Yıl: 1993, Cilt: 9, Sayı: 4
Year: 1993, Vol.: 9, No.: 4
Araştırma makalesi
Postbuller Stenozan Ülserlerin Cerrahı Tedavısınde Bir Teknik Kombinasyon (vagaomi + Piloromyektomi+duodenoplasti)Mehmet Metin Belviranlı, Adil Kartal, Faruk Aksoy, Mehmet ak
Araştırma makalesi ÖzetiPostbuller Stenozan Ülserlerin Cerrahı Tedavısınde Bir Teknik Kombinasyon (vagaomi + Piloromyektomi+duodenoplasti)
A SurgIcal AlternavIte CombInatIon In Treatment Of ObstructIng Postbulbar Ulcers
Postbıdber stenoran ülserlerin cerrahi tedavisinde uygulanan tekniklere alternatif teknik kombinasyon olarak iki olguda trunkal vagotomi (m+ekstraıniiköz anterior piloromiyektomi (EAP)+ duodenoplasti uyguladık. Kısa dönem sonuçlarını iyi bulduğumuz bu teknik kombinasyon, proksimal gastrik vagotomi (PGV) de deneyimi olmayan, PGV'yi nüks oranının yüksekliği nedeniyle tercih etmeyen ve duodenumu gastrointestinal sistem sürekliliği içinde tutmak isteyen cerrahlar için seçimli bir teknik olabilir.
We peıl-brıned a surgical alternative combination of TV+EAP+Duodenoplasty in treatınent of obstructing postbulbar ulcers. This combination is a reasonable surgical alternative for the surgeons unexperienced in PGV or who do not prefer PGVfor high recurrence rates and to have duodenum in gastrointestinal system way. The early results are successful however more long term clinical studies are needed to better assess the merits of this procedure.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta İnfant Ve Çocuklarda Normal Dalak Boyutlarının Ultrasonografi İle İncelenmesiSerdar Karaköse, Ahmet Kaya, Serdar Tarhan, Aydın Karabacakoğlu, Bilge Çakır, Kemal Ödev
Araştırma makalesi Özetiİnfant Ve Çocuklarda Normal Dalak Boyutlarının Ultrasonografi İle İncelenmesi
UltrasonographIe ExamInatIon Of Normal SplenIc SIze In Infants And ChIldren
Çalışrnamızda değişik yaş gruplarındaki çocuklarda normal dalak boyutlarını saptarnada basit ve kolay uygulanabilir bir yöntem olan ultrasonografinin etkinliğini belirlemeyi amaçladık. Dalakla ilgili ol-mayan bann, pelvik, kranial problemleri nedeniyle ultrasonografik incelemeleri yapılan 2 gün ile 20 yaş arasındaki 250 hastada ökülnkr yaptık. Tüm olgularda böbrekler ve karaciğer normal ult-rasonografik görünümdeydi. Dalak kubbesi ile alt ucu arasındaki en büyük longitudinal mesafeyi hastanın normal solunumu sırasında dalak hilusunuda içeren koronal görüntülerde saptadık. Dala ğın longitudinal uzunluğu/nın yaş, boy ve ağırlık ile bağıntılarmı araştırdık. Ayrıca çeşitli yaş gruplarındaki çocuklarda normal dalak longitudinal uzunluğunun üst sınırını belirledik. Bu değerler ilk üç ay için 6 cm, 6 aya kadar 6.5 cm, 2 yaşa kadar 7.0 cm, 4 yaşda 10 cin, 15 yaşda 11.0 cin, 15-20 yaş arasında ise kızlar için 11.5 cm, ve erkekler için 13 cm dir. Dalakla ilgili patolojisi olduğu bilinen rastgele seçtiğimiz 17 olguda longitudinal çap o yaş grubu için elde ettiğimiz normal değerlerden daima büyüktü.
The aim of our study was to establish guidelines for normal splenic size of dillerent ages by using a simple and reproducible sonographic method. Two hundred fifty patients from 2 days to 20 year old, had sonography because of abdominal, pelvic and or cranial problems unrelared tv the spleen. Findings on sonograms of the liver and kidneys were normal in alI cases. The greatest longitudinal distance between the dome of the spleen and the tip was measured by obtaining a coronal wiew that included the hilum, while the patient was breathing guietly The longitudinal distance of spleen correlated with age, height and weight. Also, we determined the upper limit of normal splenic length in infants and children: splenic lenght no greater than 6 cm at 3 months, 6.5 cm at 6 rrıonths, 7 cm at 2 years, 8 cin at 4 years, 8.5 cm at 6 years, 9 cm at 8 years, 9.5 cm at 10 years, 10 cm at 12 years, 11 cin at 15 years, between 15-20 years for girls 18.5 cm and for boys 130 cm. Seventeen patients with known abnormalities of the spleen were randoinly sclected and the lenght of the spleen exceeded the upper limit of normal for that age.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Gazyağı PnömonileriFaruk Özer, Mehmet Gök, Oktay İmecik
Araştırma makalesi ÖzetiGazyağı Pnömonileri
Kerosene PneuınonIa
Bazı sıvılar alt solunum yollan için toksiktir aspirasyonlan sonucu bakterie 1 egeksiyonlarla ilişkisi bir infiamasyona neden olurlar. Bn sıvılar arasında asitler, hidrokarbonlar, mineral sıvılar. alkol, safra ve hayvansal yağlar sayılmaktadır. Seyrek görülmesi nedeniyle kliniğimizde takip ettiğimiz, bir hidrokarbon bileşiği olan gazyağı alınu sonucu oluşan iki pnömoni olgusunu sunuyoruz.
