Yıl: 1992, Cilt: 8, Sayı: 2
Tüm Sayı(PDF)
Araştırma makalesi
İstanbul Piyasasında Tüketıme Sunulan Türk Tıpı Beyaz Ve Kaşar Peynırle Rinde Yersinia Enteroc Ol It İca 'nın Va Rlığı
Emrullah Sağun, Özer Ergün
Araştırma makalesi
Özeti
İstanbul Piyasasında Tüketıme Sunulan Türk Tıpı Beyaz Ve Kaşar Peynırle Rinde Yersinia Enteroc Ol It İca 'nın Va Rlığı
Presence Of YersInIa EnterocolItIca In TurkIsh Style WhIte And Kaşar (kosher) Cheese Consumed In Istanbul Market
Bu çalışmada İstanbul piyasasında toplanan 84'ü taze kaşar, 44'ü eski kaşar ve 41'i de salamura beyaz peynir olmak üzere toplam 169 adet peynir örneği Yersinia enterocolitica'nın varlığı yönünden incelenmi,stir. CIN ve MacConkey Agar'da üreyen kolonilerin kesin teşhisi için, çok sayıda bi-yokimyasal testler uygulanmıştır. Sonuçta 4 taze kaşar, 2 eski kaşar ve 1 adet de beyaz peynir örne-ğinde olmak üzere toplam 7 peynir örneginden Y. enterecolitica izole edilmiştir. Biyotip tayinlerinde; 7 şuştan ikisi biyotip I, 3'ü biyotip 3, l'i de biyotip 5 olarak tesbit edilirken 1 suş da atipik olarak değerlendirilmiştlir.
In this studv, 84 unripened Kaşar (Kosher), 44 ripened Kaşar (Kosher) and 41 pickled white cheese, totaly 169 cheese samples has been examined for the presence of Yersinia enterocolitica. Several bioche-ırticai tests vere applied for the decisive diagnose of suspected colonies growing in CIN and MacConkey Agar. In conclusion, Yersinia enterocolitica has been isolated from 4 unripened Kaşar, 2 ripened Kaşar and 1 white cheese samples, totaly 7 cheese samples. In determination of biotypes: as two out of seven with biotype I, three with biotype 3, one with biotype 5, one strain was found to be atypic.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Bölgesınde Annenın Gestasyonal Özellıklerıyle Bebek Ve Çocuk Ölümleri Arasındaki İlişkinın Araştırılması
Said Bodur, Ersin Eröktem, Orhan Demireli
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Bölgesınde Annenın Gestasyonal Özellıklerıyle Bebek Ve Çocuk Ölümleri Arasındaki İlişkinın Araştırılması
HabItual Features Of GestutIng Mothers And Its RelatIonshIp To Infant And ChIld MortalIty
Konya bölgesinde Man-Mayıs 1991 tarihlerinde yapılan bu çalışmada annelerin. gebeliklerinde sahip oldukları özelliklerle bu gebelikten doğan çocuklar-da görülen öliimler arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlandı. Çocuğu ölen ve ölmeven kadınlar, gebelik yaşı, akraba evliliği, bu gebeliği isteyip istemedi-ği, gebelik aralığı, gebelik süresi, ge-belikte ağırlık artışı, gebelikte diğer hastalıklar, kusma, beslenme, bağışıklanma, gebelik sayısı . antenetal bakım yö-nünden karşılaşurıldı. Gebelikte yaşı 15-24 arasında olan, akraba evliliği olan, gebelik aralığı 2 yıldan az, gebelik-süresi 38 haftadan az olan, gebelikte tewnoz aşısı yapılmayan, tahıl ağırlıklı beslenen ve gebelik boyunca 9 kg dan az ağırlık artışı olan, doğum öncesi bakımı almayan ve çok gebelik geçiren annelerin bebek ve çocuklarında ölüm oranları diğerlerine göre daha yüksek bulundu (p < 0.05). Gebelikte baş-ka hastalığı veya kusınası olma, beslenrneyi miktar olarak artırma ve istemeyerek gebe kalma ile bebek ve çocuk ölümleri arasındaki ilişki önemsizdi.
Pregnancy habits of motIzers and their relation to child ınortality have been studied between March and May of 1991. Mothers between 15-24 years of age, consanquinity, the intervals less than 2 years betwe-en pregnancies, pregnancy less than 38 weeks, igno-rance of tetanus immunization, meals largely related cereal nutrition and lackiness of nutritive balance, weight gain less than 9 kg, lack of prenatal health care, multiple pregnancy increased infant and child monality rate and this increase was statistically me-aningffil (p<0.05). Unspecified illnesses during pregnancy and vomiting, increase in food intake pa-rallel pregnx2ncy, and undesirable pregnancy diri not affect infant and child monality significantly.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Sıçan Nasal Mast Hücrelerının Işım Mikroskopik Sevıyede Histolojik Metodlarla İncelenmesi
Aydan Canbilen, Refik Soylu
Araştırma makalesi
Özeti
Sıçan Nasal Mast Hücrelerının Işım Mikroskopik Sevıyede Histolojik Metodlarla İncelenmesi
LIght MIcroscopIc InvestIgatIon Of Nasal Mast Cells Of Rat UsIng HIstologIcal Methods
Bu çalışmada, sıçan nasal mast hücrelerinin moıfolojisi alsian mavisi- safranin 0 ve toluidin ma-visi boya rnetodları kullanılarak ışık mikroskopik se-viyede incelendi. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Deney Hay-vanları Laboratuvarından temin edilen 10 adet albi-no dişi ve erkek sıçan eterle bayıltıldı ve regio respiratoria rıasisdenfrontal kesilen alınarak Carnoy fiksatifinde oda ısısında üç gün bekletildi. Alkol ta-kibi yapılan. dokulardan 5 mikrometre kalınlığında kesitler alınarak alsian mavisi- safranin 0 ve tolui-din mavisi ile bovanarak incelendi. Yapılan çalışma sonunda, nasal mast hücreleri-nin mukozal ve bağ dokusu mast hücreleri olmak ü-zere iki alt grubunun olduğu, alsian mavisi -safranin 0 boyasının mukozal mast hücrelerini mavi, bağ do-kusu mast hücrelerini ise kırmızı ve kurnızımtrak-mavi renkte bovadığı, toluidin mavisinin ise bütün mast hücrelerini koyu menekşe mor bovadığı görül dü.
In this light microscopic study, morphology of nasal mast cells was investigated in rats using alcian blue- safranin 0 and toluidin blue staining methods. The investigation was performed on 10 mak and female albino rats which were obtained from the Ex-perimental Animal Laboratory of the Faculty of Me-dicine, Selçuk University. Rats were anestheti zed by ether and regio respiratoria nasi of rats were fron-tally excised. Tissues were fixed in Carnoy solution for three days at room temperature, dehydrated with absolute alcohol and embedded in paraffin. Five micrometer sections were cut from the paraffin blocks using rotary microtome and stained with al-cian blue-safranin 0 and toluidin blue solutions. In conclusion, this study revealed that there are two distinct mast cell population in the rat nose: mucosal most cells and connective tissue most cells. Mucosal mast cells stained blue with ağdan blue-safranin 0 solution while connective tissue mast cells stanied red and reddish- blue. Both mast cell popu-lations stained dark violet by toluidin blue solution.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yumuşak Doku Tümörleri
Salim Güngör, Özden Vural, Hilal Koral, Dilek Bitik
Araştırma makalesi
Özeti
Yumuşak Doku Tümörleri
Soft TIssue Tuınors
Bu retrospektif çalışmada, 618 benign ve 49 ınalıgn yumuşak doku türnörü gözden geçirilerek, yaş, cinsiyet, histopatolojik tip ve lokalizasyon özel-likleri literatür bilgileri ışığında tartışıldı. Bu serilerde leionıvomlar en sık rastlamlan selim tümörkr, rabdomyosarkomlar en sık rastlamlan malıgn tümörlerdir.
In this retrospective study, 618 benign and 49 malign soft tissue tumors vere reviewed and dis-cussed their age, sex, histopathologic types and lo-calizatıon characters under the light of literatüre data. Leionıvomas are the most common benign tumors and rlıabdomvosarcomas are the most common ma-lign tumors in these series.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Diabetlı Hastalarda Serum Fruktozamin Düzeylerı
Mehmet Aköz, Ahmet Çığlı, İdris Akkuş, Mustafa Ünaldı, Mehmet Akdoğan, Recep Gökçe
Araştırma makalesi
Özeti
Diabetlı Hastalarda Serum Fruktozamin Düzeylerı
Serum FructosamIne Levels Of DIabetIc PatIents
Tip II diaberes mellituslıt (DM) hastalarda ve sağlıklı kişilerde serum fruktozamin seviyeleri tayin edildi. DM vakalarında fruktozamin düzeyleri 142-1-0.80 mMIL ve kontrol grubunda ise 2.22±0.52 mMİL olarak bulundu. Her iki gruba ait değerler a-rasındaki farkın istatistik' açıdan önemli olduğu gö-rüldü(p <0.01). Fruktozamin analizi hem kolay hem de otoanali-zöre uygulanabilir olduğundan DM vakalarının ta-kibinde rutin bir test olarak kullanılabileceği kanaatine varıldı.
In this study , serum fructosamine levels of he-althy and diabetic patients were determined. Serum fructosamine levels of diabetics and cont-rols were 3.423.80 and 2.22-1-0.52 mMİL, respecti-vely. The difference was significant statistically ( p <0.01 Sinee fructosamine assay is both easy and appii-cable ta otoanalysers, it can be used as a rutin test in the follow up diabetic patients.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Bir Türk Serbest Güreş Takımının Fiziksel Ve Fizyolojik Özellıklerı
Celal Taşkıran, Hüseyin Uysal, Recep Memik, Hakkı Gökbel
Araştırma makalesi
Özeti
Bir Türk Serbest Güreş Takımının Fiziksel Ve Fizyolojik Özellıklerı
The PhysIcal And PhysIologIcal CharacterIstIcs Of A TurkIsh Free Sytıe WrestlIng Team
Bu çalışmada, birçok milli güreşçiyi kadrosunda bulunduran Etibank SAS serbest güreş takımının fi-ziksel ve fizyolojik özellikleri araştırıldı. Yabancı ülke güreşlerine göre, Etibank SAS güreşçilerinin aerobik güçlerinin daha düşük, 400 m ve 2400 rn koşu şuzlartnın daha az olduğu gözlendi. Türk güreşçilerinin aerobik güçlerinin düşük oluşunun önemli bir dezavantaj oluşturduğu sonucuna varıldı.
In this study, physical and physiological charac-teristics of Etibank SAS wrestling tearn's wrestlers some of whom alsa were national tearn were evalua-ted. It was observed tiıat aerobic powers of Etibank SAS wrestlers were lower than those of foreign. co-unterparts. It was concluded that low aerobic powers of Turkish wrestlers were disadventagous for them.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Akut Septık Artrit Va Kalarında Klınık Özellıklerın Değerlendırılmesı
Recep Memik, Abdurrahman Kutlu, Salim Güngör, M. İ. Safa Kapıcıoğlu, Osman Kurtuluş, Eyüp S: Karakaş
Araştırma makalesi
Özeti
Akut Septık Artrit Va Kalarında Klınık Özellıklerın Değerlendırılmesı
Acute SeptIc ArthrItIs: EvaluatIon Of The ClInIcal Features
Bu makalede. akla septik artritin prognozla olabilecek klinik özelliklerini incelemeyi amaç edindik,. Konya ve Kavseri'deki iki Ortopedi klini-ğinde tedavi edilen ve yaşları 10 günle 72 yıl ara-sında değişen 159 hasta gözden geçirildi. Karşılaş-tırmalı değerlendirme için hastalar üç yaş grubuna ayrıldılar. Birinci grupta; yaşları 12 aydan küçük 20 infant, ikinci grupta; yaşlari 1-16 yıl arasında olan 106 çocuk, üçüncü grupta; yaşları 17 yıl ve daha büyük olan 33 yetişkin hasta vardı. En fazla birinci ve ikinci grupta olmak üzere 70 hastada kalça septik artritl görüldü. Diz tutulumu 59 hastada izlendi. Diz yetişkinlerde en çok tutulan eklem olmuştur. Eklem kültürlerinde en fazla izole edilen bakteri Stafilokok aureus olmuş, bunu gram-negatif bakteriler izlemiştir.
In this article, our aim was to evaluate clinical features of acute septic arthritis in relations to its prognosis. One hundred andfifiy-nine patients whose ages ranged fr-om 10 days to 72 years were reviewed two Orthopaedic Clinics in Konya and Kayseri. A compararive analysis was made by dividing the pa-tients into three age groups. First group contained 20 infants vounger [han one year of age. One hundred and six children between 1 and 16 years of age are included in the second group. Patients older than 17 years of age, 33 of them, made up the third group. The hip joim was involved in 70 patients represented largely the first and the second group. The knee was involved in 59 patients. Majority of the third group patients had knee involvement. Microorganisms iso-lated from the cultures of these joints were predorni-nantly Staphylococcus aureus which was followed by gram-negative bactarias.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Çocuk Hastaların S.iltıp Fakültesı Hastanesınden Yararlanma
Faruk Öktem, Said Bodur, Aziz Polat, İbrahim Erkul
Araştırma makalesi
Özeti
Çocuk Hastaların S.iltıp Fakültesı Hastanesınden Yararlanma
An OvervIew On ServIce Referral For PedIatrIc Care At Selçuk UnIversIty Faculty Of MedIcIne
Çalışma, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Has-tanesi çocuk polikliniğine 18-22 Kasım 1991 tarih-lerinde başvuran 222 hastanın refakatçileri ile görüşülerek yapıldı. Hastaların % 71 'inipüniversite hasranesini birinci basamak, ancak % 171sinin ü-çüncü basamak tedavi hizmeti almak için kullandığı görüldü. Üçüncü basamak başvurularda daha çok yalnız babalann refakat ettiği ve 0-6 yaşlarındaki hastalarda daha yüksek oranda olmak üzere polik-liniğimize erkek çocukların daha fazla getirildiği gözlendi (p<0.05). Çocuk hasta başvurularını, ö-zellikle sevkli hastalarda, haftanın son günlerine doğru azaldığı (p>0.05), ailelerin üçüncü ve daha sonraki çocuklarının her basamak için hizmetten daha az yararlandığı (p>0.05) belirlendi. Birinci basamak 'sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi„sos-yal güvencesi olsun. olmasın hastaların kademeli sevk sistemi içinde üniversite hastanelerinden ü-çüncü basamak tedavi hizmetin' almak üzere yarar-lanmasını sağhvacak düzenlemelerin yapılması, hem toplumun hem de sağlık kuruluşlarının yararına olacağı kanısındayiz.
This study was iınplemented on patients' parents or relatives who brought their children to the Polyc-clinic of Departmant of Pediatrics in Faculty of Me-dicine, Selçuk University between 18 and 22nd of November 1991. 1n this study it was observed that only 17 percent of patients had applied for tertiarv care wlüle 71 percent of diem had came for primarv care. Patients applying for tertiary care were usually brought to the hospital by their fathers and male pa-tients more in number and relatively higher in 0-6 age group (p<0.05). It was also observed that number of patients, e.specially of those referred, decreased to-wards weekend (p>0.05) and parents were utilizing less health service in each level of care for their third and more childs (p>0.05). We believe that it will be more usefid for both community and health organi-zations ta make primary health care services more effective and such regulations, in which university hospitals, vvithoıtt taking care of patients social insu-rance guarantees, just can be used for tertiary health care services a step-by-step referral system.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Bölgesinde Sağlıklı Ve Tip Iı Diabetes Mellituslu Kışılerde Tiroidle Ilgılı Serum Hormon Düzeylerının Karşılaştırılması
Mustafa Ünaldı, Said Bodur, Ahmet Çığlı, Aykut Çağlayan, Mehmet Aköz, Mehmet Gürbilek
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Bölgesinde Sağlıklı Ve Tip Iı Diabetes Mellituslu Kışılerde Tiroidle Ilgılı Serum Hormon Düzeylerının Karşılaştırılması
A ComperatIve AnalysIs Of Serum ThvroId Hormone Levels Of TIp Iı DIabetIcs And Healthy Subjeets In Konya And SurroundIngs
S. Ü. Tıp Fakültesinde yapılan bir çalışmayla sağlıklı kontrol grubu (normal) ve Tip 11 diabetes mellitus (DM)rhı kişilerde (diabetiklerde) tiroidle il-gili hormonların serum düzeyleri incelendi. Kontrol ve diabetiklerde cinsivete göre serum total tiroksin (rota! T4,1T4 ), total triiyodotironin (rota! T3,77'3 ), serbest tiroksiıı (serbest T4, free thyroxine, FT4), serbest triivodotironin (serbest T3, free triiodoth•l-ronine, FT3) ve tiroid salgılatıcı hormorı (TSH) dü-zeyleri yönünden. önemli bir farklılık bulunamadı (p>0.05). Diabetik kadınların serum 77-4 ve FT4 düzeyleri sağlıklı kadınlardan daha yüksek, FT3 düzeyleri daha düşük bulundu (p>0.05). Mabet& erkeklerde kontrollere göre 17'3 düzeyleri önemli derecede düşük (p<0.01) ve 77-4, F7-4, FT3, TSH düzeyleri arasındaki fark önemsiz (p>0.05) bulundu. Bulgularımız literatür bulguları ile karşılaştırıldı.
Serum rhvroid horrnone levels of heallhy indivi-duals and tip Il diaberic patients were deterınined. There was no difference between1T4, 17'3, FT4• FT3 and TSH levels of both groups. TT4 and FT3 levels of diaberic women were higher, while FT3 levels were lower than those of healthv woınen (p<0.05). Also, TT3 levels of diaberic men were lower (pc0.01 ) than that of healthy men. Our results are discussed and compared with li-terature findings.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Dimetil Sulfoksit Metabolık Toksısıtesinin Değışık Organ Sevıyesınde Değerlendırılmesı
Selçuk Duman, Salim Güngör, Mehmet Çerçi, Mehmet Yüncü, Safiye Sayar, Refik Soylu
Araştırma makalesi
Özeti
Dimetil Sulfoksit Metabolık Toksısıtesinin Değışık Organ Sevıyesınde Değerlendırılmesı
The EvaluatIon Of The MetabolIc ToxIcIty DImethylsulfoxIde At DIfferent Organ Level
İlk defa 1800W yıllarda sentezlenip kimya en-düstrisinde kullanılmaya başlanan Dimetilsulfoksit (DMS0) artan oranlarda medikal sahada da kulla-n_ılmaktadır, bazı ilaçkırla sinerjik etki göstermesi, organ transplantasyonlannda yaygın olarak kulla-nılması, etkenin özelliğini artırmaktadır. Bu bera-berinde ajanın toksisitesini düşünmenin. gerekliliğini getirmektedir. Çalışmamizda DMSO'in değişik organ seviyesinde toksik etkilerini ışık mikroskobik seviyede tesbit etmeyi amaçladık
Dimethylsufoxide (DMS0), which was synthesi-sed in 1880's the first time and used in the chemical industty, has been being used in medikal field in an increasing rate. Its being used in organ transplantation, and ha-ving sinerjik effects on some drugs have alsa increa-sed irs effects. However, we should alsa know that it has a toxic effects. In our present study, we proposed to evaulate the toxic effect of DMSO at light microscopic level at differenı organ levels
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yıkanmış Spermle İntrauterin İnseminasyon Ve Gebelık
Cemalettin Akyürek, Metin Çapar, Salim Güngör, Mahmut Baykan, Hikmet Karabacak
Araştırma makalesi
Özeti
Yıkanmış Spermle İntrauterin İnseminasyon Ve Gebelık
Sperm Washed Lnatero InsemInalIon And Pregnancy
Bu çalışmada 5 gruba ayrılan 36 infertil hastaya toplam 56 kez yıkanmış spermle inutero inseminas-yon yapılarak 8 gebelik elde edilmesi takdim edil-miştir. Yıkanmı,g spermle uygulamanın oligo-astenospermi,- impotans, immunolojik infenilite, za-yıf postkoital test, anatoınik güçlüklere bağlı kıstrlık vakalarında olumlu sonuçları bildirilmektedir. Bi-zim çalışmamızda en iyi sonuç izah edilmeyen in.- fertilitede alınmıştır. Hastalardan 6'st canlı çocuk sahibi olmuşlar, 2 gebe izienınektedir. İstatistiki o-larak sonuçlar anlamlı bulunmamıştır. Herşeye rağmen metodun infertil çiftlerde belli bir oranda yararlı olacağı düşünülmektedir.
In this study, 36 patients sufteering from infenility were divided into 5 groups and verin washed inutero insemination applied on each of them and 8 of these resulted in pregnuncv. Sperm washed application was fourıd to have positive results in case of oligo-asthenospermia, impotancy, irnınunological inferti-impaired post coital test and anatomical defects. in our mudy we obtained the best result in cases of infertiliry of unknown etiology. 6 of the patients had given binh to healthy babies, 2 pregnancies are stili being monitored Results were not found to be statis-tically significant . This application is anyway thoughtbe useful for infertile couples at a certain rate.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Nefrektomi Yapılan 150 Hastada Endikasyonlar Ve Komplikasyonlar
Mehmet Kılınç, Kadir Yılmaz, Salim Güngör, Mehmet Arslan, Esat M. Arslan
Araştırma makalesi
Özeti
Nefrektomi Yapılan 150 Hastada Endikasyonlar Ve Komplikasyonlar
Nephrectomy Related IndIcatIons And ComplIcatIons In 150 PatIents
Son sekiz yıl zarfında nefrektomi uygulanan 150 hastada, endikas•onlar, yaş ve ınortalite oranı Yeniden incelendi. Kronik pyelonefrit en sık nefrektomi sebebidir (% 38). Böbrek tümörü ise üçüncü sık se-beptiı- (% 14). 150 vakanın 98'i erkek, 52'si kadındır. Genel mortalite oram % 1.33'tür. Fakat tümör ol-mayan vakalarda mortalite oranı hemen hemen sıfırdır.
The indications, age and mortality rate in a re-cent 8-vear eıperience with 150 nephrectomies reveiwed. Chronic pyelonephritis is the most .frequent condition (38 per cent) requiring nephec-tom•. Renal tıonor is the thinl frequent cause (14 per cent). Of 150 cases 98 were mıde, 52 }vere fe-male. The over-all mortalite rate was 1.33 per cent but was almost nil in the absence of malignancy.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Değışık A Ylardaki İnsan Fötusunda Timusun Histolojik Yapısının Işık Mikroskobu Seviyesinde Incelenmesı
Safiye Sayar, Refik Soylu, Salim Güngör
Araştırma makalesi
Özeti
Değışık A Ylardaki İnsan Fötusunda Timusun Histolojik Yapısının Işık Mikroskobu Seviyesinde Incelenmesı
A LIght MIcroscopIc InvestIgatIon Of Harran Fetal Thyın As At Dıfferent Months
4, 5 ve 6'ıncı aylara ait Yer adet toplam 15 insan fötusu kullanılarak Işık Mikroskobik Seviye de timus incelendi. Timus memeli dokular içinde en erken. hücre olgunlaşmasını sağlayan, immun sistemin ilk organıdır. T lenfositlerin olgunlaşnuı veridir ve muhtemelen bu olgımlaşma timus korteksinde baş-lamaktadır. 6. ava ait fötuslarda Hassa! korpüskül-lerinin hacimlerinin artmış olması bu çalışmanın en önemli farkıdır. Ayrıca B lenfositlerin (plasma hüc-relerinin) varlığı, T lenfositlerin B lenfositleri uyarmasmın yanı sıra timusun, humoral immun cevapta da önemli rolü olduğunun bir deliği olabilir.
Thymus of 4 montlıs-, 5 months and 6 months old fötus vere investigated microscopically. For each months 5 fetal thymus used for Iliis study. Thvmus gland helps maınmalian cells to undergo maturation and plays a primary role as the immune system. T Ivmphocytes matures here, possibly, in the cortex of the thymus. Irt. tlıis study progressive expansion of Hassal's Corpuscles was maximal at 6 th month compare to 4 th and 5 th month's thymuses. Additi-onally, the prence of B lymphocytes (plasma cells) even in 4 tfj ınonth of rota! thymus indicates that stimulation of T lymphocytes and B lymphocytes in Thvmus and hınnural immune response in thymuses show the imporrance of thymus gland even in fetal development.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ünıversıte Öğrencilerinde Nonverbal Zeka İle El Tercıhı Arasındaki Ilışkı
Sadettin Çalışkan, Hakkı Gökbel, Cem Şeref Bediz
Araştırma makalesi
Özeti
Ünıversıte Öğrencilerinde Nonverbal Zeka İle El Tercıhı Arasındaki Ilışkı
The RelatIanshIp Between Nonverbal IntellIgence And Hand Preference Among UnIversIty Students
El tercihi ile nonverbal zeka arasında ilişki bu-lunup bulunmadığı halen tartışmalıdır. Bu çalışma-da el tercihi derecesini belirten. Geschwind skorlanyla Canel testi ile ölçülen nonverbal zeka arasındaki ilişki 752 üniversite öğrencisi üzerinde araştınldı. Ailesel solaklığın nonverbal zeka üzerine etkisinin bulunmadığı ve düşük zeka grubunda ista-tistiksel olarak anlamlı şekilde daha fazla ambideksterin olduğu tesbit edildi. Sonuçlar literatür bilgileri ışığında değerlendirildi.
It is not ceı-tain that wheiher there is a relati-onship between handedness and nonverbal intelli-gence. In this study, the relationship between Geschwind scores which is an index of handedness and nonverbal intelligence with which measured Canel culture-free test was investigated on 752 u-ıziversity students. No effect of familial sinistrality on nonverbal intelligence was determined and there were statistically more ambidexter in low IQ group. The results were evaluated in the light of relevant literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kadınların Aıle Planlaması Konusunda Bılgı Kaynaklar' Ve Ge-Belıkten Korunmama Sebeplerinin Araştırılması
Selma Çivi, Said Bodur
Araştırma makalesi
Özeti
Kadınların Aıle Planlaması Konusunda Bılgı Kaynaklar' Ve Ge-Belıkten Korunmama Sebeplerinin Araştırılması
Women's PerspectIves Of ObtaInIng InformatIon On ProtectIve PregnancIes
Doğurgan çağdaki evli kadınların aile planla-ması konusunda yararlandıklan bilgi kaynakları ve gebelikten korunmaya!r kadınların korunrnama se-sepkrinin incelendiği bu çalışma. 1991 yılında Konya şehir merkezinde 265 kadınla görüşülerek yapıldı. Görüşülen kadınların % 78.9'ulnun gebe-likten korunduğu, korunanlarm da % 79.47inün et-kili bir Yöntem kullandığı, kadınların % 37.7rsinin herhangi bir gebeliğini isteğe bağh düşük yada kürtajla sonlandırdığı öğrenildi. Kadınların % 55'i kontraseptif yöntemi sağlık personelinden, % 21.57 ise eşlerinden öğrendiğini ifade etti. Gebelikten ko-runmayan kadınların korunınama sebeplerinin ilk i-kisi çocuk isteme ve yöntem bilmeme idi.
In this study, an intervieıv among 265 women in. Konya, in 1991 mode ta .find our how they are in-formed. where they gol their inffirmations and wlıai kind of protective measures were taking for !heir unwanited pregnancies. Among ıhem 78,9% were using contraceptives and 62.7 % of them were using medicailv approved eff ective comraceptives. The remaining 16.2% preferred tradional contraceptive. Protections-. About 38% of hıtal regardiess of using coniraceptive ur not had voluntary abortion. In the inten.iew [hen have state(' that 55%, 22%, and 11% have learned the use of comraceptives from health workers, hu.sbands and heighbours. respectively. The reınaining 21% WhO didn4r use contraceptives either had the desire of having pregnancy or dini have infonnations on contraceptive measures.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Talipes Ekinovarusun Tedavi Sonuçları
Abdurrahman Kutlu, Recep Memik, Mahmut Mutlu, Ahmet Arslan
Araştırma makalesi
Özeti
Talipes Ekinovarusun Tedavi Sonuçları
The Results Of Treatment In Talıpes Equınovarus
Bu makalede, 98 çocuktaki 128 ıalipes ekinova-rus deformitesinin tedavi sonuçlarını retrospektif o-larak inceledik. Bu ayakların konsemıtif ve cerrahi tedavileri, 1983 ve 1991 yılları arasında Selçuk Ü-niversitesi Tıp Fakültesi Onopedi ve Travmatoloji kliniğinde yapılmıştır. Tedavisi yapılan çoçuklann yaş ortalaması 9.4 aydır. Konservauf tedavi _yapılan çocukların yaş ortalaması 46 gün olup. bu yaş or-talaması , cerrahi tedavi gören çocuklarda 34 ay olmuştur. K<ınse rvat İf tedavi 69 çocuğun 93 ayağına uygulandı. Konservatif ve cerrahi tedavinin beraber yapıldığı grup ile sadece cerrahi tedavi yapılan grupta 47 çocuğun 58 ayağı tedavi edildi. Tedavi sonrası ortalama takip süresi 37 aydır. Sonuçlar Main ı•e ark. (11 uyguladığı kriterlere göre değer-lendirildi. Bu kriterlere göre konseri:Of tedavi ile %59, konservatif ve cerrahi tedavi ile %82 ve Yalnız cerrahi tedavi ile %91'lik başarı sağlanmıştır.
We retrospectively investigated the cases of 98 children having 128 talipes equinovarus. Their conservative and surgical treatment were performed at the Department of OnItopaedics and Traumatology, Faculty of Medicine, Selçuk University between 1983 to 1991. Overall average age was 9.4 rnontlıs. The man age of consen;atively and surgically treated groups were 46 days and 34 ınonths, respectively. Conservative treatment was used .for 93 feet of 69 children... Surgical treatment with and without conservative treatment was done on 47 children with 58 feet. The avarege follow-up period was 37 months. The results were evaluted by the criteria of Main et al (1). The sucsess rates of the conservative, conservative plus surgical and surgi-cal treatment were 59 %, 82 % and 91 %, respectively.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
114 Osteosarkoma Vak'asznın Ilistopatolojik Yönden Değerlendirilmesi
Hüseyin Üstün, Salim Güngör
Araştırma makalesi
Özeti
114 Osteosarkoma Vak'asznın Ilistopatolojik Yönden Değerlendirilmesi
Hıstopathologıcal Evaluatıon Of 114 Osteosarcoma Cases
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine 1070 ile 1990 tarihleri arasında 114 osteosarkom hastası ınüracaat etmiştir. Bunların. 75'i erkek, 39'14 kadın-dır (Erkek/Kadın oranı 1.9/1'dir). Hastaların yaşla-ra 5-75 yaş arasında değişmekte olup ortalama yaş 27'dir. Hasta dokulannın histopatolojik verileri is-tatistik' olarak degerlendirilmiştir. Osteosarkomayi oluşturan olgular arasında osteoblastik olgulara, fibrioblastik veya telangiekwtik olgulardan daha sıklıkla rastlanılmıştır.
One hundred and .fourteen cases (75 male.s and 391eınales, M:F ratio 1.9/1) within the age range of 5-75 (median 27) with osteosarcoma were admitted to Ankara University Faculty of Mediciııe from 1970 to 1990. These cases were evaluated and discussed with statistical and histopathological aspects. Oste-oblastic subtype was encountered more frequently than fibroblastic or telangiectatic subtypes.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Skleroderma Ve Malignite
Ender Semiz, Fahri Işıtan
Araştırma makalesi
Özeti
Skleroderma Ve Malignite
Sclerodernıa And MalIgnancy (a Case Report)
Sklerodenna; derinin inflamatuar, vasküler ve fibrotik değişiklikleri yanısıra, çeşitli organ tutu-Iwnlan ile karekterize, ender görülen. muhisistemik bir hastalıktır. Sklerodenna ve malignite birlikteliği günümüze dek kesin bir şekilde tanımlanmış değil-dir, ancak sklerodermanın ve neoplazınlann baş-langıç zamanları arasındaki yakın nedensel ilrşkivi diişündürebilecek bazı olgu sunumlan vardır. Biz, sklerodennalı bir hastanın hipoaktif tiroid nodülünden iki kez ince iğne aspira.syon bivopsisi yaptık. Her iki tiroid yaymast da "kuşkulu malign (Class III)" olarak rapor edildi. Bu nedenle olgu-muzurt, skleroderma ve neoplazinin beraber ortaya çıkışlanna ilişkin bir örnek oluşturabileceğini dü-şündük ve literatürü gözden geçirdik.
Sclerodenna is a rare mıthisystem disorder characterized bv inflammatory, vascular, and fib-rotic changes of the skin with various organ involements. The associatiOn between scleroderma and malignancy has not been described with certainry so far, bur there are some case reporu that might have us ta think the close causal relationship between the onsets of scleroderma and neoplasms. We have peıformed f lrae needie aspiration biopsy two times from the hypoactive thyroid nodule in a patient with scleroderma. Both of the thyroid smears have been reported as "suspect of malignancy (Class III)". Thus, we thought that our patient might be a model for the relation between the on_sets of sclerodenna and neoplasms and reviewed the literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Benign Nonparaziter Dalak Kisti Ve Parsiyel Splenektomi
Burhan Köseoğlu, Salim Güngör, Alaaddin Dilsiz, Aytekin Kaymakçı, Mehmet Çerçi
Araştırma makalesi
Özeti
Benign Nonparaziter Dalak Kisti Ve Parsiyel Splenektomi
BenIgn NonparasItIc Cysts Of The Spleen And PartIal Splenectomy
Dalagin benign nonparazitik kistik lezyonlan çok nadir görülür. Literatürde 1989 yılına kadar 650 yaka bildirilmiştir. Biz, bu makalede epitelval kist nedeniyle parsiyel splenektomi tıyguladıgımiz bir vakamazı sunduk.
Benign nonparasitic cysts of the spleen are un-comrnon. A total of 650 cases have been described in the literature until 1989. in this paper we pre-sented arz. asymptomatic cas'e of congenital splenic cvst which was treated bir partial splenectomy.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Vulvada Malign Melanoma
Salim Güngör, Mehmet Cengiz Çolakoğlu, Hakan Kaya, Mehmet Çerçi
Araştırma makalesi
Özeti
Vulvada Malign Melanoma
MalIgnant Melanoma Of Vulva
Kadınlarda bütün nevüslerin % 0.17 vulva deri-sinde görülür. Bütün vulva karsinomlartnın % 8- 1 l'ini malign melanomlar oluşturur. Burada seyrek görülmesi nedeniyle vulvada malign melanomu olan bir yaka sunulmuştur.
In women, 0.1 % of the all nevus are found in Mu skin of vulva. About 8-11 % of the vulva carcinoma are malignant melanoma.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yenı Doğanda Safra Taşı: Spontan Rezolusyon
Hasan Koç, Alaaddin Dilsiz, Saim Açıkgözoğlu, Aziz Polat
Araştırma makalesi
Özeti
Yenı Doğanda Safra Taşı: Spontan Rezolusyon
Spontaneous ResolutIon Of Gallstone In A Newborn (a Case Report)
Yenidoğan döneminde safra taşı nadirdir. Safra taşına sıkhkla başka patolojikr öncülük eder. Bu yazıda yenidoğan döneminde teşhis edilen safra taşı yakası sunuldu. Rh uyuşmazlığına bağlı hemolitik sardığı olan ve fototerapi uygulanan bir yenido-ğanda ultrasonografik inceleme ile safra taşı tesbit edildi. 6 ay sonra tekrarlanan uhrasonogramda taşın spontan rezolusyona uğradığı gözlendi.
Gallstone in the newborn period is rare and usually other pathological causes precede. in this report a gallstone case diagnosed in the ııewborn period is presented. By using ıdtrasorwgraphic technique, a gallstone was diagn.osed in a newborn with hemolitic jaundice caused by Rh incompatibi-lity and having phototheraphy. Six ınonths Inter it was observed that the gallstone had resoluted spontaneously when ultrason.ography repeated.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Proksimal Humerus Ve A Kromion'da Multıple Lokalizasyonlu Malign Hemanjioendotelıoma
Mustafa Başbozkurt, Ethem Gür, Sabri Ateşalp, M. İ. Safa Kapıcıoğlu, Kaan Erler
Araştırma makalesi
Özeti
Proksimal Humerus Ve A Kromion'da Multıple Lokalizasyonlu Malign Hemanjioendotelıoma
HernangIoendothelIonta WIth MultIfocally Located On The AcroınIon And The ProxImal Part Of The Humerus
Kemiğin malign hernanjioendotelioması oldukça nadir görülür. En sık olarak öncelikle deri ve iç or-ganlarda yerleşir. Kemiklerde bu kadar az sıklık-la rastlanan bir tümör olması nedeniyle, humerusun proksimal parçastrıda ve akromionda multifokal yerleşim göstermiş bu hemanjioendotelloma olgunusu tanı ve tedavisini literatürle karşılaştırarak yayınlıyoruz.
Malign hemagioendotheliorna is a rare bone Nı.- mor. it is most fraquently primary in the skin and visceral organs. Since it is so less often seen in the bones, this is the report of ahemangioendothelioma with multıfocally located on the acromion and the proximal port of the humerus. Also we reviewed the liteı-ature and discussed its diagnosis and the treatment.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Böbrek Pelvisınin Yassı Hocreli Karsinomu
Salim Güngör, Özden Vural, Mehmet Çerçi
Araştırma makalesi
Özeti
Böbrek Pelvisınin Yassı Hocreli Karsinomu
Squamous Cell CarcInoına Of The Renal PelvIs
Yassı epitel hücreli karsinom, primer malign böbrek tümörlerinin yalnızca % 2 sini teşkil eder. Bu makalede, böbrek pelvisinde yassı eperil karsinomu olan, 53, 54 ve 56 yaşlarında üç erkek hasta, literatür bilgileri eşliğinde tartışılarak sunuldu.
Squamous cell carcinomas represent only 2% of all primary malignant kidney tumors. İn this article, three men, 53,54 and 56 vears old, with squamous cell carcinoma of the renal pelvis are reported and relevant literature was discussed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kemiğin Kistik Anjiomatozis Hastalığı
Recep Memik, Abdurrahman Kutlu, Salim Güngör, Saim Açıkgözoğlu
Araştırma makalesi
Özeti
Kemiğin Kistik Anjiomatozis Hastalığı
CystIc AngIomatosIs Of Bone: A Case Report
Bu makalede, çok nadir görülmesi sebebiyle ke-miğin kistik anjiomatozisi olan bir hasta takdim e-dildi. Radvografik olarak, kemiklerde yaygın kistik lezyonlar görülen hastaların ayırıcı teşhisinde bu hastalık akla getirilmelidir.
A patient wirh diffuse cystic angiomatosis of bone which is very rare entity was reported in this article. This disease should be considered in the differential diagnosis of the patients characterized ikvith diffiıse cystic lesions .of their skeleton on radi-ographic examination.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Okkült Testikuler Seminom (vaka Takdimi)
Salim Güngör, Özden Vural, Dilek Bitik, Hilal Koral, Metin Bitik
Araştırma makalesi
Özeti
Okkült Testikuler Seminom (vaka Takdimi)
Occult TestIcular SemInoma (a Case Report)
Testis tömürleri % 25 vakada, metastazkırına bağlı •semptorn ve şikayetlerle ortaya çıkarlar. Bu makalede, bel agıı-ısı olan ve retroperitoneal lenf nodüllerinde seminom metastazı bulunan 34 yaşında bir erkek hastayı sunuyoruz.
Testicular tumors, 25 percent will first present with sign or svınptoms of metastatic disease. We describe a 34- year- old man who had lomber pain with metastatic seminoma in retroperitoneal lymph nodes.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Melanokortin Peptidler
Ali Bilgiç, Neyhan Ergene
Araştırma makalesi
Özeti
Melanokortin Peptidler
MelanocortIn PeptIdes
Hipofız hormonlarından Adrenokortikotropik hormon (ACTH) ve Melanofor Stimulan Honnon'a (ot, B-MSH) ait peptidler kısaca MELANOKORTİN PEPTİD`ler olarak nitelendirilmektedir. Bu hor-monlann amino asit zincirleri endorfin ile birlikte biyolojik olarak inaktif elcildeki büyük prekürsör polipeptid proopiomelanokortin (POMC) molekülü içinde bulunmaktadır. POMC molekülü içinde ot, B-MSH ve ACTH1_36'nın tam zinciri ekle edilmiştir
Peptides belonging to the pituitary hormones Adrenocorticotropic hormone (ACTH) and Melanophore Stimulan Honnon (ot, B-MSH) are briefly described as MELANOCORTINE PEPTIDs. The amino acid chains of these hormones are contained in the large precursor polypeptide proopiomelanocortin (POMC) molecule in the biologically inactive messenger along with endorphins. Full chain of ot, B-MSH and ACTH1_36 has been added in the POMC molecule.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kolinesteraz Ve Klınık Önemi
Osman Yaşar öz, Hakkı Gökbel, Sadık Büyükbaş, Mehmet Numan Tamer
Araştırma makalesi
Özeti
Kolinesteraz Ve Klınık Önemi
CholInesterase And Us ClInIcal SIgnIfIcance
Hidrolazlar grubunun üyeleri olan kolinesteraz-lar, asetilkolini hidrolize ederler. Birbirine yapısal yakınlığı bulunan iki önemli kolinesteraz vardır. Bunlardan biri kolinesteraz I. diğeri kolinesteraz H.dir (1,2,3). Kolinesteraz Pin sistematik adı asilkolinasetil-hidrolaz (EC 3.1.1.7), pratik adı ise asetilkolineste-raz veya spesifik kolinesterazdır. Kolinesteraz Iltnin sistematik adı asetilkolina-silhidrolaz (EC 3.1.1.8), pratik adı ise psödokoli-nesteraz benzoilkolinesteraz, nonspesifik kolines-teraz veya plazma kolinesterazdır .
Cholinesterases, members of the group of hydrolases, hydrolyze acetylcholine. There are two important cholinesterase that are structurally related to each other. One of them is cholinesterase I. and the other is cholinesterase H. (1,2,3).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Güreşçilerin Fiziksel Ve Fizyolojik Karakteristikleri
Hüseyin Uysal, Celal Taşkıran, Recep Memik
Araştırma makalesi
Özeti
Güreşçilerin Fiziksel Ve Fizyolojik Karakteristikleri
The PhysIcal And PhysIologIcal CharacterIstIcs Of Wrestlers
Güreş, insanlık tarihi boyunca fertler arasında göğüs göğüse bir mücadele şekli ve yüksek bir er-keklik meziyeti olarak değerlendirilip günümüze kadar gelmiştir (1). Güreş, iki güreşçinin belirli bo-yutlardaki minder üzerinde araç kullanmaksızın, ILA (Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu) kurallarına uygun biçimde teknik, beceri, kuvvet ve zekalarim kullanarak birbirlerine üstünlük kurma mücadelesidir
Wrestling has been regarded as a form of hand-to-hand combat among individuals throughout the history of mankind and has come to this day as a high man-partridge virtue (1). Wrestling is the struggle of two wrestlers to dominate each other by using technique, skills, strength and intelligence in accordance with ILA (International Amateur Wrestling Federation) rules without using tools on the mats of certain sizes.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta