Yıl: 1996, Cilt: 12, Sayı: 4
Tüm Sayı(PDF)
Araştırma makalesi
Tavşan Vaz Deferens Ve Aortasında Alfa-Adrenerak Reseptorler Ve Kalsiyum Kanallarına Kastrasyonun Etkisi
Hülya Dalgıç, Ekrem Çiçek, H. İbrahim Karabacak
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Vaz Deferens Ve Aortasında Alfa-Adrenerak Reseptorler Ve Kalsiyum Kanallarına Kastrasyonun Etkisi
The Effeets Of CastratIon Alpha-AdrenergIe Receptors And CalcIum Channels In RabbIt Vas Deferens And Aorta
Sunulan bu in vitro çalışma, kastrasyon işlemi uygulanan tavşanlaı-dan 30 gün sonra alınan vaz de-ferens ve torakal aorta preparatlarında ger-çekleştirilmiştir. Kastrasyonun, vaz deferensde elekt-riksel stimülasyon ve noradrenalin uygulantastyla elde edilen cevaplar ile torakal aortada KC1 ka-sılmasının nifedipinle inhibe edilebilirliğ ini ne şe-kilde değiştirdiği araşurılmıştır_ Kontrol ve deneme grubundan alınan pre-parailar. temperatürü 37°C'de sabit tutulan. % 95 02 % 5 CO2 karışımı ile gazlandırılan ve Krehs-Henseleit solüsyonu içeren 25 milik organ han-yosuna alınmıştır. Vaz deferensleı-e submaksimal vol-taj, 0.1 Hz, 1 ms süre ve submaksimal voltaj, 10 Hz ve 0.5 ms olmak üzere iki farklı stimülasyon uy-gulanmıştır. Torakal aortada ise 40 mM KCI'le elde edilen kasılma cevabı üzerine kümülatif tarzda uy-gulanan nifedipinin gevşetici etkisi incelenmiştir. Kontrol grubundan farklı olarak kastre tavşan yaz deferensinde düşük jrekanslı elektriksel alan ile Ni• kasilına cevapları alınamazken, yüksek frekansta elde edilen hifazik cevabın non adrenenjik non ko-linerjik (NANK) komponenti silinmiştir. Stimülasyon uygulanmayan bölümde ise, ekzojen olarak verilen noradrenaline bağlı kasılma cevabının topik 'azının kastrasyon sonrasında kaybolduğu ve spontan kasılmaların oluştuğu görülmüştür. Kontrol ve de-neme grubuna ait tavşanların torakal aortlarında 40 mM KCrle oluşturulan kasılmalar üzerine kü-mülatif tarzda ilave edilen nifedipin, konsanu-asyona bağımlı bir şekilde gevşeme oluşturmuş ve her iki grupta nifedıpinle elde edilen maksimum gevşeme cevapları ile bunlara ait IC50 değerleri arasındaki fark anlamsız bulunmuştur (p> 0.05). Sonuç olarak, tavşan vaz deferensinde adrenerjik ve NANK sinir aracılı cevapların regülasyonunda testosteronun rol oynadığı buna karşın, bu hor-monun torakal aortada nifedipine duyarlı kalsiyum kanallarmin kinetiğini değiştirmediği söylenebilir.
This in vitro investigation has been studied in the isolated vay defer-ens and thoracic aorta obtained fi-om castrated rahhits. The effects of castration on the response of yas deferens to the electrical stimulation and no-radrenalin administration and the changes on in-hibition of KCI induced contraction of thoracic aorta hy nifedipine have been investigated. Pre-parations obtained from control and castrated gro-ups suspended in 25 ml organ bath containing Krebs-Henseleit solution, which was maintained ar a constant temperature of 37°C and bubbled wiht a gas mixture containing 95% 02 and 5%CO2. Two different stimulations wer-e applied tü vas defeı-enses that are submaxirnal voltage. 0.1 Hz, 1 rns duration and submaximal voltage. 10 Hz. 0.5 ms duration. In addition, the inhihitory effect of nifedipine applied cumulative doses orr •ontraction induced 40 mM KC1 was examined. Contrary to the control group, in the castrated rahhit vas deferens no tvi• response ta the low frequency electrical stimulation was oh-served and NANC component of hiphasic response to the high frequency electrical was abolished. In the nonstimulated section of this study, tonic phase of the contraction response tü noradrenalin was aholished and spontaneous contractions occured. The maximum inhibitoıy effects of nijedipine and IC50 values were same for all groups. As a results. it has been concluded that adreneı-gic NANC nerves in rabbit yas deferens were sensitive to the tes-tosterone, however, no effect of' castration on the cakium channels was ohserved in rabbit thoı-acic aorra.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tip Iı Diabetes Mellitus'lu Hastalarda Demır, Bakır Ve Bazi Antioksidan Maddelerın Düzeylerının Araştırılması
Sadinaz Kalak, İdris Akkuş, Osman Çağlayan, Mahmut ay, Elif Zeren
Araştırma makalesi
Özeti
Tip Iı Diabetes Mellitus'lu Hastalarda Demır, Bakır Ve Bazi Antioksidan Maddelerın Düzeylerının Araştırılması
Lron, Copper And Some AntIoxIdants Con-CentratIons In Type Il DIabetes MellItus
Çalışmamızda. 34-77 yaşları arasında tip II diabetes mellitus7u 27 (15 kadın, 12 erkek) hasta ile 30 - 74 yaşları arasında 22 (12 kadın, 10 erkek) sağlıklı kişide serum bakır, seruloplazmin, ürik asit, demir, transferrin, ansature demir bağlama kapasitesi (U1BC), total demir bağlama kapasitesi (TIBC) ve transferrin % satürasyon düzeyleri tayin edildi. Hasta grubunda serum seruloplazmin düzeyi kontrol grubuna göre önemli derecede yüksek bu-lunurken diğer parametreler arasında herhangi bir fark görülmedi. Seruloplazmindeki bu artışın nedeni izah edilemedi. Bulgularımız literatür bulgular, ışığında tartışıldı.