Certain fluids are toxıc to the lower respiratory tract when they aspirated, and can initiate an inf-laınatory reaction which is independent of bacterial infection. Examples include acids, bile, mineral oils., annimaldts, alchool and hydrocarbons. in tiıis article, we presem two cases of pneumonia caused by ingestion of kerosene, a hydrocarbon distillates. We describe clinical and radiologicfeatures of the disese.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Beket Hastalmında Temporo-Mand1buler, Sakro-Ilıad Ve Entesopatik Tutulumİsmail Şimşek, Saim Açıkgözoğlu, Hüseyin Tol, Şükrü Balevi, Hüseyin Endoğru, Serdar Tarhan
Araştırma makalesi ÖzetiBeket Hastalmında Temporo-Mand1buler, Sakro-Ilıad Ve Entesopatik Tutulum
The Involvement Of Tempora-MandIbular, Sacro-IlIac JoInts And EntesopatIc In Behfet's DIsease
Behcet hastaligi (BH); eklemlerde kalic: arm- r tablosu gostermeyen sistemik hastaltkurcaltlinaya altnan 40 Behcet ha rtast ve 23 kontrol grubunda sakroileit (Si), topuk entesopatisi (A§il tendiniti ve veya plantar fassiit) ye temporomandibuler artrit tutulumu klinik ye radyolojik baktmdan karplagirddi. Bilinda kontrol grubuna gore radyolojik bakimindan anlamli bir lark gortilmesine ragmen klinik olarak bu fark anlamst:thr ( p>0.05 ). Topuk entesopatisi ye ten poramandibuler artrit arasinda klinik ye radyolojik bulgular gdeger seviyekrde tesbit edildi. BH seyri esnasinda her tie kadar topuk y e temporo-ntandibttkr eklem likayeti olrnaktaysa da bu durum hastahga ozgii ye normal poptdasyonda gorfilenden fazla de-gildir.
Behrers's disease is a systemic disease which does not show destructive arthritis in joints sacroiliitis ankle enthesopatia (Achilles tendinits and plantar fasciitis) and iemporomandibular arthritis were cli-nically and radiologically compared in 40 patients with Behcet's Disease and 23 control groups. There was a statistically significant differance in the ra-diological findings of both groups while there was clinically no significant differance between them (P<0.05). Clinical and radiological findings of ankle enthesopathia and temporo-mandibular joint arthritis were the same. It was concluded that although ankle and temporo-mandibular joint complaints are found during the Behcers Disease, those complaints were specific for the disease and were not more than those found in normal population.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Mesane Taşlarına Ekstrakorporeal Litotripsi UygulamasıAli Acar, Talat Yurdakul, Esat M. Arslan, Giray Karalezli, Şenol Ergüney, Şükrü Çelik
Araştırma makalesi ÖzetiMesane Taşlarına Ekstrakorporeal Litotripsi Uygulaması
Extraeorporeal Shock Wave LIthatrIpsy App-LIcafIons For Bladder Stones.
Şubat 1993 ve Eylül 1993 tarihleri arasında ii/lerkezimizde Dornier MPL 9000 Litotriptör ile 12 mesane taşına extracorporeal shock wave lithotripsy uygulandı. Tedaviler anestezi verilmeden ve hastalar hospitalize edilmeden ayaktan yapıldı. 12 hastaya 27 seans uygulandı. Ortalama tedavi süresi 86.6 dakika, ortalama şok sayısı 2361 idi. Taşlar 20 seansta floroskopi, 7 seansta ultrasonografi ile lokalize edildi. Hastaların hepsinde tam başarı elde edildi. Taş küçük fragmanlara ayrıldı ve prostat hipertrofisi olan hastalarda bile ek yardımcı bir girişime gerek kalrnadan hepsi döküldü. ESWL "nin anestezi gerektirmeden, ayaktan uygulanabilen bir tedavi metodu olabileceği görüşüne vardık.
Between February 1993 and September 1993 12 extracorporeal shock wave lithotripsy treatments was performed for bladder stones in department with the Dornier MPL 9000 lithotriptör. The treatments are petformend without the use of anesthesia and on an outpatient basis. 27 sessions were apliedför 12 patients.Meantrecament duration was 86.6 minutes. Mean number of shock waves was 2361. The stones were located by fluoroscopy in 20 cases and ultrasonography in 7 cases. There were complete success in all patients. Minute fragmentation was obtained and uncomplicated eva-luation ocurred without the needfor adjuvantprocedures even in the presence of prostatic hypertrophy. We concluded that ESWL to be a safe treatment performed without the use of anesthesia on an outpatient basis.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Gebelık Yaşına Bağlı Fötal İntestinal Sıstem Gelişiminin Ultrasonografik İncelenmesiSerdar Karaköse, Sema Soysal, Serdar Tarhan, Aydın Karabacakoğlu, Kemal Ödev, Ergün Onur
Araştırma makalesi ÖzetiGebelık Yaşına Bağlı Fötal İntestinal Sıstem Gelişiminin Ultrasonografik İncelenmesi
Ultrasound AssesmenI Of Fetal IntestInal Development In DIfferent GestatIonal Ages
Gebelik yaşları 15-40 hafta arasında değişen 132 komplikasyonsuz gebeliğe obstetrik ultrasonograji yapıldı. Biparietal çap (BPD). femur uzunluğu (FL), maksimum tranvers kolon ve ince barsak çapkın öküldii. Değişik gebelik yaş gruplarında ince barsak ve kolonun görülebilirlik oranları saptandı. Aynı zamanda ince barsak peristallizmi ve kolon hausirasyonunun verdiği ve kolon lii»reırindeki ekojenite değişiklikleri de-ğerlendirildi. İntestinal sistemin izlenebilmesi maksimum intestinal lünrerr çaplannın ölçülrrresi, ince barsak segmentleri ve kolonun fötal abdomen içinde veya dışında lokalize olması; Hirschsprung hastalığı, atrezi, volvulus, in-tusepsiyon, mekonyum iklimi ve fitık gibi patolojilerin tanısında önemlidir. Çalışmamız sonuçlarına göre kolonun haustaral yapısının ve incebarsak peristaltizminin görülmesi, farklı gebelik yaşlarındaki kolonun ekojenite değişikliklerinin gözlenmesi ni n bazı olgularda diagnostik açıdan değerli olduğu kanısındayız
A prospective obstetric ultrasound snıdy were evaluated in 132 unconplicated pregnancies with gesiational ages rangingfrom 1 5-40 weeks.Biornetric measurements obtained including biparietal diameter (BPD), femur lenght (FL.), maximal transvers colon and small intestinaldiameter.Visibdity ratio of small intestine and colon in diğerent gestationages were detennined the panern of small intestinal peristalsis, presence of colonic haustra and progressive changes in the colonic intraluminal echogenicity were also evaluated. Visibility of the intestinal system, the measurement marium intestial lumen diameters, locolization of small bowel and colon in or ow offetal abdomen were important for evaluationofintestinal pathologies as Hirschsprung's disease, aıresia, volvulus, intuseption, meconiwn ileus and herniation. As a result of our studywe think chat presence of colonic haustra and intestinal perisıalsis, observation of int-raluminal echogenicity changes in the colonoffetuses in diflerent gestational ages were valuable in some cases.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Plevra Sıvısı Sıl-2r Düzeyının Plörezilerin Ayırıcı Tanlsındaki YeriFaruk Özer, Mehmet Gök, Oktay İmecik
Araştırma makalesi ÖzetiPlevra Sıvısı Sıl-2r Düzeyının Plörezilerin Ayırıcı Tanlsındaki Yeri
Plevral FluId Sıl-2r In DIfferentIal DIagnosIs Of Plevral EffusIons
Bu çalışmada Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalında takip edilen 89 plörezili hasta ile kontrol grubu olarak seçilen 15 sağlıklı bireyin serum ve plevra sıvısı sIL-2R düzeyleri araştirılmıştır. Hastalar etyolojik tanılartna göre 4 gruba ayrılmıştır; 1- Tüberküloz (24 olgu), 2- Malignite (27 olgu), 3- Pnömoni (28 olgu) ve 4- Konjest(f kalp yetmezliği (10 olgu). Tüm hasta gruplarında serum sIL-2R düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Hasta grupları içinde ise ortalama serum sIL-2R düzeyi tüberküloz plörezilerde en yüksek (207 ± 17 pmol1 1 olmasına karşın malignite ve pnömoni gruplarına göre anlamlı farklılık göstermemiştir. Plevra sıvısı sIL-2R düzeyi ise tüberküloz grubunda (ort.alama 385 ± 17 pmo111) diğer gruplarda bulunan değerlerden anlamlı derecede yüksektir. Hasta grupları arasında plevra sıvısı/serum sIL-2R oranları yönünden anlamlı fark yoktur. Tüberküloz plörezilerin tanısında 300 pmollryi aşan değerlerde plevra sıvısı sIL-2R 61- çümüniin spesifitesi 42 sensitivitesi % 91 olarak bulunmuştur. Bu bulgular plevra sıvısi sIL-2R düzeyi ölçümünün tüberküloz plörezilerin tanısında yararlı olabileceğini göstermektedir.
We meopstıred sIL-2R levels in serum and pleural fluids of 89 patients hospitalized with pleural effusion and 15 healthy individuals choosen as control group, at the Chest Diseases Department of Selçuk University Medical Faculty. The patients divided into four groups in respect to their final diagnosis; 1) Tuberculosis (n= 24), 2) Malignancies (n= 27), 3) Pneumonia (n= 28) and 4) Congestive hearth ftıilure (n= 10). Serum sIL-2R level in alt patient groups was increased signıficarıtly compared to the control group. Although mean serum s1L-'R level of the patients with tuberculous pleurisywas the highest, it was not statistically dıllerent from those of the malignant and pneumonic elfusions. The mean pleural fluid sIL-2R level of tuberculous ellusions was 385 ± 17 pmoll I, which was significantly higher than the levels found in other groups. There was not any significant dıfferences between the pleural fluid to serum sIL-2R ratio of alt patients group. The specifity and sensitivity of pleural fluid sIL-2R level in excess of 300 pnioll I in distinguishing tuberculous effusion were 42% and 91%, respectively. Our findings indicate that determination of sIL-2R level may be useful in the diagnosis of tuberculous pleurisy.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Konjenital Ptozis; Cerrahi Yöntemler Ve SonuçlarımızNazmi Zengin, Emine Kurt, Süleyman Okudan, Mehmet Kemal Gündüz
Araştırma makalesi ÖzetiKonjenital Ptozis; Cerrahi Yöntemler Ve Sonuçlarımız
CongenI‘al PtosIs: SurgIcal TechnIcs And ResulIs
Bu çalışmada Haziran 1989 - Haziran 1993 tarihleri arasında ameliyat edilen 17 hastanın 19 göz kapağına uygulanan ptozis cerrahisi sonuçlara analiz edil-mektedir. Ağır ptozisi olan 7 göz kapağı frontale askı ile tedavi edilirken, hafif ya da orta ptozis olan 12 göz kapağına levator rezeksiyonu yapılmıştır. Başarı oranı % 79 olarak bulunmuştur. Bu oran daha önce göz literatüründe bildirilenlere paralellik göstermektedir.
This study analysis the results of ptosis surgeriy on 19 eyelids of 17 patients operated between June 1989 - June 1993. 7 eyelids with severe ptosis have been treated by means of frontalis sling whereas 12 eyelids with minimal or moderate ptosis underwent levator resection. A 79% overall success rate has been recorded which parallels with the previous reports in the ophthalnıic literature.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Sıgaraya Pasıf Maruziyet İle Akciğer Kanserı Ve Kronık Obstrüktif Akciğer Hastalığı (koah) Arasındaki İlişkiTahir Kemal Şahin, Selma Çivi, Murat Yaycı
Araştırma makalesi ÖzetiSıgaraya Pasıf Maruziyet İle Akciğer Kanserı Ve Kronık Obstrüktif Akciğer Hastalığı (koah) Arasındaki İlişki
The RelatIonshIp Between PassIve SmokIng And Lung Cancer And ChronIc ObstructIve Pul-Monary DIsease (copd)
Sigara içiminin zararlı etkileri sadece içen kişinin sağlığına verdiği zararla sınırlı değildir. Ayni zamanda, sigara dumanına pasif olarak maruz kalan çevredeki insanların sağlığı da tehdit altındadır. Bu nedenle, sorunun boyutlarını incelemek amacıyla bu araştırma planlanmıştır. lıaka-kontrol tipindeki bu araştırma, Konya il merkezindeki üç büyük hastanede şubat-nisan 1991 döneminde yapılmıştır. Araştırmaya yaka grubu olarak akciğer Ca veya KOAH tanısı ile yatmakta olan 30 yaş üzeri 122 hasta ve kontrol grubu olarak da akciğer hastalıkları dışında farklı tanılarla yatmakta olan 30 yaş üzeri 122 denek alınmıştır. Pasif içicilik sıklığı incelenmiş ve yaka grubunda %44.3 , kontrol grubunda ise % 25.3 olarak bulunmuştur. Aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0 .01 ). Pasif içicilerde akciğer Ca ve KOAH oluşma riski 2.4 (Odds ratio [OR]=2.4; %95 güven aralığı [GA]=1.3-4.5) olarak tespit edilmiştir. Sağlıklı bir çevreye ve temiz havaya sahip olmanın her bireyin en temel hakkı olduğu göz önüne alınarak sigarayla mücadele daha etkili ve daha gerçekçi bir biçimde sürdürülmelidir.
D and older filan 30 years of age were included toget her with control group which was also consisted of 122 patients older than 30 years of age without having lung Ca and COPD. About 45% of lung Ca and COPD petients and 25% of the control group were passive smokers. Higher percentage of passive smokers in the study groups were statistically meaningful (p<0.01). The risk of having lung Ca and COPD among the passive smokers was 2.4 (Odds ratio fOR]=2.4,..95% confidence interval [CI]=1.2-4.5 ). In conclusion, we can state that to live in and to work in a cleaner environment is the right of individuals and the measures to be taken ejfectively to provide better living conditions.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Penıs FraktürüAli Acar, Esat M. Arslan, Zafer Yaman, Şükrü Çelik, Şenol Ergüney, Mehmet Özeroğlu
Araştırma makalesi ÖzetiPenıs Fraktürü
Fracture Of The PenIs
Penis fraktürü tunika albugineanın rüptüre ol-masıdır. 1991-1993 yılları arasında kliniğimiıeiıenisre ani gelişen şiddetli ağrı, şişlik ve renk değişikliği şikayetleri ile başvuran 10 yakaya fizik muayeneleri sonucu penis frağaiirii tanısı kondu. 4 hasta erken dönemde ameliyet edildi, primer onarım yapıldı. 6 hasta konservative olarak tedavi edildi. Tedaviden sonra tüm hastalarda mükemmel bir erektil rijidite sağlandı. Penil deviation görülmedi. Corporeal ci-simlerin fralaürlerinin cerrahi tedavisinde güvenli ve etkili olduğu görüşüne vardık.
Fracture of the penis is a rupture of the tunica albugines. In between 1991 and 1993 10 patients who were diagnosed to have penile fractures. 4 Killer:1s were treated by early surgical intervention and primary repair. 6 patients were treated conservatively. All patients perated excellenz rigidity of a straight penis. We conclude that operative managernent of afiractured corporeal body is safe and effective.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Rekürran Aftöz Stomatitde Serum Demiri Ve Total Demır Bağlama Kapasıte DüzeylerıAyfer Özkardeş, Şükrü Balevi, Hüseyin Endoğru
Araştırma makalesi ÖzetiRekürran Aftöz Stomatitde Serum Demiri Ve Total Demır Bağlama Kapasıte Düzeylerı
Serum Iron And Total Iron Bondıng Capacıty Levels In Rekürran Aftoz Stomatıte
Rekürran aftöz stomatid oral kavitenin en stk rastlantlan ülseratif hastalığtdır. Her hasta muhtemel nedenler yönünden araşnrtImaltdır. Demir eksikliği ve total demir bağlarna kapisetisindeki artış predispozan faktörler olabilir.
Recurrent aphthous stomatitis is the most comnon ukerative disease of the oral cavity. Eachpatients should be evaluatedfor possible causes of recurrent aphthous stomatitis. Deficiency ofiron, increased iron-binding capacity may be predisposing factors.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Tüberküloz Plörezilerde Spesıfık Igg'nin Tanı DeğerıFaruk Özer, Mehmet Gök, Oktay İmecik, Ali Özkurt
Araştırma makalesi ÖzetiTüberküloz Plörezilerde Spesıfık Igg'nin Tanı Değerı
DIagnostIc Value Of SpecffIc Igg'In Tuberculous Pleural EffusIons
Bu çalışmada Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalında takip edilen 89 plörezili hasta ile kontrol gurubu olarak seçilen 15 sağlıklı bireyin serum ve plevra simi an-timikobakteriyel IgG düzeyleri araştır-111,141w. Serum ortalama IgG düzeyi tüberküloz plörez ilerde 2.17±032 Ulml, tüberküloz dışı plörezilerde I .20±0.19 U1m1 ve kontrol grubunda 0.84±0.18 olarak bulunmuştur. Tüberküloz grubunda serum IgG düzeyi gerek tü-berküloz dışı plöreziler ve gerekse kontrol grubuna göre anlamlı farklılık göstermektedir. Tüberküloz plörezilerde plevra sinsi antimikobakteriyel IgG düzeyi de (ortalama1.70±0.33U1m1) tüberküloz dişi plö-rezikrdekine oranla anlamlı derecede yüksek bu-lunmuştur. Serum spesifik IgG düzeyi ölçümünün tüberküloz plörezilerin tanısındaki spesifitesi 1001.11mryi aşan değerlerde % 51 ve sensitivitesi % 75 olarak saptanmıştır. Plevra srvisi IgG ölçümü ise aynı cut-off değeri ile % 67 oranında spesifiteye ve % 54 oranında sensitiviteye sahiptir. Çalımann: serum spesifik IgG düzeyi ölçümünün tüberküloz plörezikrin tanısında kullanılabilecek-ini göstermektedir. Plevra SMS; IgG ölçümünün ise tanı için serumdakine ilave bir katkı sağlamadığı söylenebilir.
We determined the levels of IgG againis myco-bacterial antigen 60 in serum and pleural fluids of 89 patients hospitalized with pleural eğusion and 15 health• individivals choosen as control group, at the Chest Disease Department of Selçuk University Medical Faculty. The cases }vere divided to two group; 1-Tuberculous eflusions (n=24) and 2- Non-tubercolow effiisions tn=65>. Mean serum IgG level »as 0217±032 Ulml in patients with tuberculous elfusions, 1 320±0.19 Ulml in patients with non-tuberculous eftlısions and 0.84±0.18 Ulml in control group. The IgG level of tuberculous effusions was statistically dijferent from that of both non-tuberculous effusions and control group. In tuberculous effiısions, iman pleural fluid anıimycobacterial IgG level (1.70±033) was alsa signfficantly higher than that in non-tucerculous effusions. The specifty and sensitivity of serum antimycobacterial IgG level in excess of 100 Ulml in the diagnosis of tuberculous pleurisy were 51 percent and 75 percent, respectively. The values for pleural fluid IgG with the same out-cffLevel were 65% and 54%. Our study suggesıs that serum specific antibody measurement may be used in destablishing tuberculous efftısions. Pleural fluid antibody level does not oller more information in the diagnosis than serum antibody deterınination does.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Venöz Yaralanmalar Ve Cerrahi TedavisiSami Ceran, Cevat Özpınar, Mehmet Yeniterzi, Tahir Yüksek, Ufuk Özergin, İlhami Solak, Mehmet Metin Belviranlı, Hasan Solak
Araştırma makalesi ÖzetiVenöz Yaralanmalar Ve Cerrahi Tedavisi
Venous Injury And Surgery Treatment
1976 yılı ile 1994 yılları arasında kliniğimize acil periferik venöz yaralannıalı 76 hasta müracaat etti. bunların69`uerkek,7'si kadmdı. Bunların yaralanmadan sonra hastanemize müracaatı 2 ile 18 saat arasında degişiyordu. Tüm hastalar cerrahi olarak tedavi edildi. Bunların sonucunda biz venöz yaralanmahırında arteriel ya-ralanmalar kadar önemli olduğu kanaatine vardık.
Betweeen 1976 and 1994, 76 patients were admitted ta our clinic as enıergencies with perıpheralveininjuries. 69 of these patients were ',lale and 7 were female. The time interval before hospitalization varied from 2 to 18 hours . All the patients received surgical treatment with salisfactory results. The lesson conveyed is that vein injuries should be considered as important as the arterial emergencies.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Multiloküler Renal Kist (multiloküler Kistik Nefroma ) Nadir Görülen Bir Vaka BildirimiAli Acar, Recai Gürbüz, Özden Vural, Esat M. Arslan, Şenol Ergüney, Kadir Ceylan
Araştırma makalesi ÖzetiMultiloküler Renal Kist (multiloküler Kistik Nefroma ) Nadir Görülen Bir Vaka Bildirimi
MultIlocular Renal Cyst: MuttIlocular Cystk Neph-Roma) A Repon One Case WIth An Unusual Mode
Erişkin ve çocuklara eşit düzeyde etkileyebilen ve nadir görülen bir multiloküler böbrek kisti= Multiloküler kistik nefroma yakası sumılmuştur. Multiloküler kistler ile Wilms tümörleri ve diğer böbrek tümörlerinin birlikteliği ortaya kalmaktadır. Bir nedenle diğer kistik renal lezyonlardan ayrılması, tedavinin ve rakibin bu esaslara göre yapılması gerekmektedir.
A rare case of multilocular cystic nephroma which may be ajfected both adult and children has been presented. These cysts can be found Wilm's tumor and the other rare renal tunzors coincidentally. For this reason it is essential to differentiate this tumors fronı the others as iris treatment and follow-up is nıondatory.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Aort Darlıoı Angına Pektorıs Ve Koroner Arter Hastaıagı Arasındakı İlişkilerYahya Erdoğan, Ali Şaşmaz, Emine Kütük, Siber Göksel
Araştırma makalesi ÖzetiAort Darlıoı Angına Pektorıs Ve Koroner Arter Hastaıagı Arasındakı İlişkiler
AngIna PectorIs In AortIc StenosIs And RelatIon To Coronary Artery DIsease
Aort darligt (AD) olgularinda ga 'Os agrtst (angina pekioris) ile koroner arter hastaligt (KAI!) ye koroner anjiyografi yaptIrnasinin gerekip ge-rekmedigini gOsterrnek amaczyla 1978-1990 yillartnda koroner anjiyografi yapilmzi olan yaflari 31-76 arastrtda (ortalama 50.6±9.2), 20 kadzn 153 erkek toplam 173 olgu retrospektif olarak incelendi. 149 olguda (%86) g5glis agrtst vardt. Aortik gradiyent (50`den hucuk, 50-100 arast ve 1001den biiyak) mmHg eklitzde artukca gOgiis agrzst prevalanstnda strastyla % 82, % 85, %88.5 feklinde istatistiki olarak onernli olmayan artma bulundu P>0 .05 ). 173 olgudan 46'sinda (%26.5) KAH bulundu. Gogiis agrrst olanlarda KAH prevalansz % 28, gogiis Orin olmayanlarda % 17 olup farklarz istatistiki olarak onenrli degildi (P>0.05). Aortik gradiyent (50`clen kayak, 50-100 arast, 100'den bilyiik) mmHg ceklinde arttzkva KAH prevalanstnda %41, %20 ye %8 ceklinde azalma oldugu saptandt. 501114c olarak 40 yafin iistande ag nit veya agristz AD olgulannzn hepsinde koroner anjiyografi yapilmasz gerektigi, aortik gradiyent ne kadar _viiksekse koroner anjiyografi _vapilmast gereginin o kadar az olacagi görüşüne varılmıştır.
In aortic stenosis, in order to evaluate angina pectoris and association with coronary artery disease (CAD), and to determine the necessity of performing coronary arteriography, 173 patients who were performed coronary arteriography between 1978 and 1990 (153 men and 20 women, mean age 50.6±9.2, range 31-76) were analysed retrospectively. 149 of them (86%) had angina pecwris. With increasing aortic gradient (below 50 mmHg, between 50-100, above 100), the prevalance of angina pectoris increased (82% , 85%, 88.5% respectively) (P>0 .05 ). 46 patients had CAD (26.5%). Of those with angina pectoris 42 (28%) had CAD, while 4 (%17) of 24 patients without angina pectoris had CAD (P>0.05). With increasing aortic gradient (below 50 mmHg, between 50-100, above 100) the prevalance of CAD decreased (41%, 20%, 8%) respectively). It was concluded that coronary arteriography should be performed in all patients over the age of 40 years with or without angina pectoris and the higher the aortic gradient, the lesser the coronary arteriography will be necessary.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Plevra Sıvısı Ferritin Düzeyinin Tanısal DeğerıFaruk Özer, Mehmet Gök, Oktay İmecik, Bünyamin Kaptanoğlu, Kürşat Uzun
Araştırma makalesi ÖzetiPlevra Sıvısı Ferritin Düzeyinin Tanısal Değerı
DIagnostIc Value Of Pleural FluId FerrItIn Level
Bu çalışmada Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalında takip edilen 89 plörezili hasta ile kontrol grubu olarak seçilen 15 sağlıklı bireyin serum ve plevra sıvısı ferritin düzeyleri araştırılmıştır. Hastalar etyolojiktanılarına göre 4 gruba ayrılrnıştır; 1- Tüberküloz (24 olgu), 2- Malignite (27 olgu), 3- Pnömoni (28 olgu) ve 4- Konjestif kalp yetmezliğ i (10 olgu). Ortalama serum ferritin düzeyleri hasta gruplarının hepsinde kontrol grubuna oranla anlamlı derecede artmıştır. Ancak hasta gruplarında saptanan serum ferritin düzeyleri arasında anlamlı farkhlık gözlenmemiştir. Hasta gruplarının tümünde plevra sıvası ferritin düzeyleri serum ferritin düzeylerinde oldukça yüksek bu-lunmuştur. Plevra sıvısı ferritin konsantrasyonları bakımından da hasta grupları arasında anlamlı farklılık saptanrrıamıştır. Çalışmamız plörezili hastalarda ferritin düzeyi ölçümünün tanısal değeri olmadığını göstermiştir.
We measured ferritin levels in serum and pleural fluids of 89 patients hospitalized with pleural effusion and 15 healthy individuals choosen as control group, at the Chest Diseases Department of Selçuk University Medical Faculty. The patients divided into four groups in respect re their final diagnosis; 1) Tuberculosis (n= 24), 2) Malignancies (n= 27), 3) Pneumonia (n= 28) and 4) Congestive hearth failure (n= 10). In ali patients groups, mean serum ferritin concentrations vere increased compared to the control group. However, there was not any significant differences between serum ferritin levels of patient groups. Pleural fluid ferritin level in each patient group was much higher than their serum ferritin contents. We could not alsa found any statistically significant dillerences between pleural fluid levels of the patient groups. Our study indicates that pleural fluid ferritin me-asurement in pleural effusions has not got any diagnostic value.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Bobrek Yetmezliğinde Intermıttan Perıton Dıyalız UygulanmasıRecai Gürbüz, Ali Acar, Esat M. Arslan
Araştırma makalesi ÖzetiBobrek Yetmezliğinde Intermıttan Perıton Dıyalız Uygulanması
IntermIttan PerItoneal DIalysIs In Renal InsuffIcIency
Selcuk Ciniversitesi Tip fakiiltesi Uroloji ye lc Hastaltklart Anabilim Dallarmda 34 renal yetmezlik gel4m4 hastaya intermittan periton diyalizi uygulandi. Uyguamada plastik disposable nelaton kateter, basil periton diyaliz kateteri ye Tenckhoff kateter iki hastada antibiyotik tedavisiyle diizelen peritonit, bir hastada cilt alts hernatomu dtpnda kayda deter komplikasyon goriilmedi. Periton diyalizi bobrek yetmezlitinin tedavisinde ve hastatun iirolojik cerrahi giri§irne haztrlanmastnda faydalt sonuclar vermigir.
Thirty four patients with renal insufficiency have been treated with intermittan peritoneal dialysis at the Department of Urology and Intermnal Medicine Clinics of Selcuk University. Plastic dibposabk nelaton catheter, simple dialysis catheter and Tenckhoff catheter are inserted into the abdomen for peritoneal dialysis. These were two peritonitis treated with antibiotics and one subcutaneous hematomas formation. Peritoneal dialysis was considered benefical both preparing the patients for urologic operation pre-poperatively and supporting the kidney postoperatively in the treatment of renal failure.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Acm Kalp Amellyatlarında Kalp Debısı Hesaplanmasında Thermodılusyon Metodu Ile Fıck Metodunun KarsılastırılmasıCevat Özpınar, Ufuk Özergin, Sami Ceran, Mehmet Yeniterzi, Tahir Yüksek, Hasan Solak
Araştırma makalesi ÖzetiAcm Kalp Amellyatlarında Kalp Debısı Hesaplanmasında Thermodılusyon Metodu Ile Fıck Metodunun Karsılastırılması
A ComparIson Of The FIck And ThermodIlutIon Methods For CalculatIon Of CardIac Output In Open Heart Surgery
Klinigimizde actk kalp arneliyatt uygulanacak 20 hastaya preoperatif thennodilusyon ye Fick metodu uygulanarak kardiak outputlart ayrt yontemle aym hastalar iizerinde Olciilen kardiak output degerleri arasmda anlarnli bir fork bulunamamor. B.uradan hareketle Fick metodunun kardiak output olcantande daha basil, htzlt ye ekonomik bir yontem olmast nedeniyle actk kalp cerrahisinde preoperatif ye postoperatif hasta alciimlerinde hala dekerini korudugu gozlenmişitir.
Twenty patients who admitted our clinic for open heart surgery were performed cardiac output measurement by thermodilution and Fick methods preoperatively. There was no significant difference between two methods. Thus it is suggested that the Fick method remains most favorable in open heart surgery since it is a simple, economic and quickly performable procedure.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Distimi Ve CinsiyetAli C. Arık, Mehmet Çopur, Ahmet R. Şahin
Araştırma makalesi ÖzetiDistimi Ve Cinsiyet
DysthymIa And Gender
Bu çalışmada 100 distintik hastanın tıbbi kayıtları gözden geçirildi. Erkek ve kadın hastalar değişik parametreler yönünden karşılaştırıldı ve tek önemli farklılık olarak erkek hastaların tedavi için daha erken başvurdukları bulundu.
in this study the medical records of 100 dysthmyic patients were reviewed. Male andfemale patients were cornparedfor various paranzeters and it wasfound that the only signfficant difference was the earlier seeking of treatnıent ira mak patients.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Enürezis Noktürnada Ürodinamınin ÖnemıGiray Karalezli, Talat Yurdakul, Esat M. Arslan, İbrahim Ünal Sert
Araştırma makalesi ÖzetiEnürezis Noktürnada Ürodinamınin Önemı
The Importance Of Urodynam In Enuresıs Nocturnıa
Enürezis Noktürnaisz olan 15 olgu ürodinamik çalışma ile değerlendirilmiştir, 9 oguda detrüsör nstabilitesi ve azalnuş fonksiyonel mesane kapasitesi saptanmıştır. Azalmış fonksiyonel kapasite ile birlikte detrüsör instabilitesinin enürezis nöktürnanın et-volojisinde önemli bir yeri olduğu sonucuna varolmıştır.
Enürezis is one of the most contmon and annoying disorders of childhood. We evaluated 15 patients with nocturnal enuresis by ürodynamic study. Detrüsör instability and reduced bladder capacity was found in nine of the cases. We consider detrüsör instability and reduced functional bladder capacity to be the main cause of enuresis nocturna.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Meme Kanserinde Histolojık Grade Ve Elastozis İlişkisiHilal Koral, Lema Tavlı, Özden Vural, Şakir Tavlı, Salim Güngör, Dilek Bitik
Araştırma makalesi ÖzetiMeme Kanserinde Histolojık Grade Ve Elastozis İlişkisi
HIstologIc Grade And ElastosIs CorrelatIon In Breast CarcInomas.
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim dalında 1990-1992 yılları arasında meme kanseri tanısı alnuş 103 yaka retrospektif olarak incelenıniştir. Bu vakalarda yaş, histopatolojik tip, histolojik grade, elastozis ve aksiller lenf beni tutulumu Histolojik grade değerlendirilnwsinde 29 yaka (28.2) grade I, 54 yaka (%52.41 grade 11, 20 vakada (%19.4) grade III olarak saptandı. Elastotik grade de ğerendirildiğinde vakaların 32'si (%31 ) grade 1, 55'i (%53.4) grade II, 16'sı (%15.6) grade III olarak tespit edildi. Histolojik tip ile elastozsis miktarı incelendiğinde infiltratif duktal karsinom tanısı almış 98 vakanın elastotik grade 29'unda (%29.6) grade I, 53'ünde (%54> grade 11, 16'sında (%16.4) grade III olarak değerlendirildi. Tek yakalık intraduktal karsinom grade olarak saptanmış olup, infiltratif lobıder karsiıwnum bir yakası (%50) grade 1. diğeri grade Il olarak. miisinöz karsinomun her iki vakasıda grade 1 olarak değerlendirildi. Bu çalışmannzda literatürle uyumlu olarak meme kanserlerinde 1./0 ltratifduktal karsinomlarda, elastozis varlığının histolojik ,grade ile ters ilişkili gösterdiği ve düşük grade'li tümörlerde elastozisin daha belirgin olduğu sonucuna varıldı.
103 patients with breast carcinoma in Selçuk University Medicine Faculty between the years 1990-1992 were analyzed retrospectiyelyin these patients age, histopathologic type. histologic grade, elastosis and axillarv lymph node infiltratation were eyaluated. The distrubution of histologic grade of tumors were: Grade 1 %28.2, Garede II % 52.4, Grade III % 19.4. The distribution of the elastotic grade of tunıors were: Grade 1: 31, Grade 11 % 53.4, Grade 111 % 19.4. Ninety eight patients with infiltrating ductal carcinoma were analyzed for histologic type and elastosis. The distribution of the elastotic grade were: Grade I 29 (%29.6), Grade 11 53 (%54)„ Grade 111 16 (%16.4). One of the intraductal carcinoma was eyaluated Grade II. The distribution of the elastotic grade of the infiltrating labular carcinoma were Grade I 1 (%50). Grade 11 1 (%50). Two of the nıucinou,s carcinonıa's elastotic grade were I. In Iliis study, compatible witlı provious reports, ıve observed that ıhere is a paradox correlation between elastosis and histologic grade ira breast carcinomas, especially in infiltrating ductal carcinonuıs , and elastosis is mo•e prominent in low grade tumors.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Herpes Zoster Ve MalignansıHüseyin Endoğru, Hüseyin Tol, Süleyman Dönmez
Araştırma makalesi ÖzetiHerpes Zoster Ve Malignansı
Herpes Zoster And MalIgnancy
Herpes zoster, kranial veya spinal sinirler boyunca vücudun bir yarısında eritemli, ödemli zeminde yerleşmiş gruplaşan veziküllerle karakterizedir. Viral bir enfeksiyon olan herpes zoster, özellikle ileri yaş dönemlerinde malignansilere eşlik ede-bi lmektedir Herpes zosterli ve malignansili bir olgu önemi nedeniyle sunuldu.
Herpes zoster is characterized by several groups of vesicles on an erythematous and edematous base situated unilateral 1 y, within the distribution of a cranial or spinal nerve. Herpes zoster, a viral infection, can be associated with malignancy especially in the elderly. One case with herpes zoster and malignancy were reported because of importance.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Memenin Taşlı Yüzük Hucreli Karsinoması: Bir Olgu NedenıyleAyşe Sertçelik, Serpil Dizbay Sak, Salim Güngör
Araştırma makalesi ÖzetiMemenin Taşlı Yüzük Hucreli Karsinoması: Bir Olgu Nedenıyle
SIgnet-RIng Cell CarcInoma Of The Breast: A Case Report.
Bu makalede AÜTF Patoloji Anabilim Dalında izlenen bir taşlı yüzük hücreli meme karsinontast olgusu sunulmuştur. Bu olguda literatürde izlenen olguların çoğu ile çelişecek biçimde infiltratıf duktal karsinoma sahalarının görüntüye hakim olduğu izlenmiştir. Bu olgu nedeniyle bu varyantın histogenezine görüşler literatür bilgileri eşliğinde gözden geçirilmiştir.
in this report, a case of signet-ring cell carcinoma of the breast is presented. Contrary to the opinions about the relation of signet-ring cells to lobular carcinoma, in this tumor, typical areas of infiltrative ductal car-cinornawas observed. Histopathologic features of our case and opinions on the histogenesis of signet-ring cell carcinoma are discussed.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Gebe Bir Kadında Tekrarlayan Tipte Kolestatik Sarılık İle Birlikte Kolelitiyazis OlgusuHakkı Polat, Ali Koşar, Süleyman Türk, Mehdi Yeksan, Enver Akbaş
Araştırma makalesi ÖzetiGebe Bir Kadında Tekrarlayan Tipte Kolestatik Sarılık İle Birlikte Kolelitiyazis Olgusu
The Case Of ChoklIthktsIs WIth Recurrent CholestatIe JaundIce In A Pregnant Woman
İkter hamile kadınlarda bir çok neden bağlı olarak ortaya çıkabilir. Hamilelik döneminde intrahepatik kolestaza nadir olarak rastlanmaktadır. Bu hastalarda kolelitiyazis normal topluma göre daha sık rastlanır. Bizim hastanuzda da intrahepatik kokstazis kolelitiyazis ile beraberdi. Bu iki tablo birlikte nadir olarak görüldüğü için yayınlamayı uygun gördük.
Icterus is seen in pregnant women due tü different etiology. During pregnancy icterus due to intrahepatic cholestasis is seldomly seen. in this patients, incidanee of cholelithiasis higher than normal population. In our patient there was intrahepatic cholestasis together with cholelitiasis .We reported this case due to seldomly seen together.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta İki Olgu Dolayısıyla Behçet Hastalığında Familyal TutulumHüseyin Tol, Hüseyin Endoğru, İnci Mevlitoğlu
Araştırma makalesi Özetiİki Olgu Dolayısıyla Behçet Hastalığında Familyal Tutulum
Two Cases Of Behçet's DIsease And FamIlIal HIstory
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji ABD polikliniğine başvuran, Behçet hastalığı tanısı konulan, farnilyal tutulunı özelliği gösteren iki olgu incelendi.
Two patients with Behçet disease and familial history who adnıitted to Selçuk University, Faculty of Medicine Department of Dermatology were eva-luated.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Bır Malıgn Feokromositoma OlgusuAyşe Sertçelik, Arzu Ensari, Serpil Dizbay Sak, Nuraettin Sertçelik
Araştırma makalesi ÖzetiBır Malıgn Feokromositoma Olgusu
MalIgnant Pheochromocytoma: A Case Report
Malignleokromositoma oldukca ender gOrlilen ye ancak metastazlan ile tam konabilen bir Bu makalede bir malign feokromositorna olgusunun klinik ye histopatolojik özellikleri sunulmuştur.
Malignant pheochromocytoma is a rare tumor which can only be diagnosed by its metastatic spread. In this report we present a case of malignant phechromocytoma with hepatic metastases.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Flow SitometriŞenol Ergüney, Ali Acar, Esat M. Arslan, Şükrü Çelik, Ercüment Y. Acarer
Araştırma makalesi ÖzetiFlow Sitometri
Flow Cytometry
1930'lu yıllardan beri ürotelyal kanserlerde gerek voiding gerekse mesane yıkaması veya pelvis renalisin irrigasyonu, fırça biyopsisi şeklinde alınan numuneler kullanılarak özel boyama tel hücreler in-celenmekte (üriner sitoloji), hatta bu teknikler yüzey kan grubu antijenleri, hücre enzimleri, bazı markerler ve kromozomal komponentler gibi değişik yöntemlerle kombine edilerek erken teşhis ve tedavi sonrası izleme amacıyla kullanılmaktadır (1). Ancak konvansiyonel sitolojinin zaman alması ve düşük grade ve stageli tümörlerde false negatif sonuç vermesi, kan titatif bir netice vermemesi, subjektif olması gibi bazı dezavantajlan vardır
Since the 1930s, special staining wire cells have been examined using samples taken in the form of voiding or bladder washing or irrigation of the pelvis renalis, brush biopsy in urothelial cancers (urinary cytology). It is combined with different methods such as components and used for early diagnosis and post-treatment monitoring (1). However, conventional cytology has some disadvantages such as time-consuming and false-negative results in low-grade and staged tumors, lack of evidence-qualitative results, and subjective.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta Dermatoglıfık ŞekıllenmelerAhmet Bülent Turhan, Metin Atasu, Ferhan Paydak
Araştırma makalesi ÖzetiDermatoglıfık Şekıllenmeler
Dermatoglıfıc Shapes
Parmak uçları, elin palmar ye ayagin plantar bolgelerinde bulunan derioymacikları şekil, sayı, yapı ye buyukluk bakimindan farkli Ornekler meydana getirecek şekilde birkac grupta toplanırlar.
The tips of the fingers, the palmar of the hand and the plantar regions of the foot, are collected in several groups so as to form different samples in terms of shape, number, structure and size.
PDF Benzer Makaleler Editöre Eposta