Yıl: 1997, Cilt: 13, Sayı: 2
Tüm Sayı(PDF)
Araştırma makalesi
Insanlarda Adrenal Bezin Gelişiminin Il Trimestredeki Morfometrik Analizi
Mustafa Büyükmumcu, Nurcan Sert, Sultan Mermer, Taner Ziylan, Ahmet Salbacak, Nilsel Okudan
Araştırma makalesi
Özeti
Insanlarda Adrenal Bezin Gelişiminin Il Trimestredeki Morfometrik Analizi
MorphoınetrIc AnalysIs Of Fetal Adrenal Glands Development DurIng The H. TrImester Of GestatIon
Yaşları 13-24 haftalar arası değişen 52 letus ile çalışıldı. Çalışmada spontan abortlardan elde edilen fetuslar kullanıldı. Adı-enal bezin ağırlığının ikinci trimestu- süresince 0.1 gr'dan 1.0 gr'a kadar arttığı belirlendi. Adrenal bezin Li (uzunluk), L2 (yükseklik) ve L3 (Katıldık) ölçümleri yapıldı. Be-lirlenen değerler literatür verileri ile karşılaştırıldı.
The morphomethri• analysis of fetal adrenal glands development vvas studied by fifty-two human fetuses.ranging in age fi-om 13 ta 24 weeks of ges-tation. The)' were collected fi-om spontaneous. The adrenal glands weight in•reased fi-om 0_1 gr. ta 1.0 gr during the second trimestr. The lenght (L1). the height (L2) and the thickness (L3) at the adrenal glands were measured and the results were com-pared ıı'ith previous sttıdies in the literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kıskançlık - Boşanma - Eşi Öldürme Üçgeni
Kriton Dinçmen, Murat Bilgili, Ümit Biçer
Araştırma makalesi
Özeti
Kıskançlık - Boşanma - Eşi Öldürme Üçgeni
Jealousy-DIvorce-Spouse-MurderIng TrIanglurIty
Kıskançlık nedeniyle eşini öldürmüş veya öldürmeye tam teşebbüs etmiş olan akli du-rumlarının tetkiki ve dolayısıyla ceza ()Niyetlerinin tayini için Adli Tıp Kurumu 1V. ihtisas kuruluna gönderilmiş olan vakalaı-ın tetkikinde. suçu işleme tarihinden önceki dönemde (eşlerinden ayrılma) girişimtnde bulunmuş olanlara sıklıkla rastlannuş olması, son beş yıla ait bütün dosyaların bu açıdan araştırılmasına ii eden olmuştur. Sözü edilen araştırmalarda ilginç sonuçlar elde edilmiştir. Şöyle ki: aklen salim veya akıl hastası olsun. tüm olguların akli durumları herhangi bir hususiyet gözetmeksizin bu husu.vta gözlenmiş oldukları davranış faktörleri tamamen aym olmuştur. Her iki grubtaki olguların %41.3'ii, davalı bulundukları suçu işlemeden önce (eşlerinden ayrılma) gibi sosyal bir kuruma başvurarak kendilerini katil ve eşlerini de maktül ol-malarından korumaya çalışrınşlardır. ancak, sosyal baskılar boşanma başvıtrustmun mahkemece reddi reyahut aile çevrelerinin bu husustaki olumsuz tu-nunları şahısların bu "sosyal açıdan makbul" girişimlerine mani olarak "sosyal açıdan makbul ol-mayan" suçun önlenmesine _neden olmuştur. Bu açıdan bu araştırmanın tıbbi yanının dışında önemli bir sosyal yanının da bulunduğıı konuma varılmıştır.
In this article the restdts of a research study the relations between jealousy-divorce murdering the spouse done hy Psychian-ic Speciality Committee of the Supreme Council of Forensic Medicine of Turkey aı-e discussed.From 242 cases (207 male and 35 lemale) examined hy the Committee, the 138 were found as not possessing penal respons.ihility for psychiatric ı-easons; on the other hand, the rest 104 cases were accepted tü possess a full res-ponsibility tovvards the erime the)' committed. The main goal of the study was the determination of the percentage of the criıninals, who. before committing the erime had attempted to divorce their spouses. These people were forced to continue their common maı-ital life, eithe• becatıse their attemptsr were re-jected by the Court as not heing based on an ac-curate cause, ni- their wishes for divor-ce were found tü be unsuitable with te current social norms by their families. it is ve)); interesting tü find that. in both groups -sane or insane, responsible or ir-responsible- about the same percentage of 41. before conımitting crimes. tried to prevent themselves fr onı becoming murderers and their spouses Irom being kil-led, hy trying to get divorced. However, as their at-tempts 1,1,ere rejected. they had tü continue their for-ced coe.vistence and forced cohabitation, and as a result, after a while, not heing ahle to master their normal or delusion jealousy anymore. had to commit crimes. From this point of view. it is put forward that, such cases in which jealous people -sane ni" in-sane- reach to the point of asking for divorce, ac-cepting it will prohahly have a positive qffect on the prevention of such crimes.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Orta Öğrenim Ve Üniversite Öğrencilerinde Obsesif Kompulsif Bozukluk Yaygınlığı
Nazmiye Kaya, Ali Savaş Çilli, İshak Özkan, Rüstem Aşkın, Metin Telcioğlu, Rahim Kucur
Araştırma makalesi
Özeti
Orta Öğrenim Ve Üniversite Öğrencilerinde Obsesif Kompulsif Bozukluk Yaygınlığı
The Prevalance Of ObsessIve E-CompulsIve DIsorder (0cd) Among HIgh School And UnIversIty Students
Çalışma 1 Mayıs 1996-31 Aralık 1996 tarihleri ara.s'ında Konya il merkezinde orta okul, lise ve üniversite öğrencileri üzerinde yapıldı. Çalışma 872si (%45.4) kız, 1050'si erkek (%54.6) olmak üzere 1922 öğrenci alındı. Öğrencilere Uluslararası Bileşik Tanı Çizelgesinin (CID1) obsesif kompulsif bozukluk (OKB) alt bölümü uygulandı.DSM-IV tanı kriterlerine göre öğrencilerin %2.5'i OKB .tanısı aldı. OKB ile cinsiyet arasında anlamlı ilişki bu-lunmazken (p>0.05), sosyoekonomik durumu kötü olanlarda (p<0.05), birinci derece akrabalarmda OKB öyküsü olanlarda (p<0.05), sigara, alkol-ilaç kötiive kullananlarda (p<0.0001 ) OKB yaygınlığı anlamlı derecede yüksek bulundu.
This study was performed among high school and university students in Konya hetween 1 May 1996-31 December 1996. Totally 1922, 872 (45.4 %) lemak, 1050 (54.6%) male students were luded in the study. Composed International Di-agnose Interwiev (CIDI) was applied to subjects. According to DSM-IV diagnostic criteria 2.5 % of students were diagnosed as OCD Although there was no relation hetween OCD and sex (p<0.05), the prevalance of OCD was ..signıticantly higher in low economic status (p<0.05), subject with family his-tory of OCD in first-degree relatives (p<0.05) and in cases of cigarette smoking and alcohol-drug ahuse (p<0.01).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İshalli Çocuklarda Etken Dağılımı Ve Etkenlere Yönelik Özellikler
Hanefi Demirtaş, Muhsin Atık
Araştırma makalesi
Özeti
İshalli Çocuklarda Etken Dağılımı Ve Etkenlere Yönelik Özellikler
The DIstrIbutIon Of The EtIologIc Agents Of DI-Arrhoea And TheIr Seasonal Features
Ishal şikayeti ile polikliniğe başvuran 113 ishalli çocuğun dişi(' örneklerinden, etkeni saptamaya yönelik çalışmarnızda; %28.3 oranında Rotavirüs, %10.6 oranında S. typhimurium, %7 oranında EPEC. %2.7 oranında S. ,flexneri ve birer hastada Candida (%0.8) ve Gardia (0.8) eken olarak sap-tanmıştır. C. jejuni tüm vakalada araştırılmasına rağmen izole edilememiştir. Etken izole edilen ya-kaların %83.2'sinin 0-12 ay grubunda olduğu gözlenmiştir. ishale neden olan hakteriyel et-kenlerin kışa göre, sonbahardaki sıklığı anlamlı oranda (p<0.05) yüksek bulunmuştur. Bulgularımıza göre, ishalin, ülkemizde yaşına kadar olan çocuklarda hala önemli bir sağlık sorunu olduğu ve Rotavirüslerin, özellikle soğuk mevsimlerde, ishal et-keni olarak ilk sırayı aldığı sonucuna varılmıştır.
From stools of 113 childiren, who carne owing to complain of diarı-hoea to ouı- outpatient depaı-tment. microbiolojic cultures have heen made to identify the etiologic agent. From this cultures, 28.3 % Ro-tavirus has heen identıfied. The otheı- agents were S. typhimurium (10.6 %), EPEC (7 %), S. flexneri (2.7 %), Candida (0.8 %) and Giaı-dia (0.8 %). C jejuni has heen searched, but from nobody could be ide-ified. 83.2 % of this childı-en wer-e 1-12 monts old. In autumn, the incidence qf pathologic agents were sig-nificantly higheı- as in winter (p< 0.05). According to our fiı-ıdings, diarrhoea is stili an important di-sease among the childiren who are 0-2 vears old and the rotavirus is the most fi-equent cause of di-arrhoea rn childiren, specially in cold seasons.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Preeklampsill Gebelerde Iımblikal Kan Akımı Ve Fetal Kalp Fonksiyonları
Vedide Tavlı, Metin Çapar, Bülent Oran, Talat Tavlı
Araştırma makalesi
Özeti
Preeklampsill Gebelerde Iımblikal Kan Akımı Ve Fetal Kalp Fonksiyonları
UmblIcal Blood Flow And Fetal CardIac FunctIon In Pregnant WIth PreeclampsIa
Doppler ekokaı-diyografi eşliğinde, umhilikal arter pik sistolik akımı (S), diastolik akımı (D), re-zistans indeks(RI), dehi indeksi (C!), atım hacmi in-deksi (SI), ejeksiyon fraksiyonu (EF) ve .fraksiyonel kısalma (FS) gibi sistolik fonksiyon parcimetreleri, 15 preeklampsili ve 15 normal gebe ite fetüslerinde değerlendirildi. Her iki grubun yaş, gebelik süresi ve fetal kalp atım sayısı arasında fark saptanmadı (p >0.05). Preeklampsili gebelerde sistolik kalp basıncı, diyastolik kan basıncı, sol ventrikül kitlesi, rezistans indeksi , normal gebeleı-e göre anlamlı ola-rak yüksek bulunurken (p<0.05), umbilikal arter pik sistolik ve diyastolik akımı düşük bulunmuştur( p<0.05). Preeklampsili gehelerin sol ventrikül di-yastolik çapları (LVIDd), sistolik çapları (LVIDs) ve sistolik parametreleri arasında anlamlı fark bu-lunmamış (p>0.05), ancak sol ventrikül kitlesi nor-mal gehelere göre anlamlı olarak yüksek bu-lunmuştur(p<0.05). Fetüs gruplarında ise sol ventrikül sistolik (LVIDs) ve diyastolik çapları arasındaki fark istatistiksel anlamlılık ka-zanmamışnr(p>0.05). Tartışmada, preeklampsili annelerin fetüslerinin umbilikal arter kan akımındaki fetüsün sistolik fonksiyon parametrelerini etkilememektedir.
In this study, left ventricular systolic function pa-rameters including cardiac index (CI), stroke index (SI), ejection fraction (EF) and fr-actional shortening (FS), diastolic inflow and peak systolic velocity of the umhilical artery were evaluated using Doppleı-echocardiography in IS pregnant women with pre-eclampsia and IS normal pregnant women and their fetus. Although systolic and diastolic blood pressures, resistance indices were sigmficantly higher in preg-nant women with preeclampsia (p<0.05). Umblical peak systolic and diastolic flow were lower com-pared ta the conn-ol group (p<0.05). The difterence regarding left ventricular end-diastolic and end-systolic dimensions and syswlic function paı-ameters was insignificant (p>0.05), except foı- left vent-ricular mass which was found tü be significantly higher in the preeclampsia group (p<0.05). There were no signıficant difference regarding left vent-ricular end-systoli• and end-diastilic dimensions (p>0.05). In conclusion. despite var-iations in the umblical arterial systolic and diastolic flow. fetal systolic function is preserved
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Myokard Korunmasında Kristalloid Ve Kan Kardiyoplejisi
Kadir Durgut, Mehmet Yeşiltay, Mehmet Yeniterzi, Tahir Yüksek, Hasan Solak
Araştırma makalesi
Özeti
Myokard Korunmasında Kristalloid Ve Kan Kardiyoplejisi
CrystalloId And Blood CardIoplegIa In Myo-CardIal ProtectIon
Koroner hypass operasyonu uygulanan 30 hasta iki gruba ayrılarak kristalloid ve kan kardiyoplejisi grubu oluşturuldu. Kan kardiyoplejisi ve kristalloid kar-diyoplejinin myokard korunmasındaki yeri enzim seviyesinde araştırıldı. Ayrıca KPB süresi ve AKZ ile eminz seviyesi ilişikisi ortaya konulmaya çalışıldı. Kristalloid (grup I ) ve kan (grup 2) kar-diyoplejisinde hasta başına distal anastomoz sayısı sırasıyla, 2.4±0.6 ve 2.4±0.7 idi. Her iki grup da homojen hale getirildi. Kristalloid ve kan kar-diyoplejisi aort kökünden verildi. Hastalar 30°C'ye kadar soğutuldu. Değerlendirmede aşağıdaki pa-rametreler dikkate alındı: 1. Postoperatif pozitif inotrop ve İABP desteği, 2. Postopeı-atif CK-MB, LDH, CK ve SGOT enzim se-viyeleri 3. EKG değişiklikleri, 4. Krosklemp k-alktıktan sora spontan sinüs ritmine dönüş Kan kardiyopleji grubunda hasarla ilgili daha düşük enzim değerleri elde edildi. Sonuçlar, kan kardiyoplejisi ile daha iyi bir myo-kardial koruma sağlanabileceğini düşündü,- mektediı-. Kan kardiyoplejisinin iyi klinik sonuçlar ve düşük enzim seviyeleri ile myokard korunmasmın güvenilir alternatif bir yolu olduğunu söyleyebiliriz.
Thirty patients scheduled for elective coronary aı-tery hypass grafting (CABG) were randoınly al-located tü two groups foı- myocaı-dial preservation: crystalloid cardioplegia (group 1), blood car-dioplegia (group 2). In group 1 ,2.4±0.6 distal anas-tomoses for each patient were performed. In the next group (group 2), the numher of distal anastomoses was 2.4±0.7. The demographic pı-ofiles were iden-tical. Crystalloid and hlood cardioplegia were de-livered thı-ought the aortic root intermittently. The patient temperature was kept at 30°C. The study pto-tocol compı-ised recording of the following pa-rameteı-s: 1. Postoperatively positive inotropic and IABP suppoı-t 2. Postoperatively CK-MB, LDH, SGOT and CK enzyme studies 3. ECG changes (rhythm disturbances) 4. Spontaneous sinus rhythm (after removing cross-clamp). The low enzyme values in concerning injury was taken in the blood cardioplegia gı-oub. The results in this study suggest that betteı- myo-cardial pr-otection may be thought to occur hy hlood cardiopegia. We can say that blood cardiopegia is a safi. alternative way of myocaı-dial protection 1,vith good clinical r-esults and lower enzyme levels.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kronik Maksiller Sinüzitli Hastalarda Tens Tedavisi
Levent Soley, Hatice Yöndemli
Araştırma makalesi
Özeti
Kronik Maksiller Sinüzitli Hastalarda Tens Tedavisi
Tens Treatment In TpatIents WIth ChronIc InaxIllary SInusItIs.
TENS son yıllarda özellikle ağrı ve kronik int-lamasyon tedavisinde kullanılmaya başlanılan alçak frekanslı, sinüzoidal elektrik akımıdıı-. Nonallerjen, rinojen orjinli kronik maksiller- sinüzitli 38 hastada 3 grupta ıtyguladığımız, TENS, TENS ile medikal te-davi ve medikal tedavi sonucunda, TENS tedavisinin hastaların ağrı şikayetini azaltmada ve sinüs dre-najım artırmada etkili olduğunu tespit edildi. TENS tedavisi uygulanan hastalarda herhangi bir komp-likasyoh gelişmedi.
TENS is low frequency siniizoidal electric sti-mulation for the use of treatment pain and chronic inflamation in the recent past. We report on 38 pa-tients who were treated TENS, TENS with nıedical treatment and only medical treatment. In result we estahlished TENS should be seen as effective by tretmen of pain and sinüs drainage. There were any complication in patients who the use of TENS.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Mitral Pozisyonunda Björk-Shiley Ve Sorin Prostetik Kalp Kapaklarının Postoperatif Erken Ve Geç Dönemde Karşılaştırılması
Ufuk Tütün, Ufuk Özergin, Cevat Özpınar, Tahir Yüksek, Hasan Solak
Araştırma makalesi
Özeti
Mitral Pozisyonunda Björk-Shiley Ve Sorin Prostetik Kalp Kapaklarının Postoperatif Erken Ve Geç Dönemde Karşılaştırılması
ComparatIve EvaluatIon Of Early And Late Pos-ToperatIve Results Of Björk-ShIley-Convexo- Con-Cave And SorIn All-Carbon ProtetI Heart Valves On MItral PosItIon
Selçuk Üniversitesi Hastanesinde 1 Ağustos 1990 - 30 Haziran 1996 tarihleri arasında Björk-Shiley-Konveks-konkav (BSCC) ve Sorin Allcarbon (SA) prostatik kalp kapağı ile 122 hastaya mitral valv repiasmanı (MVR) uygulandı. Hastaların 102'sine SA, diğerlerine BSCC ile MVR yapıldı. Hastalar 5 yıl boyunca, 3'er aylık periyotlarda düzenli olarak takip edildi. Ortalama takip zamanı 32 aydı. Hastane mortalitesi, SA uygulanan hastalar için % 5.8, BSCC uygulanan hastalar için % 15 idi. Geç dönemde takipde 6 vakada tromboembolik olaylara bağlı ölüm, 3 vakada evde ani ölüm ve 1 va-kada kalp dışı nedenle ölüm gözlendi. Khi kare testi ile kapak trombüsü ve tromboembolik olaylarda BSCC kapak lehine değerler bulundu (P=0.425, P<0.05). Khi kare testi ile geç dönemde ölüm oran-ları karşılaştırıldığında BSCC kapak lehine sonuçlar elde edildi (P=0.218, P<0.05). SA ve BSCC prostatik kapak protezlerinin uy-gulamasından sonra geçen ilk ayda kapaklar arası is-tatistiksel bir fark yok iken uzun süreli takipde is-tatistiksel oranlar BSCC protezinin daha iyi olduğunu göstermektedir
A total of 122 consecutive patients underwent valve replacement with a Sjörk-Shiley-Convexo-Concave (BSCC) and Sorin Allearhon (SA) prostheses from Au-gust 1, 1990 through. June 30, 19%. ,4 total of 102 pa-tients had a mitral valve replacement with SA, others had mitral valve replacement with BSCC at Selçuk Universty Hospital. AlI survivors were prospeetively lallowed hy regular clinical examinations every 3 months lbr 5 years. The mean follow-up time was 32 months_ Overall hospital mortality ?vere 5.8 % for pa-tients with SA and 15 % for patients with BSCC. Res-pectivel- lale mortality was due to thromhoemholic events (n=6), sudden death (n=3), noneardiae death (n=1 ). Khi square test eAplained that thromhotic events was a different hetween SA and BSCC (P=0.425, P<0.05). Khi square test explained that there was a significant difierent ahout late mortality rate hetween SA and BSCC (P=0.218, P<0.05). The er-hocardiographic study was carried out on 92 cases (17 BSCC. 75 SA). During the first months of ohservation no sık-nificant an actuarial differences hetween there rnec-hanical pı-ostheses could he ohserved however, afteı- 5 years of long - term follow-up the actuarial rates vere ınore favorahle for the BSCC pı-osthesis.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Intratorasik İezyonlarda Anterior Mediastinotominin Tanı Değeri
Kazım Gürol Akyol, Güven Sadi Sunam, Sami Ceran, Aydın Şanlı, Tahir Yüksek, Hasan Solak
Araştırma makalesi
Özeti
Intratorasik İezyonlarda Anterior Mediastinotominin Tanı Değeri
DIagnostIc Value Of AnterIor MedIastInotomy Irı IntrathoraeIe LesIons
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cer-rahisi Kliniğinde 1994 Ocak 1996 Eylül tarihleri arasında /6 yakaya mediastinal eksplorasyon uy-gulanmıştır. Vakaları,' 11 'i erkek, 57 kadındır. En küçük hastanuz 35, en yaşlı hastannı ise 68 yaşında olup yaş ortalaması 53_8'dir. Bunların 13 (% 81 .25)rüne sağ anterior mediastinotomi, 3 (% 18.75)7ine sol anterior Mediastinotomi uy-gulanmıştır. Sağ anterior mediastinounni uygulanan vakaların 1 'iııde hiopsi alınamanuş, hiopsi için to-rakotomi gerekmiştir_ 16 vakatun 14 (% 87.50)'ünde tnediastinal eksplorasyonla patolojik kmıya ıdaşılabilmiştir. Vakaların 3`iinde epidermoid kar-sinom. 37inde sarkoidoz, 2`sinde küçük hiicreli Ca, 2'sinde leufinna. 2'sinde tüberküloz, 1 'inde ade-nokarsinom ve 1 'inde kronik nonspesifik iltihap tanısı konmuştur. Torakoıonıi uygulanan bir hastada sonuç sarkoidoz olarak alınmıştır. Hiçbir vakada operatif komplikasyon ve mortalite gözlenmemiştir.
Between Januar). 1994 to Septemher 1996. 16 patients with mediastinal mass were surgically eAp-Iored. Among them 11 of them were males and 5 were .female. Their ages ranged 35 ta 68 vears (mean 53.8). For 13 patients right anterior me-diastinotomy were pe)formed (81.25%) and left an-terior mediastinotomy were perforıned for 3 pa-tients, respectiyely. 117 one case the right anterioı-mediastinotomy procedure failed and thoracotomy required. In 14 cases of 16 (87.50 %) pathologi• di-agnosis was made hy ınediastinal exploration. Par-hologic extıminations revealed that epidermoid can-cinonıa in 3 patients, sarcoidosis in 3 patients, oat cell carcinoma in 2 patients, lenfoğna in 2 patients. tuberculosis in 2 patients. adenocarcinoma in 1 pa-tient, and chronic nonspesıfic inflamation in 1 pa-tient refflectively. The patient who required tho-racotomy was diagnosed as sarcoidosis. Opeıyuive complication and moı-tality occured,
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tibia Psödoartrozlarının Ekstrakorporal Şok Dalgası (eswl) İle Tedavisi
Mustafa Yel, Recep Memik, Mehmet Arazi, Tunç Cevat Öğün
Araştırma makalesi
Özeti
Tibia Psödoartrozlarının Ekstrakorporal Şok Dalgası (eswl) İle Tedavisi
Extracorporeal Shock Wave Therapy (eswl) Of Pseudo-ArthrosIs Of TIbIa
İlk olarak iiriner sistem, safra kesesi, taşlarını kırma ve asistolideki kalbin mekanik uyarım' amacıyla kullanılan elektromanyetik şok dalgast, do-kuların yoğunluk farkına bağlı olarak enerji açığa çıkarması nedeniyle ortopedi ve traVIllatoloji alanında da kullanım alanı bulmaya başlamıştır. Şok dalgasının psödoartrozlarda, kaynama ge-cikmesinde, epikondilitlerde, tendinozis kalkareada, protez revizyonlarmda çalışmalar yapılmaktadır. Selçuk üniversitesi Tıp fakültesi Ortopedi ve Trav-matoloji ABD'da Temmuz 1994 - Ekim 1995 yılları arasında tibia psödoartrozu nedeniyle değişik te-daviler uygulamp kaynama elde edilemeyen 5 has-taya hastanemizin üroloji kliniğinde iiı-iner sistem taşlarını kırma amacıyla kullanılan Dornier MFL 9000 litotripter aracılığıyla kırık uçlarına 20-22 kV şiddetinde. 3000 atım şok dalgası uygulandı. Has-talarda ortalama 4 ay (3-6 ay) içinde osseöz kay-nama elde edildi. Bu yöntemin teknik ve uygulama güçlüklerinin yanında seçilmiş ve diğer tedavilerin başarısız olduğu özellikle açık kırık sonrası gelişen psödoartrozlarda uygulanabileceği düşünmekteyiz.
Initially extracmporeal shock wave lithotripsy (ESWL) was used for mechanical stimulation of asy-stolic heart and was larer to be used routinelv for urinary and gall bladder stone extraction. Soıne re-ported preliminary studies imply that ESWL can be used to treatment pseucloarthrosis, delayed union. epicondilitis, tendinosis calcarea and prostetic re-vision. Between July 1994- October 1995, in de-partment of Orthopedics and Traumatology, Me-dical Faculty, Selçuk University a study was undertaken for 5 patients with tihial pseudoarthrosis. For this purpose Dornier MFL 9000 lithotripter was used. An intensity of 20-22 kV. totalling 3000 pul ses were applied to the end of each fracture. Solid ttili011 was achieved on an average of 4 months (ranging 3-6 months). As a result of Iliis study, the technique ofkrs a potantial altrenative rreatment modality for cases for whom other techniques can be used with difficulty and for pseudoarthrosis which mav develop after opeıı fractures.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Çocuklarda Splenektorni Endikasyonları
Alaaddin Dilsiz, Lütfi Dağdönderen, Ahmet Hamdi Gündoğan
Araştırma makalesi
Özeti
Çocuklarda Splenektorni Endikasyonları
Splenectonzy IndIcatIons Iıl ChIldren.
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Has-unıesisnde 1983-1996 yılları arasında yaşları 1-16 arasında değişen toplam 47 çocukta &dağa yönelik cerrahi müdahale yapılmıştır. Bu hastaların 38'ine splenektomi uygulannuşnı-. 1991 yılına kadar olan .direde yapılan 17 splenektomi genel cerrahlar tarafindan. 191914996 yılları arasındaki 21 sple-nektomi ise çocuk cerrahları tarafından yapılmıştır. İki dönem arasında karşılaştırma yapıldığında. genel c..errahi grubunun yaptığı splenektomilerde en sık endikasyon travma iken. çocuk cerrahisi gru-bunda hemolitik hastalıkları ön plana çıkmaktadır. Bu farklılığın, erişkinlerde dalağın organizma için öneminin çocuklardaki kadar belirgin olmaması ve buna bağlı olarak travınah çocukların takibinde ,..,3enel cerrahların çocuk cerrahlarından farklı yöntem izlemelerine bağlı olduğu kanunla varıldı.
Between 1983 and 1996 splenic surgerv was peıfonned irr a tatar` of 47 .children in the Research Hospital of Medical Faculty of Selçuk Unive•sity. The age• of the patients were betıveen one and 16 vc'ars. Of the patients 38 under•ent splenectomy. of. which 17 were pelforıned general sur.,!:;eons be-Pre 1991_ Pediatric surgeons have been performin these procedures since rhen. When these two periods are coınpared It is frJldlrfl that. the most U)/i dication.v for ,splenectomy are trannut and he-motological diseases before 1991 aml cıfıer tlıen. respectivelv. Wc' suppusod that. the ı-eason of the (lif-frrence between tvı,o periods is the impo•tance of- the jımetions of the spleen is not elem- in adults as iır (.-hildren and therefrre. .fi)r the menagemenı of the trattmatic children, the methocl used hrgenaral sur-geons i.s different from ılıaı (ıf pedian-k:surgeons_
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Trizomi 13 Saptanan İki Olguda Fenotip/karyotip Uyumunun İncelenmesi
Sennur Demirel, Ayşegül Zamani, Tülin Çora, Hatice Gül Dursun, Aynur Acar
Araştırma makalesi
Özeti
Trizomi 13 Saptanan İki Olguda Fenotip/karyotip Uyumunun İncelenmesi
InvestIgatIon Of Phenotypelkaryotype Cor-RelatIon In Two Cases WIth TrIsomy 13
13 numaralı kromozomun trizomisinden kay-naklanan Patau sendromu nadir görülen km-mozomal düzensizliklerden birisidir. Mevcut çalışmada, sitogenetik laboı-atuvarımızdan trizomi 13 tanısı alan iki olguda gözlenen fenotipik varyasyonlar ve karyotiple uyumu literatür ışığında gözden geçirilmiştir.
Trisomy 13 (Patau syndrome) is a rare chro-mosomal abnormality. In this study. we investigated phenotype variations and phenot>pelkaryotype cor-relation in two cases with trisomy 13 under the light of. literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ektopik Paratiroid Adenomu
Metin Aydın, Osman Güler, Serdar Uğraş, Halil Arslan, İbrahim Barut
Araştırma makalesi
Özeti
Ektopik Paratiroid Adenomu
A Case Of ParathyroId Adenoma In An EctopIc LocatIon
Ektopik yerleşim gösteren bir paratiroid ade-nonıu olgusu sunuldu. Normal anatomik lo-kalizasyonunda patoloji saptanamayan primer hi-perparatiroidili olgularda. paratiroid glandların ektopik yerleşimli olabileceği ve bu anatomik var-yasyonların tanıda gecikmeye ve cerrahi müdahale sırasında teknik zorluklara neden olabileceği be-lirtildi.
A case of ectopically located parathyroid ade-noma was reported. It was stated that, in the cases of primer hyperparathyroidism who have no pat-hological findings at the normal anatomical lo-cation; the parathyroid glands nıaş be in an ectopic location and that anatomical variation may cause diagnostic delay and techni•al difficulties during surgical procedure.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Juvenil Nazal Anjiofibrom
Levent Soley, Özden Vural, Serdar Karaköse, Mehmet Akif Eryılmaz
Araştırma makalesi
Özeti
Juvenil Nazal Anjiofibrom
JuvenIle Nasal AngIofIbroma
Nazal kavitede anjiofibromlar genelde burun tavanı arka yan duvarından gelişen juvenil na-zofarengeal anjifibromların kavite içerisine yayıhmı sonucu görülmektedir. Burun tabanı ve septumun ön bölümünden köken alan, siiperior labial arterden kanlanan, emholizasyon ve cerrahi ek-sizyonla tedavi ettiğimiz sağ nazal kavitede lokalize bir nazal an-jiofibrom vakası sunularak literatür gözden geçirildi.
Nasal angiofihromas are usually seen as an ea.-- tensinıı of the juvenile nasofaringeal angiofibroma originating fi-onı the posterolateral nasal roof irr ta the nasal cavity. We are presenting a nasal an-giofibroma case originating fi-om the 17oor and sep-tum of the anterior nasal cavity and supplied hy the superior lahial artery and located in the right nasal cavity Ilke a polyp
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta