Mehmet Emin Cem Yıldırım, Bilsev İnce, Orkun Uyanık, Mehmet İhsan Okur, Mehmet Dadacı
Meryem Aktan, Mustafa Vecdi Ertekin, Ebru Örsal, Hilal Kızıltunç Özmen
Sıddıka Fındık, Hasan Esen, Pembe Oltulu, Fahriye Kılınç, Zeliha Çelik
Sibel İnan, Ersan Çetinkaya, Reşat Duman, Bünyamin Kutluksaman, Mustafa Doğan, Güliz Fatma Yavaş
Pembe Oltulu, Bilsev İnce, Nazlı Türk, Mehmet Uyar, Fahriye Kılınç
\r\n Amaç: Kutanöz skuamöz hücreli karsinomların (KSHK) erken dönemde teşhis edilmesi prognozu etkileyen en önemli faktördür ve iyi prognoza sahip hastalar çoğunluktadır. Yüksek riskli grup olarak tanımlanan bazı hastaların bölgesel tekrarlama ve uzak metastaz oranları oldukça yüksek olup agresif bir seyir izlerler. İlaveten son zamanlarda KSHK’larda Sentinel lenf nodu (SLN) örneklemesinin önemini belirlemeye dönük pek çok çalışmalar yapılmakta ve SLN pozitifliği ile kötü prognoz ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmada, KSHK tanısı alan yüksek risk faktörlü hastalarda SLN sonuçlarının prognostik öneminin belirlenmesi amaçlandı.
\r\n\r\n Hastalar ve Yöntem: 2009-2017 yılları arasında KSHK tanısı ile eksizyonel operasyon yapılmış, klinik ve patolojik verileri eksiksiz, çeşitli vücut bölgelerinden toplam 29 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların yüksek risk faktörleri ve sentinel lenf nodu biopsi sonuçları ile en az 9 aylık klinik takip sonuçları kaydedilerek analiz edildi. AJCC Yüksek risk faktörlerinden en az birine sahip hastalar yüksek riskli grup olarak kabul edildi.
\r\n\r\n Bulgular: Toplam 29 KSHK hastasının 25 tanesi yüksek risk grubunda idi. Yüksek riskli KSHK hastalarında SLN pozitiflik oranı %12 (n:3/25) olup, düşük riskli 4 hastanın tamamında SLN’ları negatifti. SLN pozitif hastaların tamamına lokal tamamlayıcı lenfadenektomi uygulandı ve hepsi nüks sebebiyle tekrar opere edildi. Yüksek riskli-SLN pozitif KSHK hastalarında nüks oranı %100 (n:3/3); Yüksek riskli-SLN negatif KSHK hastalarında nüks oranı %18 (n:4/22) idi. El-ayak lokalizasyonlu hastalarda yüksek nüks oranları (%41.6) ve SLN pozitifliği belirlendi.
\r\n\r\n Sonuç: SLN pozitif hastalarda ilerleyen hastalık sürecinde çok büyük oranlarda lokal nüks görülebilmektedir. KSHK’ların el-ayak bölgesinde lokalizasyonu; tümörün çapının 0.6 cm’in üzerinde olması gerekliliğine bakılmaksızın direkt bir yüksek risk faktörü olarak değerlendirilebilir.
\r\n\r\n Objective: Early diagnosis of cutaneous squamous cell carcinomas (CSCC) is the most important factor affecting prognosis and most patients have a good prognosis. Some patients defined as high-risk group have high rates of regional recurrence and distant metastasis, and follow an aggressive course. In addition, recently numerous studies have being performed for determining the importance of sentinel lymph node sampling, and sentinel lymph node (SLN) positivity has been associated with a poor prognosis. In this study, we aimed to determine prognostic importance of SLN outcomes in patients with high-risk patients diagnosed with CSCC.
\r\n\r\n Patients & Methods: A total of 29 patients who underwent excisional operation in various body regions with the diagnosis of CSCC between 2009 and 2017, with available complete clinical and pathologic data were included in the study. At least 9-month clinical follow-up results, high risk factors and sentinel lymph node biopsy outcomes of the patients were recorded and analyzed. Patients with at least one of the American Joint Committee on Cancer (AJCC) criteria were considered as high-risk group.
\r\n\r\n Results: Twenty-five of the 29 CSCC patients were in the high-risk group. SLN positivity rate was 12% (n: 3/25) in the high-risk CSCC patients, all patients in the low-risk group had negative SLNs. All patients with SLN positive underwent local complementary lymphadenectomy, and all of these patients were re-operated due to recurrence. The rate of recurrence was found as 100% (n= 3/3) in high-risk CSCC patients with positive SLN, and 18% (n= 4/22) in high-risk CSCC patients with negative SLN. High recurrence rates (41.6%) and SLN positivity were observed in patients with hand-foot localizations.
\r\n\r\n Conclusion: High rates of local recurrence may be seen during progression of the disease in SLN positive patients. Hand-foot localization of CSCCs can be considered as a high risk factor regardless of a tumor diameter should be above 0.6 cm.
\r\nÖzlem Güner, Gül Ertem
Ülkemizde maternal mortalitenin birinci sebebi olan postpartum hemoraji; dünyada anne ölümlerinin yaklaşık ¼’ünden sorumlu olup, bebeğin doğumundan sonraki ilk 24 saat içinde genital yoldan 500 ml yada daha fazla kan kaybedilmesi olarak tanımlanırken, şiddetli postpartum hemoraji ise 1000 ml. den fazla kan kaybını ifade etmektedir. En sık rastlanan nedenleri; uterus atonisi, genital traktus yaralanmaları ve plasenta retansiyonudur. Tedavisinde uterin fundusa etkin masaj uygulanması, myometriumu kontakte eden ajanların kullanımı, hipogastrik veya uterin arter ligasyonu yada embolizasyonu gibi birçok yöntem kullanılmaktadır. Buna rağmen ülkemizde maternal mortalitenin birinci sebebi postpartum hemorajidir. Postpartum hemoraji bağlı yaşanan maternal mortalite oranlarını azaltmakta tedavi ve bakım da kanıt temelli yaklaşımlar önem kazanmaktadır. Postpartum hemorajinin önlenmesinde ve tedavisinde doğumun üçüncü evresine yönelik çeşitli uygulamalar, farmakolojik ve cerrahi yaklaşımlar kullanılmakla birlikte tüm tedavilerde yeterli düzeyde kanıta dayalı çalışmaların olmadığı görülmektedir. Postpartum hemorajinin tedavi edici yaklaşımlarının büyük bir kısmında klinik verilerin sınırlı olduğu görülmektedir. Bu nedenle, bu derlemede postpartum hemorajinin önlenmesinde ve tedavisinde yer alan güncel yaklaşımları belirlemek ve uygulanan girişimlerin yeterlilik düzeyi konusunda sağlık profesyonellerinin bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır.
\r\nPostpartum haemorrhage (PPH) which is the first cause of maternal mortality in our country is responsible for about 25% of maternal deaths in the world . While PPH is defined as loss of 500 ml or more of blood from the genital tract within 24 hours of thebirth of a baby, severe PPH is blood loss exceeding 1,000 mL. The most common causes are uterine atony, genital tract injuries and placental retention. Many methods are used such as effective implementation of the uterine fundus massage, the use of agents which myometrium contact, hypogastric and/or uterine artery ligation or embolization in its treatment. Despite this, PPH is the primer cause of maternal death in our country. To reduce maternal mortality rates caused by dependence of PPH, evidence-based approaches are important in treatment and care. Pharmacological, surgical approaches and various applications for the third stage of labour in the prevention and treatment of PPH are used. But there are no evidence-based studies at adequate levels for all treatment. The clinical data in a large part of the PPH/therapeutic approach are limited. Therefore, it is intended in this article to determine the current approaches related to the prevention of postpartum haemorrhage and to inform health professionals about the adequacy of the initiatives implemented.
\r\nMehmet Tolga Kafadar, Gürkan Değirmencioğlu
Akut karının nadir bir nedeni; apendikal nöroma. Olgu sunumu
\r\nÖZET
Akut karın ani başlayan karın ağrısı ile karakterize, travma dışı nedenlere bağlı olarak abdominal bölgede gelişen patolojiler olarak ifade edilir. Ağrının nedeni çoğu olguda acil cerrahi girişim yapılmasını gerektirecek bir patolojidir. Akut karın nedeniyle acil birimlere başvuran hastalarda en sık cerrahi müdahale sebebi akut apandisittir. Akut apandisitin patofizyolojisinde apendiks lümenindeki obstrüksiyonun başlatıcı neden olduğu yaygın olarak kabul görmüştür. Çoğunlukla apendiksin lümenine bazı gıda ve dışkı artıklarının girmesi, bunlarla tıkanması ve bölgede lenf bezlerinin iltihaplanarak şişmesi sonucu meydana gelir. Lümenin obstrüksiyonu bakterilerin aşırı çoğalmasına, mukus sekresyonunun artmasına ve intraluminal basıncın artmasına yol açar. Son yıllarda patofizyolojide nöral komponentin varlığının ileri sürüldüğü çalışmalar da bulunmaktadır. Bunlar oblitere apendiks, fibröz obliterasyon, apendikal nöroma, nörojenik apandisit gibi tanılarla karşımıza çıkabilmektedir. Bu yazıda, akut karının nadir görülen bir nedeni olan, apandisit ön tanısıyla apendektomi uygulanan ve histopatolojik olarak apendikal nöroma tanısı alan bir olguyu sunduk.
A rare cause of acute abdomen; appendiceal neuroma. Case report
\r\n
ABSTRACT
\r\n
Acute abdomen refers to nontraumatic pathologies of abdominal origin which are characterized by sudden-onset abdominal pain. In most cases the cause of pain is a pathological condition requiring urgent surgical intervention. Acute appendicitis is the most common indication for surgical intervention in patients presenting to emergency department with acute abdomen. Obstruction of appendiceal lumen has been widely accepted as the precipitating factor in the pathophysiology of acute appendicitis. It usually develops as a result of food or feces particles entering into and obstructing appendiceal lumen, leading to inflammation and swelling of regional lymph nodes. Luminal obstruction results in overproduction of bacteria, excessive mucus secretion, and increased intraluminal pressure. Some studies in recent years have suggested a neural component in the pathophysiology of this condition. Such cases may present with various diagnoses such as obliterated appendix, fibrous obliteration, appendiceal neuroma, and neurogenic appendicitis. In this paper we present a case operated with the initial diagnosis of appendicitis and histopathologically diagnosed with appendiceal neuroma, a rare cause of acute abdomen.
Osman Fatih Boztepe, Taylan Gün, Harun Dogru, Koray Coşkunfırat, Yıldız Keleş
Haluk Gümüş, Ekrem Akkurt, Faruk Ömer Odabaş, Halim Yılmaz, Ramazan Şimşek
Moyamoya hastalığı ön ve orta serebral arterler ile internal karotid arterler arasındaki sahada obstrüksiyon veya stenoza bağlı olarak oluşan, etiyolojisi tam olarak bilinmeyen ve anjiyografik olarak tanımlanan bir durumdur. Erişkinlerde hemoraji, çocuklarda iskemi sıklıkla başlangıç semptomlarıdır. Bu yazımızda baş ağrısı, bulantı, kusma ve sol hemiparazi şikayetleri ile acil servisimize başvuran ve radyolojik bulguları sağ basal ganglion hemorajisini gösteren 21 yaşında erkek hastada teşhis edilen bir Moyamoya Hastalığı vakası sunuyoruz.
\r\nMoyamoya disease is an entity, which is caused by obstruction or stenosis in the area between the internal carotid artery, and anterior and middle cerebral arteries, identified angiographically, and does not have an exactly known etiology. The most frequent symptoms of onset are hemorrhage in adults and ischemia in children. In this paper, we present a case of Moyamoya disease which was diagnosed with a 21 year old male patient who was admitted to our emergency department with headache, nausea vomiting and left hemiparasi complaints and whose radiological findings showed right basal ganglia hemorrhage.
\r\nRaimundo Geronimo Silva Jr., Vitoria Castelo Branco Rocha Ibiapina Do Monte, Thiago Assis Borges Morais