In the present study. serum copper. re-ruloplasmin, uric and, iron. unsaturated iron bin-ding capacity (UIBC), total iron hinding capacity (TIBC), transferrin and % transferrin saturation le-vels of patients with type II diahetes mellitus and he-althy controls were investigated. Patients were con-sisted of 27 cases (12 male, 15 female) aged 34 - 77 years and controls consisted of 22 subjects (10 male, 12 female) aged 30 - 74 years. Serum ceruloplasmin concentrations of diahetics was significantly increased compared ta that of he-alty controls (p: 0.01). There was no signıficant dif-ference hetween the other parameters. The un-derlying mechanism of increased ceruloplasmin level of diahetic patients is not known. The results are discussed in •iew of literature findings.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Yenidoğanlarda Komenital Malformasyon Sıklığı
Emin Özkaya, Alaaddin Dilsiz, Hasan Koç, Aytekin Kaymakçı, Erkan Ataş
Araştırma makalesi
Özeti
Yenidoğanlarda Komenital Malformasyon Sıklığı
The IncIdence Of CongenItal MalformatIons In Newborns
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın has-talıktan ve Doğum kliniğinde, Haziran 93-Temmuz 94 tarihleri arasında 20. gebelik haftası ve sonrası, doğum ağırlığı 500 gram ve üzeri ağırlıkta olan canlı ve ölü doğan tüm bebekler konjenital anomali açısından prospektif olarak incelendi. Konjenital malformasyonlu vakalar cinsiyet, annenin eğitim se-viyesi, yerleşim yeri, doğum ağırlığı, gebelik haftası, anne yaşı, akrabalık, gehelikle ilgili risk faktörleri yönünden değerlendirildi. Bu süre içerisinde doğan 1552 bebeğin 69'unda (%4.45) kojenital anomali saptandı. Majör anomali oranı %2.13, minör ano-mali oranı ise %2.32 olarak bulundu. Tek anomali oranı % 3.03 iken nıultipl anomali oranı % 1.42 idi. En sık kas-iskelet sistemi ve santral sinir sistemi anomalisine rastlandı. Ölü doğanlar ve hayatın ilk 24 saatinde ölen be-beklerde, ilçe merkezinde oturanlarda, eğitim se-viyesi düşük olanlarda, akraba evliliklerinde. doğum sayısı beş ve üzerinde olanlarda prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde, daha önce ölü doğum öyküsü olan, akrabalarında nıallorme bebek olan ve gebelik toksikozu öyküsü olan annelerin be-beklerinde konjenital malformasyon sıklığı anlanılı olarak yüksekti. Gebelikte ilaç alımı, ateşli hastalık geçirme, ka-nama öyküsünün varlığı, istenmeyen gebelik ve anne yaşının yüksekliği ile malformasyon sıklığı arasında ilişki bulunamadı.
Between lune 1993 and July 1994 all 20 weeks gestational age and over and 500 grams birthweight and over live - stillboı-n newbor-n were examined fbr the investigating •ongenital malformations, that were delivered in Gynecology and Obstetrics De-partment of Selçuk University Medical Faculty, Our work alsa evaluated relationship hetween congenital malformations and sex. maternal education levels, maternal place of residence, maternal age, hirt-hweight, gestational age. par-ental •onsenquinity and prenatal risk factoı-s. Dııring this period 69 in-tants (%4.45) were established with ınalformations in the delivered 1552 newborn. The pı-evelance of major malformations were %2.13 and minor mal-formations were %2.32. Multiple malforrnations rate %1.42 and uni malfoı-mations rate %3.03 were en-countered. Muscle - skeletal system and central ner-vous system anomalies were the highest anomalies group that we encounteı-ed. There was relationship hetween congenital mal-formation and stillborn. death in the first days of the life, maternal place of residence, education levels, parental consenquinity, parity prematurity. low hirth weight. existence of stillborn siblings and relatives with congenital malformation, eclampsia. But not r-elationship was deterınined hetween congenital ınalfflı-mation and drug adrninistration, illnesses with fever and hemorrhage during preg-nancy, maternal age and undesire pregnaney.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Torasik Aortasında Ach, Atp Ve Na'e Bağlı Cevaplara L-Name'in Etkisi
Ekrem Çiçek, H. İbrahim Karabacak, Esra Kısmet Atalık, Hülagü Barışkaner
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Torasik Aortasında Ach, Atp Ve Na'e Bağlı Cevaplara L-Name'in Etkisi
The Effect Of L-Name On Responses Due To Ach, Atp And Na In RabbIt Thorack Aorta
Sunulan bu in vitro çalışmada. endotelli ve endotelsiz tavşan torasik aortasında noradrenalin (NA) ile oluşan cevapların asetilkolin (ACh) ve adenozin 5- trıfosfat (ATP) ile inhibisyonuna ve NA'e bağlı kasılma üzerine nitrik oksit (NO) sentez inhibitörü NG - nitro L-arjinin metil ester (L-NAME)'in etkisi araştırılmıştır. 10-5 M NA, endotelli ve endotelsiz dokuda kasılma cevapları oluşturmuş, endotelli dokuda 10-6 M indometasin ında bu cevaplar, kümülatif konsantrasyonda (10-9 - 10-4 M) uygulanan ACh ile % 77.42 ± 6.29. aynı konsantrasyonda ATP tarafindan da % 65.76 ± 8.06 oranında inhibe edilmiştir. Ortamda L-NAME varlığında ise, söz konusu alanlara bağlı inhibisyon sırasıyla % 28.37 ± 2.50 ve % 21.56 ± 2.55 oranında bulunmuştur. Endotelsiz dokuda ACh'e bağlı inhibisyon meydana gelmezken, ATP NA cevaplarını % 23.17± 2.61 oranında inhibe etmiş ve ortama L-NAME ilavesi bu cevabı değiştirmetniştir. Bir başka bölümde kümülatif konsantrasyonda (10-9 - 10-4 M) uygulanan NA'e bağlı kasılma cevapları endotelli dokuda 10-6 L-NAME varliğında % 131.56 ± 8.43 oranında bulunurken, endotelsiz dokuda L-NAME'e bağlı bir etki görülmemiştir. Çalışmada ayrıca L-NAME'in bazal gerilim üzerine etkisiz olduğu da saptanmıştır. Elde edilen sonuçlar; kullanılan dokuda NA ile oluşan kasılmaların ACh ile inhibisyonunda endotel tabakasının sağlam olmasının gerektiğini, buna karşın ATP gevşemelerinin endotelden bağımsız olarak da gerçekleşebileceğini, ayrıca L-NAME'in endotelli dokuda her iki ajana bağlı NO aracılı gevşemeleri inhibe ettiğini ve NA'e bağlı kasılmaları da artırdığını göstermektedir.
in the pı-esent study, the ejfects of IVG-nitro L-arginin nıethyl ester (L-NAME), a nitric oxide (NO) synthesis inhibitor. on the contraction due to noradrenaline (NA) and on the inhibition of the NA-induced contractik responses by acetylcholine (ACh) and adenozine 5-triphosphat (ATP) have been investigated in rahhit thoracic aorta with ot- without endothelium. 10-5 M NA-induced contractile responses in tissues with or without endothelium and in the tissue with endothelium, the inhihition of these contraction was found 77.42±6.29 % and 65.76±8.06 %, respectively by addition of cumulative concentration (10-9 - 10-4M) of ACh and ATP. In the presence of L-NAME, the inhibition due to of these agents was found as 28.37±2.5 % and 21 .56±2.55 % respectively. While any inhibition due to ACh does not occur in the tissue without endothelium ATP inhibited the reponses of NA at the rate of 23.17±2,61 % and addition of L-NAME to the mediurn did not change the responses. In another pan, in the tissue with endotheliunı the NA (10-9 - 104M) induced contractik responses was found 131 .56±8.43 % in the presence of L-NAME (10-6M) Whereas there's no effect due ta L-NAME in the tissue without endothelium. It has alsa been reported that L-NAME has no effects on the hasat tension, in this study. The ı-esults suggested that, an itact endothelium is essential for the inhihition of the muscle contraction with ACh in tissues ıısed. Morover alsa found that ATP-relıvcations vı'ere free from endothelium, in addition that L-NAME inhihits NO-mecliated relaxations due ta hoth agents in endothelial tissues and increased the contractions due ta NA, too.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Selçuk Ünıversıtesı Tıp Fakültesı Öğrencilerinde Demir Eksikliği Anemisi Yaygınlığı
Seyhan Dura, Şamil Ecirli, Süleyman Alıcı, Hakkı Polat, Ümmügülsüm Can
Araştırma makalesi
Özeti
Selçuk Ünıversıtesı Tıp Fakültesı Öğrencilerinde Demir Eksikliği Anemisi Yaygınlığı
Iron DefIcIency AnemIa Prevalance In The Stu-Dents Of Selçuk UnIversIty MedIcal School.
Bu çalışma 1995 yılı Ocak - Haziran aylarında S.Ü.T.F. öğrencileri aı-asında yapılan kesitsel ni-telikte bir epidemiyolojik aı-aştırmadır. Çalışmanın amacı S.O.T.F öğrencileri arasında demir eksikliği anemisi prevalansınt ve bunu etkileyen faktörleri tes-bit etmekti. Randomize olarak seçilen 62 kız ve 58 erkek öğrenci çalışmaya dahil edildi. Ögrencilerde eritrosit indekslerini de içeren tam kan sayunı, serum demiri, demir hağlama kapasitesi, ferritin, vitamin B 12 ve folik asit düzeyleri ölçümüile gaitada gizli kan ve parazit tetkikleri yapıldı. Araştırma sonucunda aneıni prevelansı kızlarda % 32. 25, erkeklerde % 5. 17 ola-rak bulundu. Kızlarda hemoglobin ortalaması 12. 8± 1.3 gidi, erkeklerde hemoglobin ortalaması 14.8±1_25 gidi olup, anemiye kızlarda erkeklere göre daha sık ra.stlandı. Bu da istaristiki olarak anlamlı idi. Araştırmamıza alınan yaş grubu ve grubun sos-yodernografik özellikleri dikkate alındığında demir eksikliği anemisinin ne denli önemli bir sağlık so-runu olduğu anlaşılmaktadır.
This study is a epidemiologic investigation performed on a group of medical school students of Sel-çuk Universty Between January and June. 1995. The purpose of this study was to evaluate the prevalence of iron deficiency anemia among the medical stu-dents and factors that affect this. Randomly selected 62 female and 58 male students involved in the study. Complete blood counts including erythrocyte indexes, serum iron, serum iron hinding capacity, ferritin. vitamin B12 and folic acid rneasurements and evaluation of o•cult blood and parasite irr jeces vere done. The prevalence of anemia was 32.25 % in fermale students 5.17 % in male students as a re-sult of the study. Mfean hemoglobin value was 12 .8± 1.3 gidi in females, 14.85 ± 1,25 gidi in males and anemia was more common in females, this difference was statistically significant (p<0.001 ). Considering age and sociodemographic properties of the studuy group, it becomes eviclent that iron de-ficiency anemia is an important health problem.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İnsan Fötusunda Timusun Işık Mikroskobik Seviyede Çeşıtlı Boyalar Yapılarak Histolojik Yapısının İncelenmesi
Safiye Sayar, Aydan Canbilen, Refik Soylu, Fatih Demirbaş, Selçuk Duman, Mustafa Büyükmumcu
Araştırma makalesi
Özeti
İnsan Fötusunda Timusun Işık Mikroskobik Seviyede Çeşıtlı Boyalar Yapılarak Histolojik Yapısının İncelenmesi
A LIght MIcroscopIc InvestIgatIon Of Fetal Human Thyrnus WIth DIfferent StaIns
İnsan fötusunda timusun ışık mikroskopik se-viyede çeşitli boyalar yapılarak histoiojik yapısının incelenmesi. Histolojik olarak timus lenforetiküler bir yapıya sahiptir. Yeni doğanda nispeten büyük olan timus in-sanlarda iki, üç yaşına kadar büyümeye devam eder. Timus puherteye kadar bu büyüklüğünü korur. T len-fositlerin olgunlaşma yeridir. Bu araştırma timusun histolojik yapısının in-celenmesi amacıyla yapıldı. Bu çalışmada toplam 15 adet, 4.. 5., 6., aylık insan l'ötüslarmın timusu alındı. Histolojik preparatlarda kemik iliği ana hüc-releri, plaznıa hücreleri, mast hücreleri ve eo-sinofilik lökositlerin varlığı gözlendi. Sonuç olarak sekresyon yapan hücrelerin yapısı görevlerinin tam olarak anlaşılabilmesi için ise im-nıtınohistokimyasal çalışmaların tekrar yapılması gerekmektedir.
Thymus has a lenjOreticular structure. Thymus is higger in newborn and goes on ta grove until 2-3 years old. It keeps this size until puberty. Thymus is the ma-tu•ation place of T lymphoc_ytes. This investigation was ~Ide to examine the his-tological structure of thymus. In this investigation fifteeıı h.urnan fetus thymus were examined from fourth, fifth and sixth months. In histological slides. the existen.ce of bo-nernarrow stern cells. plasma cells, mast cells and eosinophil leucocytes were observed. Neverthless, ta reveal the structure and function of secretion cells the immunohistochemical studies must be repeated.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Izole Dana Koroner Arterinde Muskarinik Agonistlerle Oluşan Cevaplar Ve Bu Cevapların Kalsiyumla İlişkisi
H. İbrahim Karabacak, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Izole Dana Koroner Arterinde Muskarinik Agonistlerle Oluşan Cevaplar Ve Bu Cevapların Kalsiyumla İlişkisi
MusearInIc AgonIsts-Induced Responses Of Isolated BovIne Coronary Artery And TheIr Dependence On Ca2+
Bu in vitro çalışmada, dana koroner arterinde asetilkolin ve karhakol ile oluşan kasılma cevapları= Ca++ ile ilişkisi ve asetilkolinle alınan kasılma cevapları üzerine L-NAlklEnin etkileri araştırılmıştır. Asetilkolin ve kar-hakol bu dokuda doza bağımlı ve tekrarlanahilir nitelikte kasılma cevapları oluşturmuş ve bu cevaplar atropin ile non-kompetitif tarzda antagonize edilmiştir. Kalsiyumsuz ortamda, 10-6 M asetilkolin ve karbakol ile alınan kasılma cevapları kontrol cevapların sırasıyla, % 23,76 ± 3.17 ve 16.27 ± 3.93'ii oranında olmuş ve ortama artan konsantı-asyonlarda kalsiyum ilavesiyle bu iki agonistle alınan cevaplar artmışttr. Kalsiyum ilavesiyle elde edilen bu cevap artışları verapamil (10-8 - 10-6 M) ile doza bağımlı olarak inhibe Serotonin ile prekontrakte edilen dokulara kümülatif tarzda uygulanan asetilkolin serotonin cevaplarını % 18.5 ± 1.72 oranında artırıntş, buna karşın asetilkolin ilavesinden önce ortama L-NAME (3x10-4 M) konulması ile bu artış % 47.7 ± 10.52 oranında gerçekleşmiştir. KCI ile kasılabilirliği tesbit edilen dokuda, kümülatif tarzda uygulanan asetilkolinle KCI cevaplarının % 39.95 ± 10.61'i oranında bir kasılma cevabı elde edilmiş, buna karşın asetilkolin ilavesinden önce ortama L-NAME konulması ile bu oran % 32.26 ± 10.7 şeklinde olmuştur. Kasılma cevabındaki bu azalma anlamsızdır (P>0.05). Bu sonuçlar, asetilkolin ve karbakol kasılmalaı-mın doza bağımlı ve tekrarlanabilir nitelikte olduğunu, atropin ile non-kornpetitif tarzda antagonize agonistlere bağlı cevaplar da ekstra - ve intraselület-kalsiyumun rol oynadığını ve ayrıca bazal tanımı sahip dokuda asetilkolinle elde edilen kasıhna cevaplar-tnın L-NAME'den etkilenmediğini göstermektedir.
in this in vitro study, the role of Ca2+ of the acetylcholine and carhachol induced contractions and the effects of L-NAME on the acetykholine-induced contractile responses were investigated. Acetylcholine and carhachol caused dose-dependent and reproducible contractions in thiş tissue and these responses were non-compentively antagonized with atropin. In Ca2+-five medium. acetylcholine and carhachol-induced contractions were 23.76±3.17 % and 16.27±3.93 % of the control responses, respectively and the responses to both agonists were increased hy re-addition of cumulative consentrations of Ca2+. The increased responses obtained with Ca2+ re-addition were inhihited with verapamil (10-8-10-6M) in a dose-dependent matıner. In serotonin pre-contracted tissues, cumulative addition of acetylcholine caused the inerease in serotonin responses. This augmenwd responses was found to be as 1 8.57±1 .72 % of initial serotonin conn-action. Pre-incubatiotı with L-NAME significantly augmented this additional contractions. In the tissue that contractility hy KCl was detected acetylcholine-induced contraction was 39.95±10.61 % of the KO responses. in spite of this hy the addition of L-NAME to the medium before acetylcholine-addition, this rano was 3226±10,7 %. The decreasing of the cont•actile responses was insignıficant (p>0.05). The results suggest that the contractions with acetylcholine and carhachol were dose-dependent and reproducibk and antagonized iri a non-competitive rnanner hy atropin and both extı-a- and intracellulaı-Ca2+ had a role in agoııists-induced responses In the resting ten.s-ion, the acervIcholine-induced contractions weı-e not diet-red hv L-NAME.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
S.u.tıp Fakültesı İç Hastaliklari Anabilim Dalinda Son 5 Yilda Takip Edilen 200 Kronık Karacığer Olgusunun Analızı
Hakkı Polat, Hamdi Ekici, Şamil Ecirli, Sabri Keşçi
Araştırma makalesi
Özeti
S.u.tıp Fakültesı İç Hastaliklari Anabilim Dalinda Son 5 Yilda Takip Edilen 200 Kronık Karacığer Olgusunun Analızı
EvaluatIon Of The 200 PatIents' Data Who Had The DIagnosIs Of ChronIc ParachImal LIver DIsease From 1989 To 1994 In The Department Of Internal MedIcIne Of Selçuk UnIversIty School Of MedIcIne
Bu çalışma, ülkemiz ve tüm dünya için önemli bir sağlık sorunu olan Kronik Karaciğer Parakinı Has-talığının (KKPI1) bölgemizdeki etiyolojik, klinik ve laboratuvar özelliklerini belirlemek için plan-lanmıştır. Bu maksatla, kliniğimizde 1989-1994 yıl-ları arasında yatarak tetkik ve tedavi edilen ve KKPH bulunan 200 vakanın dosyalarınııı ret-rospektif olarak incelenmesi ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Vakaların I 30'u (%65) erkek, 70'i (%35) kadın olup erkek/ kadın oranı 1,8 bulundu (P<0,001). Vakalann yaş ortalaması erkeklerde 50, kadınlarda 55 idi. Kadın-erkek arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.005). Vakalar etiyolojik olarak de ğerlendirildiğinde ilk üç sırada 1. Hepatit B (HBV), 2. Hepatit C (HCV), 3. Alkol olduğu görüldü. Hastalardaki ilk sıralardaki semptomlar ise sırasıyle I. Halsizlik, 2. Karın şiş-kinliği, 3. iştahsızlık ve kilo kaybı olarak yer al-mıştır. Fizik muayenede en sık hepawmegali, asit ve splenomegali olduğu görüldü. Kornplikasyon olarak en sık özefagus varis kanaması tespit edilmiştir.
This study was performed retrospectively by eı'a-luating the 200 cases. Of cases 130 was male ( 65%, mean ages 50), of them 70 was female (35%, mean ages 55 ). The ratio male/female was 1,8 (p<0,005). In the Ethiologic distribution; HBV(36%) was the striking cause where as HCV (33%) was second and alcohol consumption was the third causal factor. Alt-hough there are some differences in ı-atio, this dist-ribıttion was consistent with the results of other studies in Turkey. On the other hand, while the leading cause of chronic paranchimal liver disease is alcohol con-sumption in Europe and USA, it is HBV, an infectious agent, in developping countries. Weakness and fa-inting, abdominal swelling and loss of appetite and body weight at-e the most prominent svrnptoms. The connnonest abnormality and phvsical exa-mination was hepatomegaly which was followed bı-ascites and splenomegaly. The distribution of symptorns and physical findings were consistent with those in the literature published in Turkeı•. In over study easophagial bleeding to varies was the leading conıplication while hepatic en-cephaloapthy was reported as the comınonest one of chronic liver disease in Istanbul.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Lerıche Sendromu İle Birlikte Görülen Sol Subklavian Arter Darlığı
İslam Kaklıkkaya, Ramis Özdemir, Zerrin Uzun, Hakan Filizlioğlu, Yaşar Güven, Hasan Dinç, Fahri Özcan
Araştırma makalesi
Özeti
Lerıche Sendromu İle Birlikte Görülen Sol Subklavian Arter Darlığı
LerIch Syndrome AccompanIed WIth The Left SubclavIan Artery StenosIs
Bu yazıda Leriche Sendromu ile birlikte sol subk-lavian arter darlığı olan hasta tartışıldı. Bu tip lez-yonların çok seyrek olarak görülmesi nedeniyle olgu takdimine gerek duyuldu. Claudication intermittent ve impotans şikayetleri ön planda olmasına karşın, sol subklavian arter stenozuna ait bulgular çok be-lirgin değildi. Bu nedenle hastaya Leriche Sendromu bulgularına yönelik ameliyat yapıldı. Sol subklavian arter stenozu takibe alındı. ileriki dönemlerde an-gioplasti veya ameliyat yapılması planlandı.
In Mis report. a case with a Leriche Syndrome accompanied with the left suhclavian artery stenosis is discussed. The case is pı-esented due to the Fare incidence of such lesions. Although intermittent cla-udication and sexuel impotance complains were pro-minent, the signs of the left suhclavian artery ste-nosis were not evident. Thus the surgical intervention was directed to solve the Leriche Syndrome symptoms. The left suhclavian artery ste-nosis was taken to follow up. Angioplasty and ope-ration was planned in the future.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Penetran Kalp Yaralanmaları Ve Acil Cerrahı Tedavının Önemi
Kadir Durgut, Güven Sadi Sunam, Tunç Solak, Tahir Yüksek, Hasan Solak
Araştırma makalesi
Özeti
Penetran Kalp Yaralanmaları Ve Acil Cerrahı Tedavının Önemi
PentratIng CardIac Injury And The Importance Of Urgent Surgery
Penetre kalp yaralanrnalı 7 hasta takdim edi-leı-ek acil ceı-rahinin ve peı-ikardiosentezin önemi vurgulandı. Eğer perik-aı-diosentez yetersiz kalırsa to-rakotomi tamponadı önlemek ve kanamayı kontrol etmek için ilk yapılması gerekendir.
Between 1987-1995, seven patients with pe-netrating cardiac ınjury were presented and the iın-portance of urgent surgeıy and pericardiocentesis were emphasized. In cardiac injuıy, pericardiocentesis is in-sufficient. thoracotomy should be prinıarly per-formed in order to relieve tomponade and control bleeding.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Standing Wave Fenomeni
Serdar Karaköse, Aydın Karabacakoğlu, Metin Kaloğlu, Kemal Ödev, Alaaddin Vural
Araştırma makalesi
Özeti
Standing Wave Fenomeni
StandIng Wave Phenoınen
1994-1996 yıllarında, rutin alt ekstremite an-jiografik incelemeleri sırasında saptadığımız 4 stan-ding wave fenomeni olgusu sunuldu.
During rutin lower extremity angiographic exa-mination hetween 1994-1996 years in 4 patients .standing wave phenomen were determinea'. Findings in these patients are discussed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Popliteal Arter Yaralanmaları
İslam Kaklıkkaya, Ramis Özdemir, Zerrin Uzun, Hakan Filizlioğlu, Yaşar Güven, Gökalp Altun, Fahri Özcan, Fahri Özcan, Fahri Özcan
Araştırma makalesi
Özeti
Popliteal Arter Yaralanmaları
PoplIteal Artery InjurIes
1990 ile 1996 yılan arasında K.T.Ü. Tip Fakültesi Kalp-Damar Cerrahisi bölümünde künt veya penetre travmaya bağlı 20 popliteal arter ya-ralanmasının klinik oluşum ve tedavileri gözden ge-çirildi. 16 olguda arteriyel yaralaııma olduğu klinik muayene ve Doppler değerlendirilmesi ile teşhis edildi (%80). Arterio-venöz fistülü ve false anev-rizması bulunan 4 olguda (%20) pedal nabazanlar başlangıçta elle alınıyordu. Penetre ve künt trav-maya bağlı popliteal arter yaralanması olan 8 ol-guva otojen safen yen grefti, 2 olguya PTFE suni greft kullanıldı. 8 olguya uç-uca anastomoz, 1 ol-guya lateral tamir, 1 olguya trombektomi yapıldı. Venöz yaralanma ile birlikte olan rutin tamirlerde erken dönemde fasiotomi yapıldı. Multipl kınkla bir-likte olan yaralanmalarda internal tesbit, eksternal tesbit veya iskelet traksiyonu uygulandı. Diz böl-gesine olan küm` arteryel travnıayı izleyen bölgede görülen önemli fonksiyonel ortopedik bozukluklar tartışıldı.
The clinical presentation and management of 20 popliteal artery injuries following penetrating and blunt trauına were rewiewed during the period 1990 to 1996 of at the Cardiovascular Surgery De-partment of the Medical Faculty of Karadeniz Tech-nical University. Clinical and Doppler evaluation identified arterial injury in 16 (%80 per cent) pa-tients. In four (%20 per cent) patients with arterio-venous fistula or false aneurysms pedal pulses were palpable during initial assesnıent. Autogenous vein grafting was used in 8 patient, PTFE prosthesis was used in 2 patients, a direct end-to- end anastomosis was succesful in 8 patients, trombectomy was done in 1 patient and lateral repair was done in 1 patient. As a routine repair of associated venous injuries, early fasciotomy were used. External, internal fi-xation, skeletal traction was done for compoutıd and comminuted fractures. The significant functional orthopedic disability following blunt arterial trauma at the knee is emphasized
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Periferik Pseudoanevrizmaların Cerrahı Tedavisi
Mehmet Yeşiltay, Kadir Durgut, Ufuk Özergin, Cevat Özpınar, Işık Solak, Hasan Solak
Araştırma makalesi
Özeti
Periferik Pseudoanevrizmaların Cerrahı Tedavisi
The SurgIcal Treatment Of PerIpheral Pseudoaneuryms
Bu makalede Selçuk Üniversitesi Tip Fakültesi Kalb Damar Cerrahisi Kliniğinde Ocak 1989 - Ara-lık 1995 yılları arasında tedavi edilen 22 periferik pseudoanevrizma yakası takdim edildi. Vakaların 11"i ateşli silah, 8ii kesici - delici aletle, rsi A.V. fis-tül operasyon sonrası ve 1 vakada invazif vasküler girişim sonrası oluşan pseudoanevrizmaydı. 9 ya-kaya uç uça anestomoz, 6 yakaya saphen ven replasması, 4 yakaya sentetik greft (PTFE) 3 yakaya li-gasyon uygulandı. 20 yaka Şifa ile sonuçlandı. 2 vakada postoperatif komlika.syon gelişti. Birine saphen yen replasmanı diğerine iskenıi nedeniyle dirsek altı amputasyonu yapıldı.
22 cases with traumatic peripheı-al aneurysm were treated at the Clinic of Cardiovasculer Suı-gery of Selçuk Univeı-sity Medical Faculty hetween 1989 - 1995 years. In eleyen of the cases were etiology due to injuı-ies of gun wounds, eight of them were penetrating instruments, rwo cases were after A.V. Fistüla anastomatic operation and one case was after invasiye vasculer procedure. Vein replacement was petformed in six cases and 9. Cases end ta end anastomosis was done and synthetic greft rep-lacement ta four case (PTFE) and in 3 cases were done arterial ligation. Twenty cases were resulted with healing. Postoperative compiications developed in two cases. In one of them was transposed the graft saphenous yemi!, and forearm amputation was applied to other patient..
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
K.t.ü. Tıp Fakültesı Farabi Hastanesi'nde Gerçekleştirilen Açık Kalp Ameliyatlarının Değerlendirilmesi
İslam Kaklıkkaya, Zerrin Uzun, Ramis Özdemir, Hakan Filizlioğlu, Yaşar Güven, Altay Tandoğan, Gökalp Altun, Fahri Özcan
Araştırma makalesi
Özeti
K.t.ü. Tıp Fakültesı Farabi Hastanesi'nde Gerçekleştirilen Açık Kalp Ameliyatlarının Değerlendirilmesi
AnalysIs Of The Open Heart OperatIons At The MedIcal School Of K.t.u. 31 PatIents Were Treated Hv UsIng Car-DIopulmonary Hypass At The K.t.u.
K.T. Ü. Tıp Fakültesi, Farahi Hastanesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Kliniği'nde Haziran 1995 ile Nisan 1996 tarihleri arasında 31 hastaya açık kalp cerrahisi uygulanmıştır. 28 hasta (%90.32) akkiz, 3 hasta (%9.67) konjenital nedenlerle ameliyata alın-Kardiopulmoner hypass boyunca orta de-recede hipoter-mi ve soğuk potasyum kardioplejisi kullanıldı. Hastalardan koroner arter hastalığı mev-cut olan 7'sine CABG kapak hastalığı olan 18'ine valy replasmanı veya anuloplasti; sol (ithal mik-somalı bir hastaya tümör eksizyonu, bir aort di-seksiyonu yakasına Bentall presedürü ye septum de-fektli hastalarada defekt onarımı yapıldı. Erken mortalite 4 olgu ile %12.9 olarak belirlendi.
Medical School between lune 1995 and Apı-il 199C. 28 of the ope-rations were for acquired heart disease and 3 were for congenital heart disease. During caı-- diopulrnonary bypass, moderate hypotermia and cold potassium cardioplegia were used. 7 patients who had coronarv artery disease were peıformed CABG. 18 ones with valve disease were peıformed valve replacemed or valvılloplasiy. One patient with myxonıa underwent tunıor excision, aortic dis-section underwend Bentall proceduı-e Septal defekt were repaired. Early moı-tality rate was found 12.9 % with a 4 patients.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Akut Pankreatitlerin Klınık Incelenmesı Ve Prognostik Faktörler
Suat Kağızman, Serdar Yol, Mustafa Şahin, Erşan Aygün, Mehmet Metin Belviranlı, Mustafa Atabek, Ersin Çiftçi, Lütfi Dağdönderen
Araştırma makalesi
Özeti
Akut Pankreatitlerin Klınık Incelenmesı Ve Prognostik Faktörler
ClInIcal EvaluafIon Of Acute PancreatItIs And PrognostIc Factors
Akut pankreatit değişik etyolojik faktörlerin etkili olduğu basit pankreatik ödemden etraf dokulaı-da nekrozla seyreden ölümcül sonuçlara kadar de-ğişehilen retroperitoneal bir hadisedir. Bu çalışmada akut pankreatit nedeniyle kli-niğimize başvuran ve tedavi gören 28 hasta hak-kıııda tecrübelerimizi gözden geçirdik. 28 hastanın 1.5rinde safra taşı, 2'sinde alkol, 1 finde rinde pankreas başı CA vardı. 9 ta-nesinin sebebi bulunamadı. 6 hasta ex oldu, 3 has-tada perirenal ahse gelişti. 3 hastaya laparatomi yapıldı. Takiplerimiz prognostik kriterleri ile uygunluk gösterdi. Pankreatitin teşhisinde, ilaç ve antibiyotik te-davisinde gelişmelerin olmasına rağmen tedavi gi-rişimleri halen etyolojiye yönelik yapılmaktadır. Etyolojide sebebi bilinmeyen pankreatitlerin yoğunluğunu gittikçe artırdığına inanılmaktadır (1).
Acute pancıeatitis is the inflanırnation of this retcoperitoneal organ with various etiological factors varying in severity from slight edema tn peripancreatic necrosis that may deteriorate ta death. In this actiele, we eı'aluated the recolyis of 28 pa-tients with acute pancreatitis ı-etrospectively who adrnitted ta University of Selçuk. General Surgery Department, hetween .lanuaty 1992 and Novembeı-1995. Etiological factoı-s weı-e gallstone in 15, al-cohol in 2. lipe•lipidemia in one and pancreas head cancer in one. There was no identifiable cause in 9 patients. Six patients died of disease_ Three patients underwent lapaı-atomy. FollovıLtıp of the casus sho-wed good correlation with the lmrie prognosticcriterias tiCcriterias criteılas
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Unilateral Sakroileiti Taklıt Eden Ewing's Sarkom
Aydın Karabacakoğlu, O. Cem Türeli, Serdar Karaköse, Önder Murat Özerbil, Bekir Börekçi, Kemal Ödev
Araştırma makalesi
Özeti
Unilateral Sakroileiti Taklıt Eden Ewing's Sarkom
EwIngs Sarcoma MImIckIng An UnIlateral In-FectIous SacroIlIItIs
Unilateral sakroileiti taklit eden, akciğer ve be-yine metastaz yapan Ewing's sarkom olgusu su-nUM11.
Ewing's sarcorna nıimicking an unilateral in-1ectious sat and that cause to metastasize at the lung and brain is reported.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Selçuk Ünıversıtesı Tıp Fakültesiınde Acil Servıs Uygulamalari Ve Yenı Bir Uzmanlik Dali Olarak Acil Tıp Hekimliği
M. Ali Uygun, Ali Çalıkuşu, Başer Cander, Mevlüt Doru
Araştırma makalesi
Özeti
Selçuk Ünıversıtesı Tıp Fakültesiınde Acil Servıs Uygulamalari Ve Yenı Bir Uzmanlik Dali Olarak Acil Tıp Hekimliği
PractIce Of Emergency MedIcIne In Selçuk UnI-VersIty And Emergency MedIcIne As A New SpecIalIty
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi İlk ve Acil Yar-dım Anabilim Dalı 1995 yılı Eylül ayında ça-lışmaianna başlamıştır. 1 Eylül 1995 ile 31 Mart 1996 tarihleri arastnda Acil Servise 7349 hasta baş-vurmuştur. Başvuru nedenleri arasında ilk sırada trauma (%32.7) gelmektedir. Travmaların % 51' i trafik kazaları neticesinde meydana gelmiştir. Trav-ma kurbanlarının % 56' simi! 15-45 yaşları arasında bulunduğu görülmüştür. Acil Seı-vise başvuranlar günün saatlerine dağılımı incelendiğinde hastaların en çok gündüzleri 11.00 ile 13.00, akşamları 18.00- 21 .00 saatleri arasında başvurdukları anlaşılmıştir_ Türkiye' de Acil Tıp Uzmanlığı Eğitimi henüz emeklenıe dönemindedir. Acil Tıp Hekimlerinin gö-reve başlamasıyla birlikte Acil Servislerde sunulan hizmetin kalitesi artacaktır.
Department of Emergency Medicine was es-tablished in Selçuk University in Septemher 1995 . During the period hetween Septemher 1 1995 and March 31, 1996 7349 patients administered to ouı-Emergency Department. Trauma was the most com-mon problem, accounting 32.7 % of all visits_ Motor vehicle trauma accounted 51% of all traumatic pre-sentations. 56% of injured patients vere hetween 15 and 45 years old. When we studied the patient ar-by time of day, we found ıhat there was an increase in patient arrivals hetween 11.00 and 13.00 irr day and 18.00 and 21.00 in the evening. Residency training in emergency medicine is irr its infancy itr Turkey, and the presence of specialists will help inzprove qualky of enıergency medi•al care in our counn-y.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta