valgus of the knee was increased at the left knee (12, %40). Valgus of the right knee was decreased with right lateral subfood wedge. Thickness of the wedge didn't increase valgus of the right knee, but increased valgus of the left knee.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Akut Mıyokard İnfarktüsünde Ve Paroksismal Supraventriküler Taşikardide Serum Magnezyumu
Aytekin Oğuz, İsmail Şahin, Koptagel İlgün, Ömer Şentürk, Reha Erkoç
Araştırma makalesi
Özeti
Akut Mıyokard İnfarktüsünde Ve Paroksismal Supraventriküler Taşikardide Serum Magnezyumu
Serum IllagnesIum In Anık MyocardIal InfarctIon And Paroxysmal S UpraventrIcular TachycardIa
Bu çalışmada akut miyokard infarktüslü (Iz: 30) ve proksismal supraventriküler taşikardili (n: 30) hastaların serum Mg düzeyleri sağlıklı kontrol grubu ile (n: 20) karşılaştırddı. Ortalama serum Mg düzeyleri (mgldl) sırasıyla 1.8 ± 0.3, 1.7 ± 0.4, 1.8 ± 0.2 idi. Gruplar arasında istatistiksel olarak bir fark yoktu (p>0.05). 11ipomagnezerni frekansı ise kontrol grubunda %10 (n: 2) akut miyokard in-farktüsünde %13.3 (n: 4)„wıpraventrikuler iaşikardili hastalarda %23.3 (n: 7) (p<0.05) idi. Bu sonuçlar özellikle supraventriküler taşikardilerde hipomagne-seminin önemli bir rolü olabileceğini telkin etmektedir.
At'this study serum Mg levels of myocardial in-farction (n: 30) and paroxysınal supraventricular tachycardia (n: 30) vere coınpared with healthy con-trol subjects (n: 20). Mean serum Mg levels (mg1d1) vere 1.8 ± 0.3, 1.7 ± 0.4, 1.8 ± 0.2 respectively. There was no staüstically significant difference among groıps (p>0.05). Frequency of hypomagnese-mia was 10% (n: 2) for the control group, 13.3% (n: 4) for patients with acute ınıocardial infarction and 23.3% (n: 7) (p<0,05 ) for patients with supraventric-ular tachycardia. These results imply that hypomag-nesemia could Alay an important role at the genesis of suprave ntricular tachycardia.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hıperbilirübinemılı Yenıdoğan Bebeklerde Serum E Vıtamını Sevıyelerı
Ümran Çalışkan, Abdurrahman Üner, Haluk Yavuz, Ahmet Özel, İbrahim Erkul, Hasan Koç, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Hıperbilirübinemılı Yenıdoğan Bebeklerde Serum E Vıtamını Sevıyelerı
VItamIn E LeveIs In Newborn Infants WIth HyperbIlIrubInemIa
Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları servisine hiperbi-lirübinemi sebebiyle yattrılan; 32 prematüre ve 32 rniadinda yenidoğan bebek üzerinde yaptIdt. Pre-matüre bebeklerde serum E vitamini seviyesi; 053 ± 0.08 mgldl, miadında doğanlarda 054 ± 0.07 mgldl olarak bulundu. Serum E Vitamini düzeylerinin cins, gebelik yaşı ve ağırlıklara göre dağılımları karşılaştırıldı.
This study was done on 32 -premature and 32 term infants with hyperbilirubinemia hospitalized in Newborn Unit of Pediatric Clinics of Medical Facul-ty of Selçuk University, Serum vitamin E leveis of premature infants' were found as 053 ± 0.08 mgldl, term infants levels were found as 054 ± 0.07 mgldl. Serum vitamin E levels were cotnpared according w sex, birth week and birth weight.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Primer Mide Lenfoması (bir Yaka Nedeni İle)
Kemal Ödev, Şükrü Bülent Özer, Bilge Çakır, Şakir Tavlı, Salim Güngör
Araştırma makalesi
Özeti
Primer Mide Lenfoması (bir Yaka Nedeni İle)
PrImary GastrIc Lymphoma (a Case Of Report)
Primer mide lenfoması nadir görülen hastalıktır. Üst gastrointestinal sistemin baryumlu inceleme-sinde mide duvarında belirgin olarak kalinmaşma, anormal şekilde kalınlaşan mukozal kıvrtmlar görülen 1 olguda, bilgisayarlı tomografi (BT) ile primer mide lenfoması tanısı konuldu. Klinik olarak mide lenfomasından şüphe edilen olguların teşhisinde bilgisayarlı tomografi noninvaziv, güvenilir inceleme yöntemidir.
Primary gastric lymphoma is a rare disease. On barium studies of the upper gastrointestinal tract, one case had marked gastric wall thickening. Primary gastric lymphoma was diagnosed by computed to-mography (CT). Computed tomography is iz noninvasive, accurate ınethod of evaluating patients with suspected gastric lymphoma clinically.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Mandıbula Rekonstrüksıyonu
Bedri Özer, Ziya Cenik, Levent Soley, Hasan Uğur, Ersin Bulun
Araştırma makalesi
Özeti
Mandıbula Rekonstrüksıyonu
MandIbular ReeonstruetIon
Mandibula kemik defekti rekosntrüksiyonunda karşılaşılan en önemli problem kullanılan materyalin reddedilmesidir. Bugüne değin alloplastik rekonstrüksiyon, serbest vaskülarize greft, osteomiyokütanöz greft ve pardküle kemik greft uygulaması şeklinde pek çok teknik zarif Bu makalede trafik kazası sonucu multipl maksil-lofasyal frakıür ile birlikte mandibulanın kemik doku kaybı ile karakterize fraktürü olan bir hastaya uyguladığımız serbest kostal greft ile rekonstrüksiyon tekniği tarif edilmiş ve diğer teknikler literatür verileri ile birlikle gözden geçirilmiştir.
The most important problem with taze reconstrucdon of mandibular defect is the rejection of the material used. Up to date, various methods such as alloplastk reconstruction, free vascularizedfiaps, osteotrziyocutanoz flap and partide osseos greft have been de-scribed. in Iliis article we presented a patient who had multiple trıaxillofacial fractures and osseos tissue loss in mandible due to an accident that we have used reconstruction with free costal graft for the defect of mandibular fractures and other techniques have been revieved in literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Meme Kitleleri Mamografik Tanı
Bilge Çakır
Araştırma makalesi
Özeti
Meme Kitleleri Mamografik Tanı
Breast Masses: MamographIc DIagnosIs
Meme kitlelerinin tanısında ilk adım, gerçek kitle ve kitleyi taklit eden, normal fibröz ve glandüler yapıların süperpozisyonu ile oluşan asimetrik yoğunluk artışlarının ayrımının yapılmasıdır. Kitlenin dış konturlarının konveksliği, peri fere oranla santral kısımların daha lens olması, en az iki farklı pozisyonda (tercihen dik yönler) tanımlanabilmeleri yardımcı bulgulardır. Buna karşılık, asimetrik densitelerin taraklaşma gösteren konkav konturlan, yağlı elemanlar ile bölünmeleri ve birden fazla pozisyonda görüntülenememeleri karakteristiktir (1, 2, 3).
The first step in the diagnosis of breast masses is to differentiate the increase in asymmetric densities of normal fibrous and glandular structures, which mimic the real mass and mass, superpowers. The convexity of the outer contours of the mass, the central media being more lens than the periphery, and their ability to be identified in at least two different positions (executive vertical directions) are helpful findings. On the other hand, the concave contours of asymmetric densities with combing, division by fatty elements and not learning in more than one position are characteristic (1, 2, 3).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Nörofilament Proteinler
Ali Bilgiç, Neyhan Ergene
Araştırma makalesi
Özeti
Nörofilament Proteinler
NeurofIlament ProteIns
Nörofilament proteinler nöronal sistoskeleton için özelleşmiş intermediyet filamentlerin bir sınıfıdır. Vertebralılarda sodyum dode sulfat (SDS) poliakrilamid jeldeki meloküler ağırlıkları yaklaşık 70-150-200 kilo dalton olan üç alt birimin hcteropolimer bileşiğidir (1,2,3,4).
Neurofilament proteins are a class of intermediate filaments specialized for the neuronal cystoskeleton. In vertebrae, sodium dode sulphate (SDS) is the hcteropolymer compound of three subunits with a melocular weight of approximately 70-150-200 kilotons in polyacrylamide gel (1,2,3,4).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta